02 Temmuz 2016 10:53

Nafaka hakkına neden göz diktiler?

Komisyon, geçtiğimiz ay içinde 476 sayfalık bir rapor yayınlayarak, kadınların ve çocukların zaten kısıtlı olan birçok hakkının yok edilmesini önerdi.

Paylaş

Devrim AVCI
“Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi İçin Meclis Araştırması Komisyonu”,  TBMM bünyesinde bu yılın başında, ocak ayı içinde kuruldu. Biz bu komisyonun çalışmalarından, kadına şiddete karşı ‘Allaha ve ahirete iman’ önerisinde bulunan AKP Milletvekili Sait Yüce’nin, komisyonun bir toplantısına kadın örgütleri temsilcisi olarak katılan Avukat Hülya Gülbahar’ı kovması ve çocuk istismarı olaylarındaki artış nedeni ile hükümeti eleştiren Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin’e sinirlenip mikrofon fırlatması gibi olaylarla haberdar olduk. 
Komisyon, geçtiğimiz ay içinde 476 sayfalık bir rapor yayınlayarak, kadınların ve çocukların zaten kısıtlı olan birçok hakkının yok edilmesini önerdi. Aile kurumunun güçlendirilmesi adı altında kadının boşanmasının ve uygulamada son derece yetersiz olan şiddeti önleme mekanizmalarına ulaşmasının zorlaştırılmasını istedi. 
Kadınlar için önemli hak kaybına yol açacak ve en çok tartışılan komisyon önerilerinden biri de boşanmadan sonra nafakanın süreye bağlanması. Boşanma davalarında nafaka, kadınlar açısından en önemli taleplerden biri. Nafaka, Medeni Kanunun tanımı ile “boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafa” ödenir. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olanlar ise kadınlar oluyor maalesef. 
Kadınların çalışma hayatına katılımının erkeklerin üçte biri oranında olduğu, çoğunlukla da sendikasız, sosyal güvenlikten yoksun işlerde çalıştıkları düşünüldüğünde, boşanma halinde kadınların neden yoksulluğa düştüğünü anlamak zor değil. Üstelik Hükümetin iktidarda olduğu yıllar boyunca kaç çocuk doğuracağına kadar hayatlarına müdahale edilen kadınlar, hem çocuklarına bakabilmeleri hem de aile bütçesine “katkı” yapabilmeleri adına uygulanan yarı zamanlı çalışma, evden çalışma gibi politikalarla daha da fazla evin içine itildiler. 
Çoğu işyerinde çocuklar için kreş bulunmaması çalışan kadınlar açısından en önemli sorun. Evlendikten sonra çocuk bakımı için tamamen çalışma hayatından koparılan kadınlar, bu tabloda önemli bir yer tutuyor.  Böyle bir tablo içinde, boşanma durumunda yoksulluğa düşen çalışan veya çalışmayan kadına nafaka verilmesi, aile hukukunun en temel uygulamalarından biri olarak gerekli. 
 

GEREKÇELER GERÇEĞİ YANSITMIYOR
Ancak, ilgili komisyon, bu nafaka hakkının süreye bağlanmasını öneriyor. Hem de “nafakaların süresiz olmasının erkeğin hayatını ipotek haline getirdiği” gibi akıl almaz bir gerekçeyle. Buna göre örneğin evliliğiniz 9 yıl sürmüş ise 9 yıl, 2 yıl sürmüş ise 2 yıl sonra nafaka kesilecek… Bu süre bittikten sonra da kadının sosyal yardım, meslek edindirme gibi istihdam imkânlarından faydalandırılmasını çözüm olarak kadınların önüne koyuyor. 
Nafaka ödemenin “erkeğe ipotek koyduğunu” düşünen komisyon, boşanmaların azaltılmasının ve aile kurumunun güçlendirilmesinin yolunu kadını evli kalmaya zorlamak olarak bulmuş. Kaldı ki gerekçe gerçeği yansıtmamaktadır. Medeni Kanunun düzenlemesine göre, zaten eşlerden herhangi biri, diğer tarafın mali durumunda bir değişiklik olması, evlenmesi gibi durumlarda nafakanın kaldırılması için dava açabilir. Ayrıca hâkim, nafakanın toplu halde de ödenmesine karar verebilir. Bu gibi düzenlemeler kanunda hiç yokmuş gibi, nafaka ödenmesini “erkeğe ipotek konulması” olarak yorumlamak, Komisyondan kadın hakları adına herhangi ileri bir düzenleme beklenemeyeceğinin kanıtı. 
Komisyonun önerileri arasında aile hukukuna ilişkin davaların kapalı oturumlarda yapılması, 6284 sayılı Şiddetin Önlenmesi Kanunu gereğince verilecek tedbir kararı için belge aranması, şiddet başvurularında arabuluculuk ve uzlaşma gibi hususlar da yer alıyor. 
Kadına yönelik şiddet, boşanma sebeplerinin başında gelen ilk neden. 476 sayfalık Komisyon raporunda kadına yönelik şiddet ise sadece bir sayfalık yer bulabilmiş. Şiddet gören kadını koruma mekanizmalarını uygulamayan, ekonomik özgürlüğünü sağlamayan, çalışma hayatının dışına iten iktidar, şimdi de kadınların nafakasına göz dikmiş durumda. Uygulamada zaten çok az bir bedel olarak tespit edilen ve onu ödememek için de bin dereden su getiren erkekler açısından nafaka, zaten bir ‘ipotek’ değil. 
 

KAĞIT ÜSTÜNDEKİ HAKLARA BİLE TAHAMMÜLSÜZLÜK
Komisyon, nafaka gibi aile hukukunun en temel kazanımlarını dahi kadınlar aleyhine kullanılmaz hale getirmeyi öneriyor. Aile kurumunu korumak adı altında, kadınların yasal, kazanılmış haklarını bir bir kaldırıyor. Oysa güçlendirilmesi gereken aile kurumu değil, kadınlardır. Ama, bunu iktidarın yapmayacağı artık alenen ortada.
Peki biz ne yapacağız? Asıl cevap vermemiz gereken soru bu. Zaten kağıt üzerinde olduğunda da kullanamadığımız haklarımızın bir de tümden ilga edilmesi kadınları çok daha zorlu bir yaşama mahkum etmek anlamına geliyor. Bu mahkumiyet, her kesimden kadını etkileyecek. Tam da bu nedenle kadın mücadelesini birleştirmek ve kadınların haklarını ilga etmeyi görev bilen gericiliğe karşı aydınlık olabilmek için sesimizi ortaklaştırmalıyız.
 

ÖNCEKİ HABER

Haklarımızı öğrenmek için daha çok bir araya gelmeliyiz

SONRAKİ HABER

Sen benim ‘yarım’sın, gel birleşip tam olalım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa