12 Haziran 2016 08:05

Gerçeğin borcu!

Müge TUZCUOĞLU

“Büyüyünce ne olacaksın?” sorusunun cevabı, küçükken ne olamadığın ile alakalıdır bu topraklarda biraz da! Çocuğa yönelik bu kadar çok baskının ve yoksunluğun olduğu memlekette, başka bir katmanda astronot olma hayali gibi…
Bebekken, çocukken tam karşılanamayanlar, çocuğun yaşamında belirleyici olabilir. Telafisi kolay ve hasarı hafif olan örnekler ile dolu etrafımız. Bir de ölüm ile, kalım ile, açlık ile, yoksulluk ile uğraşan çocuklar vardır. Hiçbir çocuğun acısı-eksiği karşılaştırılmaz ancak bu çocukların yaşadıkları daha acımasızdır.
Bu yüzden Kürt çocukları arasında hukukçu olmak isteyenlerin sayısı şaşırtabilir sizi. Çünkü o noktaya getiren yaşatılanlar da onları şaşırtmıştır. Şaşkınlık geçer geçmez de karşısında dimdik duracak bir beden yaratmışlardır. İşte bazıları bu yüzden adalet istemekteler.
Son zamanlarda, çocuklar için, hukuk yanı sıra, bir başka hedef ise gazetecilik! İlk olarak Roboski’de karşılaşmıştık, bu mesleği isteyenler ile. Yaşatılanlar o kadar büyüktü ki, ne acısı bedenlerine sığıyor, ne dağlar arasında kuşatılmış köylerine, ne yasaklı diline, ne de başka bir dildeki kelimelere… Çok büyüktü çok! Yine de anlatmak lazımdı. Çünkü köye her gelen ile paylaşılıyordu acısı. Köyün süregiden yaşamı, patlayan bombaların ardından anca “yabancı” ziyaretçilerle aşılıyordu. Bundandı gelen her gazeteciye bin kere daha, bin kere daha anlatmaları… Bundandı bütün gün televizyonların haber kanallarında açık olması… Bundandı köyleriyle ilgili çıkan her haberde, biraz daha görünür olmaktan kaynaklı sevinmeleri…
Hukuk her zaman lazım. Ama mutlaka gazetecilik de! Gerçeğin peşinden gider çünkü hepsi. Ve gerçek ile başlar, anlatma kaygısı. Eşitlik, haklılık, “ben de varım” kavgası!
Bu kavgaya kalemiyle ortak olan gazeteci adayı gençler ve çocuklar çoğalıyor. “Benim anlatmam lazım” diyerek… “Oturarak bir şey yapamam ben” diyerek… Halkının içinde, gerçekleri anlatma isteğiyle… En çok da heyecanla, tıpkı Beritan’daki gibi. Veya Nusaybin’den Meltem, Batman’dan Bilal, Sur’dan Mazlum, Yüksekova’dan Nedim, Şırnak’tan Nedim, Van’dan Şermin gibi.
Gazetecilik, gerçeğin serüveninin ilk basamağıdır neredeyse. “Ne zaman, nerede, ne, neden, nasıl ve kim” soruları, hem de insanlığın ilk sorularındandır. Gerçeğe ulaşma hissi, insan zihninin derinliklerindendir ve “önünde sonunda ortaya çıkmak gibi kötü bir huyları da vardır”.

TEK KÖTÜ HUYLARI BU OLSA GEREK, İDDİA EDİLENLERİN AKSİNE!

Şimdi bu aşina olmanın çok çok ötesinde; başka “kötü huylar” yüklenmeye çalışılarak, hapislere gönderiliyor gazeteciler. Kimisini gizli belgeleri deşifre etme, kimisini yardım yataklık ile suçluyorlar. Şu anda hapishanede, Özgür Gazeteciler Cemiyeti’nin açıklamasına göre çeşitli iddialarla 45 gazeteci bulunmakta. Bunların büyük çoğunluğu son süreçte tutuklanan isimlerden oluşuyor. Bir kısmı güç savaşı nedeniyle, iktidar ile ayrı düşen kesimlerden olması nedeniyle hapisteler. Tutukluların 13’ü ise Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri iken, savaş bölgesinde yaptıkları haberler, sosyal medya paylaşımları ve televizyon programı konuşmaları nedeniyle tutuklandı.
Özgür Gazeteciler Cemiyeti, tüm tutuklu gazeteciler için kampanyalar yürütüyor. “Haber Alma Hakkıma Dokunma” sloganı ile geçtiğimiz Perşembe’den itibaren, bir ay boyunca, her Perşembe, Diyarbakır Adliyesi önünde olacaklar. Adliye önünden, yani adalet sarayı önünden, gazeteciler için taleplerini dile getirecekler. Yine gerçekler için! Her hafta, tüm tutuklu gazetecilerin hikayeleri, aileleri, çalışma arkadaşları tarafından aktarılarak, “Tanıyoruz, gazetecidirler” denecek. Bu kampanya dışında da, özellikle tutuklanan DİHA muhabirlerinin görevli olduğu şehirler ve ilçelerde, gönüllü muhabirlik çalışması devam edecek. Aynı zamanda, basın özgürlüğü ile ilgili hazırlanan rapor, uluslar arası basın kuruluşlarına ulaştırılacak. Temmuz ayı içinde de, savaş bölgelerinde çalışan gazeteciler ile birlikte bir sempozyum yapılması planlanıyor. Tüm basın çalışanları ve meslek örgütleri de, “gazeteciliğin suç olmadığını” haykırmak için ortak çalışma yürütecekler.
Tanıklarıyım bu çocukların ben de; hukukçu olma, gazeteci olma, hayat ve hayal yollarında da…
Biz gerçeği borçluyuz bu çocuklara.
Dünün, bugünün ve yarının çocuklarına!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et