03 Haziran 2016 00:32

Yayın dünyasının yeni üyesi: Kara Plak

Yakın bir zamanda yayıncılık dünyasına müzik romanları ve biyografileriyle giren bir yayınevi var; Kara Plak. Kara Plak'ı Koray Löker'le konuştuk.

Paylaş

Sevda AYDIN
İstanbul

Yakın bir zamanda yayıncılık dünyasına çok iyi müzik romanları ve biyografileriyle giren bir yayınevi var; Kara Plak. Sadece müzik yayınları basacak olan yayınevinin başında yıllardır kitap ve dergi yayıncılığı sektörüne emek veren iki dostumuz; Koray Löker ve Betül Kadıoğlu bulunuyor. İlk olarak Hunter Davies’in grup üyeleriyle aylarca birlikte yaşayarak yazdığı The Beatles’ı okuyucusuyla buluşturan Kara Plak, Erik Satie’nin 150. doğum gününü kutladığımız şu günlerde de hayatını anlatan biyografik roman Kadife Bey’i yayımladı. Tezgahlarında halihazırda müziğe ve müzisyenlere dair epey önemli çalışmalar bulunan Kara Plak'ı serüvenin ana kahramanlarından Koray Löker ile konuştuk.

Müzik yayıncılığının tabiri caizse “en dibi” yaşadığı bir dönemde Kara Plak bu alana giriş yaptı. Nasıl karar verdiniz Kara Plak Yayınları’nı kurmaya?
Sorunun sonundan başlayayım, kitaplar bizi kışkırttı ya da mecbur bıraktı demek gerekli galiba. Betül de ben de zaten kitap yayıncılığı alanında çalışıyorduk, tesadüfen kısa bir süre içinde karşımıza hep iyi müzik kitapları çıktı. Fark ettik ki aslında aklımızın köşesinde duran bir iki kitabı da kattığımızda bir yayın programının başlangıcına dönüşüyorlar. Bunların hepsinin bir arada duracağı bir yayınevi kurmayı denesek diye düşündük. Tek başına bu fikir yetmiyor elbette, şansımıza o sırada böyle bir şeye olanak sağlayacak bir miktar paramız da vardı. Denemeye karar verdik.
Sorunun başına dönersek, bence burada bir ayrım yapmamız lazım: Müzik yayıncılığı kötüye gitmiyor; kabuk değiştiriyor. Mesela müzik dergileri kapanıyor. Bu açıdan bakarsak, mesele müzikle sınırlı da değil, Türkiye’de (galiba dünyada da öyle) dergicilik giderek zorlaşıyor. İnsanlar dergide okumaya alıştıkları bilgilere, artık internetten ulaşıyor. Galiba internetin sunum şekli dergicilikten çok beslendiği için doğrudan onunla rekabet de etmiş oluyor.
Kitap söz konusu olduğunda bu kadar birebir yer değiştirme görmüyorum. Elbette ciddi değişimler yaşanıyor ama “Eskiden kitap alırdım, artık her aradığımı internette buluyorum,” cümlesinin yaygın olduğunu zannetmiyorum. Kitabın sunduğu deneyim farklı. Hem bilginin sunulma şekli, dili açısından söylüyorum bunu hem de bir meta olarak kitaba bakarak. İnsanlar kokusu, hissi yüzünden e-kitapla bile barışamıyorlar mesela...

TEMEL ÖNCELİĞİMİZ METNİN BİZİ HEYECANLANDIRMASI

Peki Kara Plak Yayınları olarak yayıncılık ilkelerinizden de bahsedebilir misiniz?
Henüz iki kitabımız varken ilkelerimiz var demek iddialı olabilir ama niyetlerimizden ve hedeflerimizden bahsedebiliriz... Mesela telaşa ve tempoya kendimizi kaptırmamayı hedefliyoruz. Düzenli yayın çıkarmanın önemini biliyoruz, o yüzden ilk seçtiğimiz kitapların çevirileri tamamlandıktan sonra baskıya başladık. Muhtelif aksaklıklarla uğraşacağımızı tahmin ediyorduk, bu durum yayın programını olabilecek en az şekilde etkilesin istedik.
Yaptığımız üretimin hem iyi hem de herkesin hakkının karşılığıyla gerçekleşmiş olmasını önemsiyoruz. İlk adımımız meslek birliği standartlarına uymak oldu, bütün çevirmenlerimizle ÇevBir tarafından önerilen sözleşmeyi yaptık.
Kitapları seçerken her şey o kadar öznelleşiyor ki somut, elle tutulan bazı ilkelerle hareket ediyoruz ama bir başkasına tarif edilmesi zor. Temel önceliğimiz konu olan müzikten, müzisyenden önce metnin bizi heyecanlandırması diyebiliriz. Tabii ki iki metinden konusu bize yakın olan öne çıkıyor ama bir sürü insanın aylarca emeğiyle ortaya çıkıyor bir kitap, buna değecek bir şey bırakalım geriye istiyoruz.

İlk olarak Hunter Davies’in yazdığı The Beatles’ı okuyucusuyla buluşturdunuz. Yayıncısı olarak okurlarınızla ilk deneyiminizdi. Tepkiler nasıl, sizdeki etkileri neler?
Davies’in biyografisi nasıl olmuş da bunca yıl yayımlanmamış diye şaşırıyorduk. Bu hayreti paylaştığımız o kadar çok insanmışız ki! Kitabevlerinde çalışanlar, müzik yazarları, sosyal medyadan ulaştığımız okurlar... Herkes mutlu oldu bu kitabın Türkçe yayımlanmış olmasından. Bizim sevincimiz iki kat tabii... Hem o duyguyu paylaşmanın hazzı var hem de böylece bundan sonra yayımlayacağımız kitaplar için de insanların bizi tanıması mümkün oldu, bunun farkındayız.

OKURA DOĞRUDAN ULAŞMA İMKANLARI GELİŞTİRECEĞİZ

Yayıncıların ve yazarların ortak dertlerinden biri de kitaplara biçilen “raf ömrü”. Bu konuda ne yazık ki çok iyi şeyler duyulmuyor. Sizin “raf ömrü” ile ilgili düşünceleriniz neler?
Gerçekten okurla yayınevi arasındaki ilişkide en kritik sorun bu! Hem kitapçıların sayısı hem de dükkanlarda kitaba ayrılan yer azalıyor. Basılan kitap sayısı da artıyor. Kitap okunmuyor diyoruz ama tek bir kitabın satışına bakıp söylüyoruz, geçtiğimiz yıllara kıyasla o kadar çok kitap basılıyor ki aslında...
Japonya’da geçen yılın sonunda bir kitapçı açıldı, her hafta yalnızca bir kitap satıyor. Bundan böyle o kitapçıda gidip haftanın kitabını görebilecek okurlar, başka bir kitap olmayacak. Sorunun ulaştığı noktayı iyi temsil eden bir deney bence bu.
The Beatles çıkalı iki ay ancak oldu, birçok kitabevinde “Tükendi, isterseniz sipariş verelim,” diyorlar. İki aydır çıkan kitaplara yer açmaları gerekiyor tabii, haklılar. Bu konuda yeni neler yapılabilir diye kafa yoruyoruz, ama sihirli bir formül bulmak zor gibi. Olabildiğince çok iletişim kanalı açık tutmak, sabırla vakit ayırmak hâlâ en pratik yöntem. Bizim bir şansımız da müziğin konu olarak etkinliklere açık olması. Kuruluşumuzu bir partiyle kutladık ve çok olumlu tepkiler aldık. Böyle etkinlikler yapıp okura doğrudan ulaşma konusunda imkanları geliştirmeyi de planlıyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Cadde cadde, sokak sokak Nâzım

SONRAKİ HABER

İstismar şüphelisi ‘delil yetersizliğinden’ serbest

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa