3 Temmuz 2016 10:59

Yiğit Bulut'a bir cevap: Yasaklar boyunuzu mu büyütüyor?

Erdi TÜTMEZ

Türkiye son 1 yılda art arda canlı bomba saldırılarıyla sarsıldı. Resmi rakamlara göre 300’e yakın kişi bu saldırılarda hayatını kaybetti. Sonuncu saldırıyı da ‘en güvenlikli’ yer diye tarif edilen Atatürk Havaalanında yaşadık. Saldırılar gün geçtikçe artarken, her saldırı sonrası artık ezberlediğimiz açıklamalar geliyor: ‘Güvenlik zafiyeti yok’ ‘Şehitlerimiz var’ ‘Bu Türkiye’yi karalama kampanyaları vs.’
Bir şeyi unuttuğumuzu sanmayın. Her saldırıdan sonra önce RTÜK ‘yayın yasağı’yla, sonra da savcılık o yasağı ‘genişletme’ ile karşımıza geliyor. ‘Soruşturmanın selameti’ açısından yapıldığı söylenen bu yasaklar aslında temel bir hak olan halkın haber alma hakkını engelliyor, sağlıklı bilgi akışına ket vuruyor.

İSTEDİKLERİ BİR BİAT DÜZENİ

29 Haziran gecesi yani Atatürk Havalimanı’daki patlamada onlarca ölü varken, TRT Haber’de konuk Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut....
İnsanlar feryat figan ne olduğunu öğrenmeye çalışırken, sağı solu arayıp bilgi almaya çalışırken, Yiğit Bulut canlı yayın sırasında bazı kanalların patlama ile ilgili haberleri ‘büyütmemesi’ gerektiğini söylüyor ve ‘Patlama haberlerini yapmak boyunuzu mu büyütüyor?’ diye konuşuyor...
Son 1 yılda kan gölüne dönen ülkede sorumlu yine ‘başkaları’...
Çıkıp ekranlara bir şeyler söylemesi gerekenler, halkın ağızlarının içine baktığı kişiler yine sağı solu hedef gösterip sorumluluklarını gizliyor...
Her türlü soruşturmanın, cezanın, hedef göstermenin odağındaki medya yine suçlu koltuğuna oturtuluyor...
Halkın yaşananları görme, haber alma hakkı var ve bunun engellenmesi suç. Bu halka karşı sorumlu bir yayın yapan gazetecilerin en temel görevi...
Ancak bunlar hiç yokmuş gibi yayın yasağı getiriliyor, haber alma hakkı engelleniyor, yetmiyormuş gibi bu görevi yapan yayın organları tehdit ediliyor, cezalara boğuluyor...
‘Bu bombalar neden patlıyor?’ Bu insanlar neden ölüyor’ gibi soruların karşılığı cezai yaptırımlar oluyor.
Ve bunlar olurken Cumhurbaşkanı Başdanışmanı çıkıp Devlet Telelevizyonunda böyle gazetecilere parmak sallıyor...
Bunları söyleyen kişi daha bir kaç hafta önce yine TRT’de, ‘Bu ülkede kimse siyaset yapmasın, zaten Cumhurbaşkanımız yapıyor’ diyen kişi...
Bu istenilen düzenin bir itirafı değil de ne?
‘Siz farklı düşünüp bizi eleştiremezsiniz?’ demenin ta kendisi...
Kimsenin sorgulamadığı, medyanın ‘havuz’laştırıldığı bir düzenin özlemi...
‘Bombalar patlar, insanlar ölür ama siz ne olduğunu bilmeyin’ demenin başka bir şekli...
Çünkü böyle bir şey başarılırsa o zaman doğrular karanlığa gömülecek...Sorumluluklar gizlenecek...

DAYANIŞMA BÜYÜRSE...

İstenen tam bir biat düzeni...
Son dönemde Hayatın Sesi televizyonu üst üste cezalarla karşı karşıya...İşin ucunda bir susturma girişiminin olduğu açık...Cezalardan biri RTÜK’ün Taksim’deki saldırı sırasında verdiği yayın yasağını ihlal kararı...Yukarıda bahsedilen halka karşı sorumlu yayıncılığı yaptığı için art ara cezalar alıyor, kapatılma tehlikesiyle karşı karşı geliyor...
Son aldığı cezada “bir yıl içinde aynı ‘ihlalin’ tekrarı halinde, yayının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verileceği” ifade ediliyor yani, yani, hükümet politikalarına en ufak bir eleştirinin “ihlalin tekrarı” olacağı ve yayın durdurulmasına gideceği söylenerek alenen tehdit ediliyor..
‘Boyunuz mu uzar’ sadece öyle ağızdan çıkmış bir söz değil, bir tehdit, bir gözdağı...
‘Bir daha yapma, yoksa...’ tehdidi....
Bu ülkede bir şeyler olurken, ‘eleştirme’ tehdidi...
‘Bizi eleştirmeyin yoksa fişinizi keseriz’ tehdidi...
Toplumun her kesimi böyle sindirilmeye çalışılırken, temel haklar böyle kısıtlanmaya çalışılırken...
Bu tehditlere papuç bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız?
Mesele bu...
Dayanışma büyürse, bu karanlığın perdesini birlikte yırtmak için birleşirsek, karartılmak istenen medya organlarına, nefes borularımıza sahip çıkarsak gerçeği yenecek hiçbir güç yok...
Gerçek de gazetecilik de biat etmez...
Bunu en iyi ‘parmak sallayanlar’ bilir...

Evrensel'i Takip Et