Yaşanır bir ülke için Hayatın Sesi susmasın!
Hayatın Sesi'ne 13 Mart katliamına ilişkin “‘Bu ülkede yaşanmaz oldu’ temasının ağırlıklı olarak işlenmesi” tespitine dayandırılarak ceza verildi.

İskender BAYHAN
Türkiye’nin ilk ve tek işçi-emekçi televizyonu “Milyonerlerin değil, milyonların sesi” şiarıyla yürütülen bir dayanışma kampanyasıyla kuruldu. 3 Aralık 2007 tarihinde yayın hayatına başladı ve sekiz buçuk yıldır aynı anlayışla yolunda yürüyor. Zorunluluğun bilinciyle özgür bir yayıncılık yapıyor ve zorluklarla mücadele ediyor.
Daha kısa bir süre önceye kadar Hayat Televizyonu ismiyle yayın yapıyordu. Patent yasasının getirdiği tekelci uygulamalar nedeniyle ismini Hayatın Sesi olarak değiştirmek zorunda kaldı. Hemen arkasından da RTÜK’ün hem para hem de uyarıyı içeren iki cezası geldi. Bunlar, Hayatın Sesi’ne RTÜK tarafından verilen ilk resmi cezalar. Devamının geleceğinide biliyoruz. Onaylanmış ve kanala tebliğ edilmesi beklenen 5 ceza daha var.
Hayatın Sesi’nin RTÜK tarafından ekranı karartılarak susturulmak istenmesine yönelik hamleler ilk kez gündeme gelmiyor.
Bu yöndeki ilk cezalandırma 2008 yılının Tammuz ayında yaşandı. Türkiye’nin ilk ve tek işçi-emekçi televizyonunun ekranı RTÜK tarafından fiili bir sansür ve kapatma cezasıyla 21 gün karartıldı. İkinci cezalandırma adımı ise 2013’te yaşanan Haziran Halk Direnişi döneminde gündeme getirildi. RTÜK o zamanda kanalın yayınının kesilmesini istemiş ve fiilin kapatma kararı almıştı. Ancak RTÜK’ün kararı büyük bir tepkiyle karşılandı ve karardan vazgeçildi. Ve şimdi üçüncü kez RTÜK tarafından Hayatın Sesi’nin cezalarla boğulması ve önümüzdeki günlerde yeni cezalarla önce ekranının karartılıp sonrada lisansı iptal edilerek susuturulması gündeme getirilmiş durumda.
YAZIYA BAŞLIĞINI VEREN GEREKÇE
RTÜK cezaların ilk ikisini 13 Mart’ta yaşanan Ankara katliamına ilişkin Ana Haber Bültenleri yayını nedeniyle veriyor. Cezaların gerekçesini yayın yasağına ve “‘Bu ülkede yaşanmaz oldu’ temasının ağırlıklı olarak işlenmesi” tespitine dayandırıyor. Üst kurulda verilen ceza kararları AKP ve MHP kontenjanından seçilen üyelerin oy çokluğu ile alınıyor.
“Bu ülkede yaşanmaz oldu” temasını ağırlıklı olarak işlemek, hükümetin “terörle mücadele ve kamu güvenliği” adı altında önüne geleni suçlu ve vatan haini ilan etme politikasının bir gereği olarak suç sayılmış. Yani suçta, cezada kitabına uydurulmuş.
Düşünün, böyle bir katlimanın ardından elinize mikrofonu aldınız, sokağa çıkıp halka uzattınız ve memleketin halini sordunuz? Alacağınız yanıtların “Bu ülkede yaşanmaz oldu” teması ağırlıklı olmasından daha doğal ne olabilir ki? Bırakın o koşulları aynı soruyu yarın çıkıp sorsanız, AKP’ye oy verenlerin bile küçümsenemeyecek bir bölümünden üç aşağı beş yukarı benzer cümleleri duyarsınız.
Buradan da açıkça anlaşılıyor ki RTÜK’te bahane çoktur ve bu kararla esas olarak basın özgürlüğü, halkın haber alma hakkı, halkın duygularını, düşüncelerini bir televizyon kanalının ekranlarından dile getirmesi suç ilan edilip, cezalandırılmaktadır.
TEMEL YAYIN İLKELERİNDEN BİRİSİ
Hayatın Sesi kurulduğu ilk günden itibaren neredeyse tamamen veya büyük oranda tekel ve tek ses haline gelmiş olan kirli, gürültülü, ikiyüzlü, halkın duygularını, inançlarını, manevi değerlerini sömüren sermaye televizyonlarının karşısında alternatif bir yayıncılık yapmayı esas almıştır. Temel yayın ilkelerinin başında sömürü ve savaş politikalarına karşı çıkmak; sömürüsüz, savaşsız, sınıfsız bir dünyayı, eşit ve özgür bir yaşamı savunmak gelir. Bu yayın ilkesi, Hayıtın Sesi’nin “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” yayıncılık anayasasının temel meddelerinden birisidir.
Çünkü sömürü ve savaş politikaları en başta bütün milliyet ve inançlardan işçileri ve emekçileri vurur. Ve ilk öncede onların genç ve kadın kitlelerini ölüme ve felakete sürükler. Bunu gizlemek içinde, bütün gerici, ırkçı burjuva televizyon kanalları her gün, her saat, her dakika ve hatta her saniye yeniden ve sürekli gerçekleri öldürmek için yayın yaparlar.
Hayatın Sesi ise yayın hayatının başından beri, kapitalistler ve hükümetlerin izlediği sömürü ve savaş politikalarını eleştirip, gerçeklerin görülmesi için çalışıyor.
Ankara’da yaşanan katliamıda bu anlayışla ve bütün yönleriyle ekranlarına taşımıştır. RTÜK tarafından rahatsız olunan, boğulmak ve susturulmak istenilende işte bu sesler, görüntüler ve yazılardır.
HAYATIN SESİ’NE SAHİP ÇIKALIM
İşçilerin ve emekçilerin ilk ve tek televizyon kanalı olan Hayatın Sesi bu güne kadar fiili, haksız ve hukuksuz her türlü engeli, baskıyı, kaptama ve susturma girişimini dayanışmayla ve mücadeleyle aştı. Mevcut cezaları ve baskıları aşmakta ancak böyle mümkün olabilir.
Hayatın Sesi’ne sahip çıkmak ve dayanışmak için yapılabileceklerin çerçevesini üç madde halinde şöyle özetleyebiliriz.
1 – Hayatın Sesi’ne sahip çıkmak basın özgürlüğüne ve halkın haber alma hakkına sahip çıkmaktır. RTÜK’ün kendisi başlı başına anti demokratik bir kurumdur, yasası, akararları ve uygulamaları her vesileyle teşhir edilmelidir. Verilen her cezaya olabildiğince yaygın olarak tepki gösterilmelidir. Böyle bir sahiplenme ve dayanışma ülke genelinde ve uluslararası ölçekte örgütlenmelidir.
2 – Hayatın Sesi yayın hayatına başladığından bu yana televizyonu izleyen herkesi aynı zamanda birer muhabir ve kameraman olmaya çağırmıştır. Bunun için yıllardır çaba sarfediyor. Bu saldırılar vesilesiyle bu çabaların yeni bir ivme kazanması, Hayatın Sesine sahip çıkmanın önemli bir adımı olacaktır. Yayınlarını, içeriğini zenginleştirmek, daha fazla haber ve görüntü akışı sağlamak onu güçlendiremenin bir alanıdır.
3 – Hayatın Sesi esas olarak işçi ve emekçilerin bağış-dayanışma kampanyasıyla kurulmuştur. Yayın hayatını sürdürmesinin temel ekonomik dayanaklarının başında da bu sahiplenme gelir. Ekonomik cezaların altından kalkabilmek için mali açıdanda Hayatın Sesi’nin sahiplenilmesi önemlidir. Reklam ve sponsorluk bunun temel biçimleridir ve bütün Hayatın Sesi dostları bu araçları kullanarak ekonomik açıdan da dayanışmayı büyütebilirler.
Evet, “Bu ülkede yaşanmaz oldu” ve ülkeyi yönetenler bu durumu daha da büyük felaketlere dönüştürmek için canla başla çalışıyorlar.
O zaman buna karşı birleşelim ve yaşanır bir ülke için Hayatın Sesi’nin susmasına izin vermeyelim!
Evrensel'i Takip Et