'Yıldırım'ın planı çözüm değil, rant ve kimliksizleştirme'
Başbakan Yıldırım’ın ‘Büyük Eylem Planı’nı, akademisyenler ve kurum temsilcileri 'AKP'nin 12 yıllık rant planı' olarak değerlendirdi.
Hasan AKBAŞ
Fırat TOPAL
Diyarbakır
Başbakan Binali Yıldırım’ın ‘Büyük Eylem Planı’ adı altında başta Kürt illerinde ‘bölgesel cazibe merkezleri’ kuracaklarını bu şekilde bölgenin refah ve huzura kavuşacağını iddia ettiği açıklamalarını akademisyenler, Diyarbakır’daki kurum temsilcileri değerlendirdi.
Kentsel dönüşüm üzerine önemli çalışmalar yapan Kent Hareketlerinden Cihan Uzunçarşılı Baysal, planla kentin mekanlar üzerinden tarihinin silinerek Sur’da yaşananların unutturulması anlamına geldiğini belirtirken, Mimar Odası Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Üyesi Herdem Doğrul, planın AKP’nin 12 yıllık rant planı olduğunu ifade ederek, yurttaşa sorulmadan yapılan hiçbir adımın çözüm için olmadığını söyledi. Güneydoğu Sanayicileri İş Adamları Derneği (GÜNSİAD) Başkanı Şah İsmail Bedirhanoğlu da, sorunun sadece ekonomik olmadığını, çatışmaların, durması ve Kürt sorununun çözümü için diyaloğun geliştirilmesi gerektiğini dile getirdi. Doç. Dr. Murat Birdal da, planla hükümete yakın müteahhitlere rant transferi sağlanacağını ifade etti
YILDIRIM NE DEMİŞTİ?
Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü’nde belirlenen kimi gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle bir araya gelerek çeşitli açıklamalarda bulunmuştu. ‘Terörü silecek Büyük Plan’ olarak nitelediği ifadelerinde Yıldırım, özetle şunları ifade etmişti: “Bölgede en az dört adet büyük cazibe merkezi oluşturulacak. Bir ilimiz merkez, etrafındaki illerle birlikte özel öneme haiz bölgeler oluşturulacak. Mesela Kars merkez olmak üzere Iğdır, Ardahan ile birlikte bir bölge oluşturacak. Buralarda sağlıktan eğitime, yaşam standartlarına kadar hiçbir şeyin İstanbul’dan farkı olmayacak. AVM’lerden sinema salonlarına kadar her konuda vatandaşlar istedikleri imkanlara ulaşabilecekler. Güneydoğunun tamamı ile Doğu Anadolu Bölgesi’nin sınır boyları bu projeye dahil edilecek. Bu proje için 5 yıllık sürede 30-35 milyar TL harcanacak.”
‘PROTESTOLAR ÖNLENMEK İSTENİYOR’
Kentsel dönüşüm konularında önemli çalışmalar yapan Kent Hareketlerinden Cihan Uzunçarşılı Baysal, yapılacak planla protestoların önlenmesinin amaçlandığını ve yaşam alanlarının ortadan kaldırılacağını söyledi. “Yaşam alanlarının olmadığı yerler haline gelen bu yerlerde sadece tüketim üzerine bir turizm sağlanmış olacak” diyen ve bu planın tüm Türkiye özelinde AKP’nin bir politikası olarak sürdürüldüğüne vurgu yapan Baysal, şöyle devam etti: “Diyarbakır’da gördüğümüz şey özellikle Sur’un sokaklarına kadar dümdüz edildiğidir. Tabii buralara yapılan ve yapılması istenen karakol projeleri bilgileri de mevcut. Cazibe merkezleri ve kentin ışıklı, AVM’li ve benzeri şekillerde revize edilmesiyle, iktidarlar kendilerine karşı örgütlenme, barikat kurma ve protesto eylemleri yapılabilecek ortamları ortadan kaldırmayı hedefler. Burada yapılmak istenen budur. Mekanlar üzerinden bunun önüne geçebilmek amaçlanıyor. AKP Hükümeti ve Başbakan Binali Yıldırım tarafından benzer şekillerde vurgulanan bu durum aslında her yer için geçerli bir durumdur.”
KENT HAFIZASINA MÜDAHALE
Kentlerin yeniden dönüştürülmesiyle hafızaların da silinmek istediğini belirten Baysal, kentlerin özgün yerlerinin bu planlar dahilinde dönüştürülmesiyle özgünlüklerini de yitireceğini ifade etti. Baysal, “Bu bir taktik, umarım başarılı olmaz çünkü; bizler bu dönüştürülen yerlere 10 yıl sonra dönüp baktığımızda mekan üzerinden hiçbir şey anlamayacağız. Her yerde aynı ve birbirinin benzeri kentler karşımıza çıkmış olacak. AVM’leştirilmiş, ticarileştirilmiş yaşam ve mekanlar oluşturulmak isteniyor. Buralar yaşam alanları yerine cazibe merkezleri olacak ve bu iki ayrım çok önemlidir. Yani yaşam alanları yerine insanlar buralarda lüks otellerde kalıp, şık yerlerde alışveriş yapacak, belki orada yerel malzemelerin satıldığı yerlerde olacak ama hiçbir şekilde buralar oraları anlatmayacak. Sadece tüketim cazibe merkezi olarak hafızalara işlenecek. Örneğin Sur’un böyle bir hale gelmesi demek eski Sur’a dair her şeyin unutturulması ve burasının başka şekillerde anılması demektir. Bu da toplum ve kent hafızasına bir müdahaledir ve tehlikedir. Mesela dönüştürülmüş bir kent haline geldiğinde Sur, dışarıdan oraya gelen insanlar Sur’u gezmiş olmayacak. İstanbul’da gördüğünü, başka yerde gördüğünü orada da görecek. Bu da kentin yapısı, hafızası ve toplamında yaşam alanlarını etkisizleştirmektir” dedi. Baysal, atılması istenen bu adımlara karşı hem iç hukuk hem de uluslararası kamuoyunda durduracak adımlar atılması gerektiğinin altını çizdi.
‘RANT AKTARIMI OLACAK’
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Birdal da, planla hükümete yakın müteahhitlere rant transferi sağlanacağını ifade etti. Birdal şunları söyledi: “Yapılmak istenen tıpkı geçtiğimiz yıllarda dönüşüm üzerinden gerçekleştirdikleri gibi ve giderek durmaya başlayan sanayi üretimini bir şekilde inşaat yatırımlarıyla, kompanse etmeye çalışıyorlar. Bu şekilde inşaata dayalı bir ekonomik yapı ortaya çıkıyor. Ve bu açıklanan planla da ciddi bir rant transferi yapılacağını gösteriyor. Bunun ötesinde bölgeye dönük kısa vadede istihdam yaratmak yerine uzun vadede bir şeyin gerçekleşmesi mümkün değil. Katma değeri yüksek bir üretimde nihayetinde eğitim sisteminde yapılanma, sosyal refahı toparlamanız, düzeltmeniz gerekiyor”.
Kürt sorunundan kaynaklı bölgede eğitim, sağlık ve sosyal anlamda birçok sorunun sürekli kendisini yenileyerek ortaya çıktığını hatırlatan Birdal, “Hükümetin zaten bu zamana kadar gerçekleştirdiği politikalar bölgede istikrarsızlığı artırıyor. Mesela bir süredir çocuklar okula gidemiyor. O nedenle bu plan, burada uzun vadede yapılması gerekenler yerine bu planlarla kısa vadede durgunluğa sürüklenmiş bir ekonomiyi belki kısmen canlandıracak ama büyük ölçüde de emekçilerin sırtından kendisine yakın müteahhit çevrelerine rant aktarımı sağlanmış olacak bir politikadır. Yani köklü bir çözüm ancak bölgedeki sorunun çözümüyle gerçekleşebilir” diye ekledi.
‘SUR’DAKİ DÖNÜŞÜM KİMLİKSİZLEŞTİRME AMAÇLI’
Mimarlar Odası Diyarbakır Şube Yöneticisi Herdem Doğrul, halk yararına ve halkın refahı için bir plan olduğu iddialarını eleştirerek, “Madem halk için ise niye acele kamulaştırma yaptılar, kamulaştırmadan önce halka sorsaydılar? İnsanların evini, yerle bir etmişsin , mahalleyi dümdüz etmişsin, başka çare bırakmamışsın, sonra diyorsun ki sana TOKİ’den ev verelim, bu kadar mağduriyetin üzerine diyecek söz yok”dedi.
Doğrul, Sur’da kentsel dönüşüm planının diğerlerinden farkını şöyle anlattı: “Türkiye’nin diğer kentlerinde yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarına ‘soylulaştırma’ adı verilirdi. Bu o bölgedeki yoksul halkı çıkarıp yerine orta sınıf bir kesimi yerleştirmekti. Sur’da ve bölgedeki kentsel dönüşümün diğerlerinden farkı ise soylulaştırmadan ziyade kimliksizleştirme hamlesidir. 27 medeniyetin geçtiği Sur’da diyorlar ki; biz Osmanlı- Selçuklu mimarisiyle inşa edeceğiz. Bu diğer 25 medeniyeti çöpe atıyorum demektir. Bu Sur’un yedi bin yıllık kültürünü yok etmek anlamına geliyor. Mesele buralarda yaşayanların yoksul olmasıdır, mesele çatışma, hendek değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, çıkıp dedi ki ‘Benim 12 yıllık hayalimdi Sur’u yıkmak’. Yıllardan beri Kürtlerin sorunu işsizlik, esas yoksulluktur deniyor. Burada ‘İki fabrika kuracağım, halkın sorunlarını çözmüş olacağım’ şeklinde düşünmenin hiçbir karşılığı yok. Çünkü sorun bu değil sorun savaştır. Bu sorun çözülmeden çözüm adı altında yapılacak her şey yeni bir sorun olarak devam eder.”
GÜNSİAD: SORUN TEK BAŞINA EKONOMİK DEĞİLDİR
Bölgedeki işverenler de ekonomik sorunların baş göstermesine rağmen sorunun bu şekilde çözülemeyeceğini söylüyor. Güneydoğu Sanayicileri İş Adamları Derneği (GÜNSİAD) Başkanı Şah İsmail Bedirhanoğlu, “Tabii ki kentin bir cazibesinin olması, ekonomik anlamda gelişmeye katkı sunacak bir adım önemli ve gereklidir. Ancak burada Kürt sorunu varken ve bunun çeşitli şekillerde çözülmesi gerekirken çözümün böyle bir eylem planı ile gelmeyeceğini de vurgulamak isterim. Bu çözüm açısından bütün olarak bakmak lazım bu şekilde eksik olur. Çünkü sorun, tek başına ekonomik bir sorun değildir. Sorunun çözümü bölgedeki, çatışmalı ortamın sonlanması ve refah, huzurun gelebileceği bir temelde gerçekleşebilir. Eğer savaş ortamı ortadan kalkıp ve sorunun çözümü sağlandığında bu adımlar atılırsa daha tamamlanmış bir plan olabilir” diye konuştu.
ÇÖZÜM İÇİN DİYALOG GELİŞTİRİLMELİ
Yıllardır dile getirilen ve ‘Bölgede ekonomi iyi olsa bu sorun çözülür’ düşüncesinin eskimiş bir düşünce olduğunu belirten ve hâlâ bu yaklaşımların sergilenmesini eleştiren Bedirhanoğlu, “Bu şekilde olmayacağını bu hükümet de bilmelidir. Bu açıdan esas olan ekonomik tedbirlerin yanında sorunun siyasal çözümünün de sağlanması için hareket edilmesidir. Bu açıdan bir an önce bizim talebimiz asıl olarak çatışmaların bitmesi, tarafların bir araya gelerek çözüm için diyalog geliştirmesi ve sorunun çözümü ve atılacak adımların yereldeki kurumlarla birlikte yürütülmesidir.”