Şimdi hangi adımı atmak lazım?
AKP hükümeti iktidara geldiğinden beri diğer sermaye hükümetleri gibi gençliğe, özellikle de liseli gençliğe birçok vaatte bulundu.
Bilgesu KARAKULAK
İstanbul
AKP hükümeti iktidara geldiğinden beri diğer sermaye hükümetleri gibi gençliğe, özellikle de liseli gençliğe birçok vaatte bulundu. Egemen sınıflar ve onların temsilcileri her fırsatta özellikle ortaöğrenim gençliğine çok özel bir önem verdiklerini, geleceği onlara emanet ettiklerini söyleyip; onları yarının büyüğü, toplumun geleceği olarak gördüklerini söylerler.
Eğitim sistemini dini referanslar ile sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillendiren AKP iktidarının hedeflerinden birisinin de Türkiye’nin belli başlı liseleri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle İstanbul Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi, Kadıköy Anadolu Lisesi diye başlayarak yapacağımız listedeki okullarda okuyan gençler hükümet tarafından da ‘geleceğin emanet edileceği’ kuşaklar olarak görülüyor. Egemenlerin ihtiyaçları Türkiye’de biat eden bir nesil olarak vücut bulmuştu. Sorgulamayan, sadece çalışan, hakkını aramayan, sokağa çıkmayan ve en önemlisi birlik olmayan bir gençlik. Ama emanet edilmek istenen gelecek ile bu liseliler arasında ‘kan uyuşmazlığı’ var. İşte bu uyuşmazlığın tedavi yöntemi olarak AKP kadrosu yöneticiler atanmasından, öğrencilerin kazanımı olarak ellerinde tuttukları çeşitli demokratik mekanizmaların etkisizleştirilmek istenmesinden, çeşitli gerici vakıfların bu liseleri mesken tutmasına kadar uzanan bir reçete hazırlamış durumda yönetenler.
BİRLİK OLMAK BİZİM İŞİMİZ
İstanbul Erkek lisesi’nin yayınladığı bildirinin ardından yaklaşık iki hafta içinde onlarca liseden onlarca bildiri geldi. 2011 yılında yapılan, YGS’de ortaya çıkan şifre skandalı bimlerce liseliyi sokaklara dökmüştü, Berkin’in ölümü liseleri yine sokaklara çıkarmıştı, Soma’da 301 işçi katledildiğinde “Fıtrat değil cinayet!” diye tepkilerini dile getirmişlerdi. Hükümetin istediği profilin aksine liseler birlik olmaya yabancı yerler değil, tersine yanyana gelmeyi gelenek haline getirmiş yerler. Çok değil geçtiğimiz haftaya baktığımızda yayınlanan bildirileri nasıl sahiplenip birbirlerinin sesine ses kattıklarını görebiliriz.
LİSELİLERİN ENTERNASYONEL DENEYİMİ
Tepkilerin ilk çıkış noktası olmuş İstanbul Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi, Cağaloğlu ve Kadıköy Anadolu gibi liselerde öğrencilerin yapılan açıklamalara bu denli sahip çıkmasının en önemli etkilerinden biri olarak bu okullarda demokratik mekanizmların, diğer okullara oranla bir nebze olsun daha gelişkin olmasıdır. Hatta lise tabanıyla paralel düşünmeyen temsilciler dahi açıklama yapmak zorunda kaldılar. Bu yapıların etkili kullanıldığı her örnek aynı zamanda liselilerin mücadelelerinde de köşe taşı örneklerini oluşturuyor. Yalnızca Türkiye açısından değil üstelik. İçinde bulunduğumuz zaman dilimi Brezilya, İngiltere, Fransa gibi ülkeler açısından da oldukça hareketli. Eğitimdeki politikaları protesto için binlerce liselinin, sokaklara dökülmesinin, hatta boykot ve işgallere varan eylemler yapmasının ardında güçlü demokratik mekanizmalar var. Öğrenci temsilcilikleri, meclisleri bu süreçte liselilerin koordinasyon noktası olmakla kalmıyor egemenlerin saldırı politikaları karşısında güçlü bir karşı koyuşu örgütlemeyi de kolaylaştırıyor.
LİSELİLERİN SORUMLULUĞU
Türkiye açısından baktığımızda gençlik kısa zamanda birçok mücadele deneyimi yaşamıştır. Kimi kazanımla sonuçlanırken kiminin sönümlendiğini söyleyebiliriz. Liselilerin tepkilerinin dinmediğini, çeşitli gelişmeler karşısında kimi zaman siyah giyerek kimi zaman bildiri imzalayarak kimi zaman da sokağa çıkarak hareket ettiğini söyleyebilriz. Tıpkı şimdi olduğu gibi tepkilerin yoğunlaştığı, yayıldığı ve gündeme oturduğu süreçleri ‘bundan sonra ne yapılmalı’ sorusu ve akabinde tartışmaları takip eder. ‘Birlik olduk, birbirimize destek olduk ama bu işleyişin değişmesi için bir sonraki adım ne olmalı?’ konusunda bir fikir birliğinin olduğunu söylemek gerçekçi olmaz. Halbuki değişimin yolundaki en önemli adımlardan biri sonrasıdır. Peki bu durumda söz söyleme mekanizmalarını tüm bu susturma çalışmalarına karşı işlevsel hale getirmek gerekmez mi? Geliştirildiği ölçüde gençliğin koşulları kendi lehine daha rahat çevirebildiği ortadadır. Hükümetin kadrolarının her geçen gün daha fazla yerleştiği liselerde müdürler ve öğretmenler keyiflerince öğrenci temsilci ‘atayabiliyor’. Öğrencilerin taleplerini dile getirmeye çalışan öğrenciler, öne çıkanlar bir baskı çemberinin ortasında buluyor kendini. Öğrenci temsilciliğine bu kadar müdahale edilmesinin en büyük sebebi de böyle bir söz söyleme merciinin öğrencileri talepleri etrafında birleştirme gücünün verdiği derin korku. Öyleyse karanlığa sırtını dönmüş korkutmalara, baskılara rağmen ses çıkarmış liselilerin bu gücü kullanması, taleplerini yerine getirmek için önemli bir araç demektir. Bu aracı, her alanı kuşatma altına almaya çalışırken bize bu sistemi dayatanlara bırakmak büyük bir geri adım olacaktır. Şu çok net ki her geri attığımız adım bizleri sırtımızı döndüğümüz karanlığa yaklaştıracak. O zaman bu önemli mücadele aracını, her talebimizi haykırabileceğimiz, bizleri birleştiren bir konuma getirmek gibi bir sorumluluk var liselilerin üstünde.
KAZANIMLA ÇIKMAK İSTİYORSAK...
Türkiye’de genç kuşakların geleceğini tahakküm altına alma çabaları tam gaz devam ederken ses çıkarabileceğimiz her mecrayı kullanmak bir zorunluluk halindedir. Gençliğin ortak talepleri etrafında kurulmuş bu hat, kitleselleşmeye çok uygundur ancak bu kitlesellik yönünü belirli bir noktaya çevirmediği sürece sönümlenme ve önemli kazanımlarını kaybetme riskini taşır. Bu riski ortadan kaldırmak ise ancak örgütlü bir mücadele ile mümkündür.
LİSELER POLİTİKADAN BAĞIMSIZ DEĞİLDİR
Son süreçlerde ve deneyimlerde küçük hesaplarıyla bu önemli reflekslerin örgütlü bir güce dönüşmesini engelleyen kimi akımların da sebep olduğu sonuç, örgütsüzlüğü veya herhangi bir siyaset veya politik akımdan uzak durmanın akılcı bir yol olarak gözükmesi olmuştur. Bu noktada ise yapılan saldırıları irdelemek gerekiyor. İrdelendiğinde hepsinin bir politik eksende gerçekleştirildiği görülecektir.
Kim iktidarın kendi politik görüşünden bağımsız bir uygulama yaptığını söyleyebilir liselerde? Bu kadar ince planlanmış bir şekilde örgütlenmeye çalışan gerici ideolojiye karşı gençliğin örgütsüz, birbirinden habersiz, ortak bir deneyim hafiızasına sahip olmadan mücadele etmesi ve mücadelelerini kazanımla sonuçlandırması neredeyse imkansızdır. İşte tam da bu nedenle ‘bir sonraki adım ne olacak’ sorusunun cevabı ortak bir hafıza ile birlikte hareket etmekten geçmektedir.
SIRA SONRAKİ ADIMDA
En ufak hak arama mücadelesini bile ezip geçmeyi kendine görev biçmiş bir düzen bekçisi var karşımızda. üstelik atacağı adımları önceden hesaplayan. Öyleyse biz de bu oyunu kurallarına göre oynayalım!
Hedefli, geçmiş deneyimlerinden öğrenen, birlikte hareket eden, elindeki olanakları güçlendirerek ilerleyen, en geniş kesim ile buluşan bir hareketi örgütlemek şimdi bizim görevimiz. İlk adımı attık, sıra sonraki adımda.