25 Haziran 2016 15:05

Emek Sanat Atölyesi

Nazım'ı anan atölye hiç kötü olur mu?

Paylaş

Bilal KARAMAN
Bertan SAVCI
Küçükçekmece
İstanbul

Ülkemizdeki eğitim sistemi paralı, bilimden uzak ve elbette ki niteliksiz. Bu eğitim sistemi içinde sanata, edebiyata, kültüre ne kadar zaman ayrılıyor? Bu soru karşısında birçoğunuz başınızı tavana dikip düşünmüşsünüzdür. Çünkü aldığımız eğitim içerisinde sanata, edebiyata  ve kültüre zaman ayıramadığımız gün gibi ortada. Sürekli rekabet içinde bırak sanata, çevremize bile zaman ayıramaz hale geldik. Sanat, bu eğitim sistemi içinde çürütülüyor ve her geçen gün biz gençlerin uzaklaştığı  bir aktivite haline getiriliyor. Sanat yapmayı bırakalım bir sanat etkinliğine katılma fırsatı bile bulamıyoruz. Yani sanata ne zaman ayırabiliyoruz ne de para. Şimdi bir düşünelim; hayranı olduğumuz birinin  konserine veya gösterisine gitmek için kaç kez paramız çıkışsın diye öğle yemeği yemeyip aç kaldık? Aylarca biriktirdiğimiz kumbaramızdaki bütün parayı kaç kez boşaltmadık? 


YİNE DE SANAT


Biz gençlerin umutlarını, hayallerini yok saydıkları için yorulduk, tükendik. Sanatı sadece ticari bir gelir kaynağı olarak görmelerinden, yavaş yavaş yok etmelerinden bıktık. Sanatın sadece ticareti, borsası olduğunu görmek istemiyoruz. O yüzden buna alet olmayacağız. Çünkü biliyoruz ki sanat, insanlara yaşadığını hissettirebilir, insanların ruhuna erişebilir. Sanat, topluma bilinç getirir. Sanat sınırsız, her tür dinden ve ırktan bağımsız olabilir. Ama gel gör ki sinemaların, müzelerin, konserlerin, tiyatroların biletleri için cebimizi yakacak ücretler isteniyor. Peki ne yapacağız? Sanattan mahrum mu kalacağız? Elbette hayır! Biz bir yol var diyoruz. Sansürlerine, yüzlerce lira olan bilet fiyatlarına inat insanlara kendi sanatımızı göstermeyi teklif ediyoruz. Yeri gelecek sokakta, caddede, parkta tiyatro yapacağız; şiir okuyacağız, müzik yapacağız. Yeri gelecek toplanıp sanat adı altında bizi kendi düşünceleriyle sindirmeye çalışanları eleştireceğiz. Bunu da sadece hayalgücümüzle inşa edeceğiz. Peki kimiz biz? Bizler bir bağlaması, bir erbanesi, bir boya fırçası ve bolca şiir kitabı olan gençleriz. Adımız mı? Hemen söyleyelim; Emek Sanat Atölyesi. 


NAZIM’I ANAN ATÖLYE HİÇ KÖTÜ OLUR MU?


En güçlü yanımızı alarak koyulduk bu yola; hayalgücümüzü. Bizler bu yola koyulurken aslında sanatın bu kadar uçuk fiyatlarla gençlerin ulaşamayacağı bir noktada olmadığını göstermek için, sanatı icra edebilmenin bu kadar zor olmadığını göstermek için yola koyulduk. Sanatın bu kadar baskı içerisinde özgür ve bağımsız, tamamıyla kirden arındırılmış bir şey olduğunu göstermek için... Sanatı sansürleyenlere, kafesin içine koymaya çalışanlara karşı olmak için...  İlk etkinliğimizi de yaptık bu arada. ‘’Nazım Hikmet’i Yaşamak’’ Daha yapacağımız birçok işte sana da ihtiyacımız var. Evet seni tanımıyoruz, kim olduğunu bilmiyoruz ama hayalgücünün zenginliğini tahmin edebiliyoruz. Bizleri sanattan yoksun bırakmaya çalışan bu sisteme karşı hayalgücümüzü birlikte genişletmeye ne dersin?


SEVGİLİ NAZIM

Bir ömür, aşklar, hatıralar, bir dost, bir şair... Kiminin kalbindeki mavi gözlü dev, kiminin romantik devrimcisi öldü bugün. Vurdu kazmayı kadının kalbine, sonzuza dek kazıdı kendini oraya. Piraye’nin mi Vera’nın kalbine daha çok kürek vurdu bilemem. Nazım’ın gönlü gizliydi. 
Nazım zamansız terketti her şeyini, bize kaldı o satırlar. Nazım gitti ama bilirim benimle gezer İstanbul’u. Kimi zaman o büyük meydanlarda yer bulunamayacak kadar dolu lüks kafalerde sohbetlerin, bağırışların, kahkahaların arasında yalnızlığımı gideren bir dost olur. Kimi zaman denize karşı içilen bir çayda aklımda geçen bir dize, kimi zaman dikiş tutmayan iç yarama merhem, kimi zaman sevdiğimin saçlarını okşarken mırıldandığım şiir. Beni tanımayan en yakın arkadaşım olur Mavi Gözlü Dev. Bazen gece yarısı sırtımı sıvazlar dizeleri. Bilmediğim kokunu alırım kitaplarından. İzlerim yıldızsız karanlık gökyüzünü seninle, bir iki dertleşiriz, senden habersiz. Başkadır o, ıssız bir yerde aniden damlayan gözyaşını da bilir, bir çift gözün hep aynı boşluğa dalıp gitmesini de. Nazım çok acı çekti. Biliriz bizde acıyı, bu hayat herkese gösteriyor elbet ama o bir başka bilir. Yoksa kelimeler o kadar şiir olur muydu hiç? Bilir miydi cümleleri herkesin acısını? 
Artık eskisi gibi değil hiçbir şey. Kimse edebiyat derslerinde ağlamıyor artık. Kimse aşkı bilmiyor. Aşkı bilseler okumazlar mı seni gözleri kızarana dek? Yoksa bilmezler mi bir şiirini bile ezbere? Bu dünyadan Nazım geçti. Turşuyla bir kadının kalbini çalan bir Nazım geçti. Bu dünyadan Nazım geçti hayat bunun için güzel.

Nazım Hikmet’i Yaşamak adlı etkinlikten İlknur arkadaşımızın yazdığı mektup:
 


''Nazım Hikmet'i Yaşamak'' etkinliğinde Cantekin arkadaşımızın yazdığı şiir:

SANA DOKUNMAK ADAM...

Sana dokunmak adam, 
bir avuç toprağa
anadolu kokan
Piraye kokan
sen kokan toprağa
Sana dokunmak adam...
Mavi gözlerden 
Çırılçıplak denize girmek,
hayaller düşlemek
Sana dokunmak adam...
Toprağa buse bırakmak, 
menekşelerden,
tutsak aşklardan; 
ÖZGÜRLÜKÇÜ şiirlere.
Sana dokunmak adam...
Yüzüne,
Yüzündeki tel tel hasrete.
Sevdalarda,baharlarda kışlarda;
yahut yazlarda.
Sana dokunmak adam...
Martılara simit atarken;
‘’Henüz vakit varken gülüm’’ 
demek..
Sana dokunmak adam...
Elmanın sevmesi için değil,
Sevmek için sevmek,
Öpmek için yaklaşmak.
Gündoğumunun,
Denizden yükselmesini beklemek...
Sana dokunmak adam...
Özgürlüğü yakalamak;
Dizelerinden dizelerine.
Sana dokunmak adam...
Ölümün geldiğini bilerek
BEN ÖZGÜRÜM DEMEK!!!
maphus damının,
Soğuk duvarlarına.
Sana dokunmak adam...
Bedelsiz sevebilmek.
Yarını ansızın unutmak!
bugün mutlu kalmak İÇİN
Sadece yaşamak 
Ve yaşatmak FİLİZCİĞİ...

ÖNCEKİ HABER

"Onur"

SONRAKİ HABER

Bir kişi: Dimitrov, Bir kavram: Faşizm

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa