25 Haziran 2016 14:59

Karagöz ile Hacivat üzerine

Ramazan akşamlarında heyecanla tüm mahallenin Karagöz Hacivat izlemeye gittiği zamanlara tabii ki yetişemedik biz.

Paylaş

Pelinsu CAN
İstanbul

Ramazan akşamlarında heyecanla tüm mahallenin Karagöz Hacivat izlemeye gittiği zamanlara tabii ki yetişemedik biz. Bir iki değil, çok kuşak öncemizde kaldı. Tabii şimdi de belediyelerin düzenlediği, “eskiye dönüş, dindar nesil, köklerini (tabii ki resmi tarihin bize dayattığı köklerimizi) unutmayan nesil” söylemlerinde birebir karşılığı olan “Ramazan Şenlikleri”nde karşılaşıyoruz kendileriyle. Bir de bu zamanlarda televizyonlarda dönen Karagöz Hacivatlı reklamlar var. Ama en çok edebiyat ders kitaplarında karşılaştık Karagöz Hacivat’la. Ezberci, sorgulamayan ve sorgulatmayan eğitim sistemimizin bize yedirdiği konulardan biriydi. Yüzyılını, karakterlerini, bölümlerini ezbere bilmek gerekirdi. Peki, “Ramazan Şenlikleri”ni, reklamları, ezberlediğimiz onca bilgiyi bir kenara bırakırsa Karagöz ile Hacivat gerçekte bize ne anlatmaya çalışıyordu? 


KARAGÖZ İLE HACİVAT NE ANLATIYOR?


Karagöz ve Hacivat’ın bana en ilginç gelen yönlerinden biri, bu gölge oyununun ve daha sonraki modern uyarlamalarının olağanüstü bir sosyal eleştiri içermesi. Oyunun içinde hem gündelik hayatın, Karagöz ile Hacivat’ın gelenekselleştiği dönemde sokakta rastlayabileceğiniz herhangi bir insanın eleştirisi yapılırken, hem de yer yer yönetimin, otoritenin eleştirisi açıkça yer alıyor. Ana karakterlerinin şekillenişi bunu açıkça ortaya koyuyor. Karagöz, oyunun cahil karakteri, başına olmadık şeyler geliyor, ortalığı hep karıştırıyor. Hacivat ise oyunun bilgili, kurnaz karakteri. “Bilgi, güçtür.” söylemi adeta Hacivat’ta hayat buluyor. Ama Hacivat bu gücü tabii ki Karagöz’ü bazen kandırmak bazen de onla dalga geçmek için kullanmıyor değil. Ana karakterlerin yanı sıra yan karakterler de bize çok şey anlatıyor. Karakter daha çok tip özelliği gösteren yan karakterler, çeşitli sınıfların, milletlerin kalıplaşmış, çoğu zaman abartı ve genelleştirmeye kurban gitmiş özelliklerini içeriyor. Yani, aslında perdede gördüğümüz oyun aslında bir toplumun kesimlerini yoğunlaştırılmış bir şekilde karakterleriyle, olaylarıyla önümüze koyuyor. 
Karakterleri ve içeriği bir kenara bırakırsak Karagöz ile Hacivat’ın gölge oyunu olarak varolmasını da bir tür karşı duruş olarak görebiliriz. Tasvirlerin sıkıntılı görüldüğü İslami kültürde adeta bu tartışmanın etrafından dolanarak bir gölge oyununun sahneye koyulması büyük bir iş olsa gerek.


KARAGÖZ’ÜN MÜZİKAL HALİ


Bu kadar Karagöz ile Hacivat konuşmamızın nedeni Ramazan ayında İstanbul’un çeşitli sahnelerinde oynanan Karagöz Müzikali. Ama aklımda bu kadar toplumsal hayatın ve otoritenin eleştirili, çok bir yere dokunmasa bile çeşitli grupları hafif yermeli bir Karagöz ile Hacivat izlemek varken maalesef ki “Karagöz Müzikali” bu beklentilerin hiçbirini karşılayamadı.
Öncelikle seyirci sayısı çok azdı, oyunun oynandığı Harbiye Açıkhava Tiyatrosunun yarısı boştu. Bunun nedenlerinden biri bilet fiyatlarının fazlalığı olabilir. İlgi azlığının yanı sıra oyunun metni de günümüz tiyatro seyircisinin ilgisini çekecek bir metin değildi. Arada gelen esprilere hiçbir reaksiyon alınamadı çünkü güncellikten çok uzak, hala Karagöz ile Hacivat’ın meşhur olduğu dönemlerden kalma espriler bize hiçbir şey ifade etmiyor. Bunun yanında Hacivat ile Karagöz’ün bu kadar dillere pelesenk olmasının nedeni olarak gördüğüm eleştiri ve yerginin müzikalin hiçbir noktasında karşımıza çıkmadı. “Hem güldürüp hem düşündüren” bir müzikal izlemeye gitmişken hiç de güldürmeyen bir oyunun ortasında bulduk kendimizi. Oyundan çıktıktan sonra aklımızda kalan en olumlu şey oyunun müzikleriydi, kontrbaslı bir Karagöz Hacivat orkestrası gayet ilgi çekiciydi. 


“HACİVAT KARAGÖZ NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?” 


Bu müzikal, bir Karagöz Hacivat oyunu olmaktan sınıfta kaldı bence. Peki bunun başarılısı ne? Ezel Akay’ın yönetmenliğini yaptığı “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” çok severek izlediğim bir Karagöz Hacivat uyarlamasıydı. Film, resmi tarihin bize okullarda öğrettiği “Osmanlı’nın kuruluş dönemi”ne gayet mizahi, aynı zamanda da resmi tarih kitaplarında yazandan çok daha gerçekçi bir yerden bakıyor. Gerek dinle ilgili (Şamanizm, İslam, Ahilik örgütü) birçok toplumsal ögeyi gerekse de yöneticilere yönelik eleştirileri sadece filmde değil aynı zamanda filmin içinde yer alan Hacivat ile Karagöz’ün sergilediği oyunda görebiliyoruz. Film ne kadar tarihsel bir dönemde geçse de filmdeki mizahi ögeler, yergiler aslında hiç de güncelliğini yitirmiyor ki bu zamanda da “halkın yumurtasıyla cami yapan”lar bir yerlere dokunuyor.
Yani, demek istediğim şu ki, bugün bize, iki saat boyunca karısıyla kavga edip evini kiraya veren Karagöz’e değil, toplumun eksiklerini gediklerini, çarpık yönlerini bize gösteren Karagöz Hacivatlara ihtiyacımız var. Çünkü hala liselerde, üniversitelerde Sokrates değil de “Hacı Sokrat Efendi’nin Sünneti” alkış alıyor. Çünkü hala “bizim kadımız işini biliyor.”

ÖNCEKİ HABER

Menemen tarifi veren oyun: Macbeth Mutfakta

SONRAKİ HABER

"Onur"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa