20 Haziran 2016 00:58

Nury Martinez: İlk defa barış umudu taşıyoruz

Murat Kuseyri Kolombiya’nın Fensuagro (Tarım Birlikleri Fedarasyonu) yöneticilerinden Nury Martinez ile Kolombiya barışı sürecini konuştu

Paylaş

Murat KUSEYRİ
Stockholm

Tarım işkolunda Kolombiya’nın en büyük sendikası Fensuagro (Tarım Birlikleri Fedarasyonu) yöneticilerinden Nury Martinez, Kolombiya’da ilk kez toprak sorununun barış görüşmelerinin odağında yer almasının ve kadınların barış sürecine aktif katılımlarının halkta umut yarattığını ve bu yılın ağustos ayında bir anlaşma imzalanmasının hedeflendiğini söylüyor.

İsveç’in başkenti Stockholm’de Latin Amerika ülkelerindeki gelişmelerin ele alındığı bir konferansa konuşmacı olarak katılan Martinez, barış süreci ve kadınların barış sürecindeki konumlarıyla ilgili sorularımızı yanıtladı.

FARC’la (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) Hükümet arasında sürdürülen barış görüşmelerinde gelinen aşamayı anlatır mısınız?
Kolombiya’da 50 yıldır süren çatışma ve savaşın temelinde toprak sorunu ve toprakların paylaşımı var. Çatışmaları durdurmak için pek çok barış girişiminde bulunuldu ve ama son barış görüşmelerini diğerlerinden farklı ve barışla sonuçlanması umudunu taşıyoruz. Çünkü barış görüşmelerinin odağında toprak sorunu var. Bu görüşmelere tarım işçileri ve küçük köylüleri temsil eden örgütler de katılıyor. Düzenlenen ulusal forumlarda reformlarla ilgili görüşlerimizi ve taleplerimizi gündeme getiriyoruz. Bu forumlarda sadece küçük köylüler değil, akademisyenler ve kitle örgütleri de temsil ediliyor. Biz, hükümetin Havana’da yapılan barış müzakerelerinde taleplerimizi dikkate aldığını gözlemliyoruz. Ama gerilla ve hükümet arasındaki müzakerelerde bazı konularda zorluklar çıktığını da biliyoruz.

Hangi konularda zorluklarla karşılaşılıyor?
Yasal olmayan uyuşturucu ve kokain yapımında kullanılan bitkilerin ekimi ve yetiştirilmesinin yasaklanması en fazla tartışılan sorunlardan biri. Yasaklardan en fazla yerli halklar ve küçük köylüler etkileniyor. Bu kesimlerin başka geçim kaynakları yok ve bu nedenle de onları geçindirebilecek bir alternatifin ortaya konması gerekir. Bunun sağlanması için bu kesimlere başka bitkileri üretebilmeleri için imkan tatınması gerekir. Ama bunun gerçekleşmesi kolay değil. Bir diğer sorun da hükümetin tarlalara zehir püskürtmesi. Bu topraklarda başka ürünleri yetişmesini olanaksız kılıyor. Sivil toplum, toprağı ve çevreyi kirlettiği için hükümetin bu uygulamasına karşı çıkıyor.

Yarım asıdır devam eden savaş sırasında gerilla, kontrgerilla ve hükümet arasındaki çatışmalarda halk çok zarar gördü. Kontrgerilla silahsızlandırılmasına karşın varlığını ve saldırılarını bir ölçüde sürdürüyor. Biz gerçeklerin açığa çıkmasını ve bu saldırıların tekrarlanmaması için garanti verilmesini istiyoruz. Bunu talep ediyoruz çünkü 1989-90 yıllarında Union Patriotica (Yurtsever Birlik) yönetici ve üyelerine karşı katliamlar yapıldı. Bu katliamların nedenlerinin araştırılmasını ve sorumluların yargı karşısına çıkarılmasını istiyoruz.

Eğer bu talepler gerçekleşirse silahların bırakılması gündeme gelecek. Ardından da halk oylaması ve yeni bir anayasa yapılacak. Bu yılın Ağustos ayında bir anlaşmanın imzalanması hedefleniyor.

Federasyon olarak öncelik verdiğiniz taleplerinizi nelerdir?
Geniş kapsamlı bir toprak reformu yapılması ilk talebimiz. Topraksızlara sadece arazi verilmesi yeterli olmaz, aynı zamanda halkın üretim yapacağı olanakların sağlanması gerekir. Çevrede bulunan doğal kaynakların halk tarafından kullanılmasının kabul edilmesi de gerekir. Bizim de içinde yer aldığımız köylü hareketi ve yerli halklar birlikte yaşadıkları bölgelerde çok etnisiteli bölgelerin oluşturulmasını, bu halkların ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamlarının geliştirici olanakların yaratılmasını istiyoruz.

Halkın tükettiği gıdaların büyük bir bölümü başka ülkelerden ithal ediliyor. Bu uygulamaya son verilmesi ve ekolojik ürün yetiştirebileceğimiz koşulların yaratılması, gerekli alet ve araçların sağlanması da taleplerimiz arasında.

Kapsamlı bir reform yapılırken halkın barınabileceği konutların yapılmasını, eğitim, sağlık ve diğer kamu hizmetlerinin sağlanmasını da istiyoruz. Biz yaşam hakkına saygı gösterilmesini, doğayı ve doğal kaynaklarını savundukları için insanların tekrar kriminalize edilmemesini talep ediyoruz.

‘KADINLAR İLK KEZ BARIŞ GÖRÜŞMELERİNDE TEMSİL EDİLİYOR’

Kadınların barış sürecindeki rolleri konumları hakkında neler söyleyecek siniz?
İlk kez kadın perspektifi ile yürütülen bir barış görüşmelerine tanıklık ediyoruz. Görüşmelerde kadınların yer alması FARC içindeki gerilla kadınların çabasıyla oldu. Onların sayesinde barış görüşmelerinde bir genus müzakere masası yer aldı. Havana’daki barış görüşmeleri, FARC içindeki kadınların da, tıpkı toplumun diğer kesimlerinde yer alan kadınlar gibi ataerkil değer yargılarının olumsuz sonuçlarına maruz kaldıklarını gösterdi. Kadınlar sırf kadın oldukları için özel muameleye tabi tutuldu. Gerilla ve hükümet tarafından bir savaş aracı olarak kullanıldı. Barış süreci kentli kadınlarla köylü kadınların yakınlaşmasını sağladı. Müzakerelerde tartışılan her maddede kadınların sorunları da ele alındı. Toprakların sadece erkeklerin değil kadınların üzerine tapulanmasının zorunluğu da gündeme getirildi. Tüm bu tartışmalar oldukça verimliydi ama önemli olan bunların nasıl yaşama geçirileceği.

Tüm bu konuları yerel halk ve küçük köylüleri bir araya getiren forumlarda ele alıp tartışıyoruz. Bu forumlarda talepler de belirleniyor ve müzakerelerde gündeme getiriliyor. Ama tüm bunlar yapılırken pratikte hükümetin taleplerimizle çelişen uygulamaları yürürlüğe koyuyor. 31 Mayıs’tan bu yana tarım işçileri ve küçük köylülerin ülke çapındaki grevleri sürüyor. Eylemciler yollara barikatlar kuruyor. Güvenlik güçleri 4 eylemciyi öldürdü, 50 civarında da yaralı var. Çatışmaların sona ermesi için görüşmeler sürüyor ama hükümet grev sona ermedikçe müzakerelere başlamayacağını söylüyor.

Eylemcilerin talepleri nelerdir?
Grevciler, Havana’da barış müzakeresinde gündeme getirilen taleplerin uygulanmasını isterken hükümet arazilerimizi uluslararası tekellerin sömürüsüne açıyor. Hükümet köylülerin ve küçük işletmelerin bu toprakları işleyecek kapasitede olmadığı iddiasıyla bunu yapıyor. Bu feodalizme geri dönüştür ve topraklarımız tekellerin denetimine girecek. Gerilla ile devlet arasındaki çatışmaların sürdüğü sırada tekeller buralara gelmeye cesaret edemiyordu. Ama çatışmalar durunca hükümet barış sürecini ve bölgedeki sessizliği toprakları tekellere vermek için bir fırsat olarak gördü.

‘SANTOS BARIŞ DİYOR AMA EYLEMİ FARKLI’

Dışarıdan bakıldığında daha önceki Devlet Başkanı Uribe’nin döneminde baskılar daha fazlaydı. Santos’un başkanlığından sonra baskılarda bir azalma oldu mu? Uribe ve Santos dönemleri arasındaki farklılıklar nelerdir?
Uribe ne yapacağını insanın yüzüne karşı söylerdi. Ama Santos barıştan bahsediyor ama uyguladığı politikası Uribe’ninkinin aynısı. Santos, Uribe’nin Savunma Bakanı’ydı. O dönemde işlenen katliamların sorumlularından biri. Bakanlığı sırasında genç siviller katledildi ve sivil olduklarının gizlenmesi için öldürülenlere gerilla elbiseleri giydirildi. Bu katliamı Santos’un emrindeki ordu gerçekleştirdi.

İKİ ÜLKE ARASINDA BENZERLİKLER VAR

Türkiye ve Kürdistan’daki kadınların mücadelesini izliyor musunuz?
Ben bu yılın şubat ayında İzmir’de düzenlenen uluslararası  bir konferansta Kürt kadınlarıyla tanıştım.. İki ülkedeki gelişmeler ve gerilla hareketi arasında benzerlikler var. Her iki ülke de özgürlük ve hakları için mücadele edenlere saldırıyorlar.  Kürt kadınları maço kültürüne rağmen büyük ilerleme kaydetmişler. Mücadeleceleri tutumları bana ve diğer ülkelerden gelen diğer kadınlara mücadele azmi verdi. Kürt kadınlarının konferasta yaptıkları konuşmaları filme aldık ve bu filmleri kırsal kesimlerdeki okullarda eğitim amacıyla öğrencilere izletiyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Ortadoğu’da yeni haritalara doğru

SONRAKİ HABER

Murat Özbank: Erdoğan toplumu kışkırtmak istiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa