AKP'nin dış politikasında ‘sıfır sorun’dan ‘az düşman’a...
Önce İsrail anlaşması ardından Rusya’dan dilenen özür. Hakan Güneş ve Murat Somer Türkiye’nin dış politikadaki hamlelerini Evrensel’e yorumladı.
Şerif KARATAŞ
İstanbul
AKP’nin gerilimli iç ve dış politikası nedeniyle yaşanan sıkışmışlığı atlamak için Binali Yıldırım’ın başbakan olarak göreve başlamasıyla dış politikada iki önemli adım attı. 65. Hükümet, ‘az düşman çok dost’ üzerine kurmak istediği dış politikasıyla ilişkilerin bozuk olduğu İsrail ile anlaşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan düşürülen Rusya uçağı nedeniyle ilişkilerin kopma noktasına geldiği Rusya’ya da özür mektubu gönderdi. Dış politikadaki bu iki gelişme tartışmaları beraberinde getirdi. İsrail ile yapılan anlaşmayı hükümet ve hükümete yakın medya her ne kadar büyük bir başarı olarak sunsa da Yrd. Doç. Dr. Hakan Güneş, ortada bir başarı olmadığına vurgu yaptı. Dış politikadaki bu yeni hamlenin Hükümetin Kürt sorununda geldiği askeri savaş politikasındaki büyük sıkışmışlık nedeniyle yaşandığına dikkat çeken Güneş, Hükümetin İsrail’le geçmişte olduğu gibi istihbari ve silah açısından yaranlanmak istediğini belirti. Güneş, ABD’de Obama sonrası için de bir hazırlık olduğuna da dikkat çekti.
İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakan Güneş, hükümetin dış poltikada gittiği değişikliği konuştuk.
Hükümetin İsrail ile yaptığı anlaşmaya ilişkin Hakan Güneş şunları aktardı: “Türkiye’nin yakın çevresi ve komşu ülkeleri ile barış içinde olması hepimizin arzu ettiği ve beklediği bir durum. Fakat buna İsrail’i dahil etmek gerçek bir yanlışlık olur. Çünkü; İsrail bölgede hem kendi sınırları içindeki özellikle Araplara, Filistinlilere zülüm eden bir ülke ve ayrıcı bölgedeki istikrarsızlığı da sağlayan IŞİD vb. örgütlere dolaylı destekler sağlayan bir ülke. Bir kere buna teşebbüs etmenin kendisi bile, oldukça sorunlu. Çünkü bunca yıldır Filistin davasına hem sağcıların hem de solcuların sözde ortak olarak bağlık olduğu söylenirken, İsrail ile kategorik olarak ilişkilerin iyileştirilmesi Filistin halkının daha fazla zülüm görmesi anlamına gelir...”
GAZZE’DE SEVİNÇ YARATMAZ
Yeni anlaşmayla Gazze’ye daha fazla yardım gideceği ve ablukanın kalkma yolunda olduğuna dair bilgilerin yalan olduğunu söyleyen Güneş, daha önce de ilaç ve gıda yardımının İsrail kontrolünden gittiğini, sadece bir süre inşaat malzemelerine engellen konduğunu bunun da daha sonra kalktığını anlattı. Bu noktada yeni bir durum olmadığına vurgu yapan Güneş, “Bunun Türkiye ile ilgisi yok. Avrupa ülkelerinin bir takım girişimleriyle insani yardımlar ulaştırılıyordu. Şu anda Gazzelilerin sevinç duyması için ya da Batı Şeria’nın Filistin halkının sevinç duyması için hiçbir neden yok. Bu anlaşma, Türkiye’nin güvenlik ihtiyaçlarından, gündeme gelmiştir, hızlanmıştır” diye konuştu.
Türkiye içinde büyük bir savaş sürdüğünü hatırlatan Güneş, “Bu savaşta geçmişte olduğu gibi İsrail’in iki önemli gücünden yararlanmak istiyor. İsrail lobisinin uluslararası destek sağlamadaki başarısı. ABD ve Batı çevrelerinden destek sağlamada İsrail lobisinin gücüdür. Diğer konu ise askeri ve istihbarat gücüdür. Hatırlarsanız Abdullah Öcalan’ın Türkiye getirmesini sağlayan düzenleme İsrail kanalıyla gerçekleşmişti.”
RUSYA’YA İLETİLEN ÖZÜR PİLOTLARLA İLGİLİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’e gönderdiği ‘özür’ mektubunu değerlendiren Hakan Güneş, metnin heyecanla yorumlandığına vurgu yaparak, söz konusu metindeki özrün, uçağın düşürülmesiyle ilgili değil, pilotun ölümüyle ilgili olduğunu hatırlattı. Hakkan Güneş, “Yakın zamanda uçak içinde özür dilenmeyeceği anlamına gelmiyor” dedi. Bu adımın ileriye taşınacağını ifade eden Güneş, “Uçağın düşürülmesiyle ilgili net bir özür noktasına gelinebilir. Fakat bunun kolayca gerçekleşebileceğini düşünmemek lazım” dedi.
‘RUSYA İLE KARŞILIKLI BİR PAZARLIK OLACAK’
Rusya ile karşılıklı bir pazarlık olacağını belirten Güneş “Türkiye’nin tam bir özür için ne isteyeceğini tahmin edebiliriz. Türkiye bana kalırsa, PYD’nin Moskova ofisinin kapatılmasını isteyecektir. Ama tam bir özür olunca, Rusya’ya verilecek, boru hatları ve nükleer santral ihaleleri ve başka ihaleler devreye girecek. Rusya üç şey istiyor. Uçağın düşürülmesiyle ilgili özür, pilotlara ve uçağa ilişkin tazminat ve pilotların düşürülmesinden sorumlu kişilerin yargılanması. Bunlar ön koşuldur. Bunlar olmadan Putin konuşmaya başlamayacak. Bunu göreceksiniz. Ondan sonrası için pazarlık edeceklerdir. Ama önce bu noktaya gelinmesi lazım. Buraya doğru da ilerlendiği görüyoruz.”
CLİNTON İÇİN HAZIRLIK!
İsrail ile Türkiye arasındaki anlaşmanın iç ve dış siyasette açısından değerlendirmesini sorduğumuz Güneş şunları söyledi: “Global düzeyde bakarsak, bir tür Obama sonrasına hazırlık. Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arası bir dış politik çizgiye sahip olan İsrail lobisi ile son derece içli dışlı olan Hillary Clinton’ın geleceğe döneme dair, Obama döneminin bitiyor olmasının sevinç gösterileri bunlar” dedi.
Yeni kurulan 65. hükümetin ‘az düşman çok dost’ dış politikasını işaret eden Güneş, dış politikada yaşanan yeni gelişmelerin Hükümetin Kürt sorununda geldiği askeri savaş noktasındaki politikasındaki büyük sıkışmışlık nedeniyle yaşandığına dikkat çekti. Güneş, Türkiye’nin geçmişte olduğu gibi şimdide İsrail’in hem uluslararası alandaki istihbarı etkisinden hem de askeri silah açısından yararlanmak için bu değişikliğe gittiğine vurgu yaptı.
Güneş devamında şu uyarıda bulundu: “Burada denge sağlandığında yeniden eski politikalara dönülebilir. Uzun soluklu olacağı konusunda hiç emin değilim. Türkiye’de herkes bayram yaşıyor. Hatırlayalım: daha önce buna aşağı yukarı benzer ‘sıfır sorun’ politikası bundan daha uygun şartlar üstelik, sadece alt ay sürebildi. Buna ilişkin ne politik bir irade, ne bir yaklaşım. Bir süreklilik, bir stratejik yaklaşım gerekiyor. Böyle altı ayda bir senede çok fazla dost kazanamazsınız. Kazansa kazansa, İsrail’i kazanır. Onun da yetmeyeceği çok açık.”
DOÇ. DR. MURAT SOMER: ENDİŞE VERİCİ
Koç Üniversitesi Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Somer, dış politika yaşanan iki gelişmeye ilişkin gazetemize şu değerlendirmede bulundu: “Eğer çok bozulmuş olan dış ilişkileri genelde düzeltmek adına çok taraflı bir politikanın parçası olsaydı o zaman İsrail ve Rusya ile ilişkileri düzeltme yoluna sokmak iyi bir gelişme olarak görülebilirdi. Ancak bir yandan demokrasi ve insan haklarını temel ilkeleri arasında sayan AB’yle ilişkiler hızla bozulur ve bu süreci tırmandırıcı bir söylem kullanılırken bir yandan da dış politikasını tamamen güvenlik temelli inşa eden iki ülkeyle yakınlaşmak, üstelik iktidarın bunun için geçmiş politika ve söylemlerinden büyük tavizler vermeye hazır olması endişe verici. Dış ilişkiler açısından olduğu kadar iç siyaset ve rejimin otoriterleşmesi açısından olumsuz bir gelişme. İsrail ve Rusya ne güvenlik ne de kalkınma açısından uzun vadede güvenebileceğimiz rejimler tarafından yönetilmiyor.”