Tacizi pembe vagonla mı aklayacaksınız?
Her şey bir yana, pembe vagon uygulaması kadına yönelik şiddetin açık bir kabulü
Elif Bengüsu ARIK
Geçen haftalarda, Japonya’nın başkenti Tokyo’da metroda kadınları tacizden korumak için ayrı vagon uygulamasını örnek gösteren Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, “Ne dersiniz? Ankara Metrosu’nda da ‘bayanlara’ ayrı vagon uygulamasını deneyelim mi?” diye sordu. Twitter hesabından yürüttüğü anketin sonucunda “Demek ki metrolarda bayanlara yönelik vagon uygulamasını deneyebiliriz. Biraz daha düşünelim. Uygularsak meclis kararı gerekli. Hayırlısı” diye yazdı. Hayırlısı mıydı? Ankara’da Koru ve Batıkent metro hattını en çok kullanan Hacettepeli bir öğrencinin dile getirdiği gibi “En az, küflü, her yerinden su damlatan metro altlarındaki kadar karanlık günlerden geçiyoruz. Tünelin ucunda görünen ışığa ulaşmanın ise ‘pembe vagon’ uygulamasından geçmediği kesin.”
TACİZE UĞRAMAK İSTEYEN GİTSİN KARMA VAGONA BİNSİN
Her şey bir yana, pembe vagon uygulaması kadına yönelik şiddetin açık bir kabulü. Evet, kadına yönelik şiddetin varlığı Melih Gökçek tarafından kabul ediliyor ancak tüm bu uygulamanın altında “Kadınla erkek bizim yaratmaya çalıştığımız dünyamızda asla eşit değildir” anlayışı yatıyor. Yani kadınlar olarak son derece politik bir hamleyle karşı karşıyayız. Batıkent metro hattını yoğun olarak kullanan kadınlardan biri, Melih Gökçek bu açıklamayı yaptıktan sonra Vahdet Gazetesi yazarlarının dediklerine dikkat çekiyor: “Tacize uğramak isteyen kadınlar da gitsinler karma vagonlara binsinler.” Bu cümle şimdi çok marjinalmiş gibi gelebilir size, ama pembe vagon uygulaması söz konusu olduğunda karma vagona binen tüm kadınlar ‘aranıyor’, ‘yollu’ denilerek yaftalanacak. Bu uygulama zaten balık istifi gibi olan vagonlarda taciz vakalarını azaltmak bir yana dursun, daha da arttıracağı kesin.”
Melih Gökçek, twitterdan yağan tepkiler üzerine şöyle bir açıklamada bulundu: “Ya uygulamayı yaparız ya da yapmayız o ayrı da. Herkes kadınlar vagonuna binmek zorunda değil ki. Kocası yanında ise zaten güvendedir. Birlikte normal vagona binerler, olur biter. Kadın, kadınlar vagonuna binmek istemiyorsa, gider erkeklerle oturur.”
YA SONRA? PEMBE ŞEHİRLER Mİ KURACAĞIZ?
Bu noktada Ankara’nın metro çilesinden en çok muzdarip başka bir öğrencinin dedikleri kafalarda başka soru işaretleri oluşturuyor: “...sonra ne olacak; pembe iş yerleri, pembe kafeler, pembe avmler, pembe şehirler mi olacak? Yahu kafanızı bununla yoracağınıza yurt yapın, durumu kötü olan aileler çocuklarını tacizcilerin yurduna vermek durumunda kalmasın. Bir de akşam metrodan iniyoruz, ring otobüsü için lambası olmayan duraklarda yarım saat bekleyip yine lambası olmayan yollardan eve gidiyoruz. Şu yapılması gerekenleri yapmayıp pembe vagon muhabbetini ortaya atması gerçekten çok ilginç.”
TACİZİ AKLAYAN ZİHNİYETE MÜSAADE ETMİYORUZ
Ne kadına yönelik şiddeti doğuran koşullar ne de bunları ortadan kaldıracak çözümler gündemde değil ama kadınlar, yanında eşi olmadan dışarı çıktığında, gece geç saatte işten, okuldan, arkadaş gezmesinden döndüğünde tacize, tecavüze, şiddete rıza göstermekle suçlanıyor. Kadınların gerçekten rızası var mı sorusuna yanıt Hacettepeli bir kadından gelsin: “Özellikle biz Ankaralıların çok iyi tanıdığı, doğaya, sanata ve insana düşmanlığıyla tanıdığımız Melih Gökçek’in pembe vagon projesiyle ilgili sarf ettiği birkaç cümlesine dikkatle bakalım. Ona kadınlar olarak cevabımızdır: Cinsel taciz aklayan, mağduru suçlu durumuna getirmeye çalışan bu zihniyete biz kadınlar olarak müsaade etmiyoruz.”