'Birbirimize tutunmaktan başka yol yok'
Bu dosyada katliamın soruşturma boyutundan çok 'Aileler, katliama tanık olanlar nasıl bir desteğe ihtiyaç duyuyor'u tartışacağız.
Hazırlayanlar: Sultan ÖZER- Damla YELTEKİN
Ruhi Su’nun o davudi sesiyle söylediği bu türküyü hepimiz olmasa bile birçoğumuz dinlemiş, duygulanmış, öfkelenmiş; katliamlar tarihini gözlerimizin önünden bir film şeridi gibi geçirmişizdir:
“Ellerinde Pankartlar/ Gidiyor bu çocuklar/Kalkın ayağa, kalkın /Gidiyor bu çocuklar/ Bu Pazar, Kanlı Pazar /Dert yazar, derman yazar /Kalkın ayağa, kalkın /
Gidiyor bu çocuklar /Bu Meydan Kanlı Meydan /Ok fırladı çıktı yaydan/
Kalkın ayağa, kalkın /Biz şehirden, siz köyden”
16 Şubat 1969’da 6. Filo’nun İstanbul’a gelişini protesto etmek için yürüyüşe geçen öğrenci ve işçilere, bugün olduğu gibi tekbir getirerek ellerinde özel hazırlanıp getirilen sopalar, satır ve bıçaklarla saldıran gerici güruh gençleri dövmüş, polisin de seyrettiği bu saldırıda, Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan bıçaklanarak öldürülmüştü. Ruhi Su da tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen katliamı kınayıp, umudun diri tutulması için bu türküyü bestelemişti.
O gün de gençler umutlarını diri tutup, bu türküyle halaya durmuşken patlatılmıştı bombalar. O bombalar 101 canın kayıp gitmesine, yüzlerce kişinin yaralanmasına, acı çekmesine yol açmıştı. Bu acının üzerinden 8 ay geçti, ölümlerin dışında, hâlâ tedavileri süren, defalarca kez ameliyat olan, bacağını, gözünü, işitme yetisini kaybeden yaralılar bıraktı geride. Ne yazık ki ardından iki kez Ankara’da olmak üzere bombalar yine patlatıldı, insanlar yaşamdan koparıldı. Ancak 10 Ekim’in bir farkı, örgütlü bir eylem için, “Emek, Demokrasi ve Barış” istemek için Ankara’ya gelenler, yani barış hedef alınmıştı.
Her ayın 10’unda “barış” isteyenler Ankara Garı’nda buluşup, “barış” istemeyi sürdürüyorlar. Yaşamdan koparılanların yakınları, yaralılar, katliamın mağdur ettikleri, 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği çatısı altında biraraya geldi, birlikte yaralarını sarmaya çalışıyorlar. Ancak bu ülkede sağlık da, adalet de her şey parayla. Aileler bir yandan yaraları sarmaya çalışırken, istiyorlar ki 10 Ekim unutulmasın; toplum bu katliamı ve katliamları kanıksamasın.
Katliamın soruşturma boyutuna ilişkin çok haberler yapıldı, ihmaller zinciri bir bir ortaya kondu. Bu dosyada soruşturma boyutundan çok, “geride kalan 101 aile, yüzlerce yaralı ne durumda, fiziksel yarası olmayan ama katliama tanık olanlar nasıllar, nasıl bir desteğe ihtiyaçları var” sorularına yanıt arayacağız.
Dosyayı birlikte hazırladığımız Damla Yeltekin de katliamın izini vücudunda taşıyanlardan. ‘Eğer Evrensel’e gelip çalışmasaydım, bu kadar çabuk iyileşemezdim” diyor Damla. Damla, 8 ay boyunca görüştüğü yaralılar, yaşamını kaybedenlerin aileleri ve tedavi sürecine ilişkin gözlemlerini yazdı. Elbette tüm kayıpların, yaralıların hikayesini bir dosyada verebilmek mümkün değil. Dosya ile katliam unutulmasın istedik, ‘Hepimiz yaralıyız’ ve tedavi için “Birbirimize tutunmaktan ve dayanışmayı büyütmekten başka yol yok”, “Yaralarımızı birlikte iyileştirebiliriz, bunun için maddi manevi birbirimizin yanında olmamız lazım” mesajını vermek istedik.