03 Temmuz 2016 06:04

Taksici Sinan: Seninle evlenelim diyen müşterim bile oldu

Sinan Ergün bir öğrenci. Aynı zamanda genç bir taksici. Gündüz okulda kalem defter tutan elleri, gece İstanbul sokaklarında direksiyon tutuyor.

Paylaş

Fırat TURGUT

Sinan Ergün bir öğrenci. Aynı zamanda genç bir taksici. Gündüz okulda kalem defter tutan elleri, gece İstanbul sokaklarında direksiyon tutuyor. “Ortalama 3,5 yıl oldu taksicilik yapalı. Üniversiteye hazırlanıyordum. Mecburen para lazım. Belli bir yaştan sonra da evden para isteyemiyorsun” şeklinde anlatıyor taksiciliğe başlama nedenini. Kimsenin birine kolay kolay taksisini emanet etmediğini söyleyen Sinan taksiyi, yine taksici olan babasından alıyor: “Ehliyetimi aldığım zaman babama taksiye çıkayım dedim. Önce babam vermedi. Bir gün şoför yoktu, telefonunu kapatmıştı. Bir pazar sabah 5 gibi kaldırdı beni. Kalk taksiye çık dedi. Bir an dalga geçiyor zannettim. Ama değil. Hafta içi 12 saat çift şoför çalışıyor. Pazarları 24 saat çalışıyoruz. 1 pazar 2 pazar derken hafta içlerine de sarktı, taksici oldum.”

‘KAZANDIĞIN 260 LİRA SENİN DEĞİL’

İnsanların çoğunda “Taksici iyi kazanır” algısının olduğunu söylüyor Sinan: “Müşterinin gözü sürekli taksimetrede. Gideceği yere kadar mesela 10 lira yazıyorsa. A, ne güzel iş 5 dakikada 10 lira kazandı diye düşünüyor. Sen de iyi kazanıyorsun diyen de var. Yüzsüz yüzsüz söylüyorlar bir de. Ama o iş öyle değil. Bir müşteri alıyorsun. Yeri geliyor 1 saat müşteri bulamıyorsun. Ülkede bir kriz olduğu zaman ilk başta taksicileri vuruyor. Çünkü cebinde paran varsa taksiye binersin. Paran yoksa minibüse otobüse. Ben bu arabaya 170 lira yevmiye veriyorum (aracın sahibine verilen para) 60 lira da mazot de. Yemek sigara da ekle. Senin o arabaya binip marşına basman 260 lira anlamına geliyor. 12 saat mi çalışıyoruz. Benim hedefim şu. Saatte 30 lira kazanayım ki 360 lira para toplayayım, 100 lirayla eve gidebileyim. Ama 100 lirayı tutturamıyorsun. Hani nasip kısmet diyorlar ya öyle işte. Şu ana kadar cebimden 50 lira yevmiye de verdim. Yani eksi 50’ye indim. 260 artı 350 lira da kazandım.”
Bundan dolayı taksici aylık bir plan yapamıyor. 50 lira kazandığı gün ‘Yarın yine çıkarım taksiye’ diyerek 50 lirayı o gün harcıyor.”

ÇEŞİT ÇEŞİT İNSAN VAR

Sadece gözü taksimetrede olan müşteriler mi? Tabi ki hayır binbir türlüsü var: “Müşteri biniyor, camdan kafasını çıkarıp tükürüyor. Sağa sola bakıp bağırıyor. Radyoya elini atıp değiştirmek istiyor. Arabada telefonla bağırarak küfürlü konuşanlar var. Verdiği parayla seni satın aldığını zannediyor. Ama bazı müşteriler de şu frekansı açabilir miyiz, değiştirebilir miyiz diye nazik bir şekilde soruyorlar.”

EN SEVİLEN TİP: NEREDEN GİDERSEN GİT DİYEN

Ya taksicinin en sevdiği müşteri tipi?
“Nereden gidersen git diyen müşteridir” diyor Sinan: “Bazıları dolandırmak için, bazıları rahat gitmek için.
Trafikte zaten taksimetre atıyor. 20 lira yazacak bir yere
trafiğe girersen 25-30 lira yazar. Yolu uzatıp rahat yoldan
gidip 30 lira almak var. Bazı müşteriler bunun farkında değil. Trafikte taksimetre daha çok atıyor. Boş yolda daha az. Çünkü durmuyorsun. Benim en çok sevdiğim müşteri tipi bunun farkında olanlar.”

SEVİLMEYEN TİP: ‘ARTİSTLİK YAPAN’

Ya en sevilmeyen müşteri tipi?
“O da kendi bildiği yolu en kısa olduğunu iddia eden müşteridir” diyor Sinan: “Bir de takside taksiciye artistlik yapan insanlar. ‘Acelem var gitmem lazım. Buradan git burada trafik yok’ diyenler benim en uyuz olduğum tiplerdir. Ben o yolda trafiğin olduğunu biliyorum. Öbür yoldan gitsek 2 lira fazla yazacak. 2 lira zarara girecek diye ben yarım saatimden olacağım. Yarım saat için 2 liraya değer mi değmez. Bana böyle dediği zaman ben inatla o trafikte bekliyorum. En son arkadan şu ses geliyor. ‘Şoför bey kaçabileceğimiz bir yer yok mu?’ Uyuzluk olsun diye yok diyorum. Geçenlerde bir tane kadın bindi acele et baskısı yapıyor. Kuaförde harcamış zamanını, bana baskı yapıyor. Bana ne. Ben seni sağ salim götürmekle yükümlüyüm. Hızlı bir şekilde gidip ne senin canını ne kendi canımı ne de başkasının canını riske atamam. Ha hasta olursun hastaneye yetişmek zorundasındır. O zaman dörtlülerimi yakar hızlı bir şekilde giderim. Taksiciler bu müşterilere de uyuz olur.”
Sürekli faklı insanlarla tanıştığını anlatıyor. “Hatta o kadar ilginç tipler çıkıyor ki evlenme teklifi eden bile var” diyor: “İki kadın bindiler. Üniversite öğrencileri. Konuşmaya başladık. Sevgilin var mı diye sordu biri. Var dememe rağmen benimle evlensene dedi. İyi tamam dedim ama nasıl olacak o iş. Sen okulun bitince askere gider gelirsin, aileleri tanıştırırız, sonra evleniriz dedi. 2 dakikada nasıl hemen beni askere gönderdin ailemizi tanıştırdın, evlendik diye sordum. O gün telefon numaramı aldı. Öbür gün mesajlaşmaya başladık. İki üç hafta iletişimimiz sürdü. Ondan sonra kestim mesajları.”

EN ZOR YANI TRAFİK VE İNSANLAR

Peki en fazla kaç kişi bindiriyorsun arabana?
“En fazla 4. 3 kişi arkaya 1 kişiyi öne bindiriyorum. Onun dışında öğrencileri daha kalabalık alıyorum. O da 5-6 kişi. Bakıyorum, zayıflarsa alıyorum. En şişmanını öne oturtuyorum. Zayıfları arkaya atıyorum.”
Ya taksiciliğin en zor yanı?
“İnsanlarla ve trafikle uğraşmak.”

‘TAKSİDE DÖNEN PİS İŞLER’

“Takside her türlü pis iş yapabilirsin. Takside uyuşturucu taşıyan, silah satan var. Çünkü taksiler çevrilmiyor çok fazla. Bundan dolayı özel araba yerine taksiyi kullananlar da oluyor. Mesela ben kendi arabamla uyuşturucu taşımak yerine ticari taksiyle taşıyorum. Bu durumdan dolayı taksi plakasını kaybedenler bile var.”

İL DIŞINA ÇIKMAM ÇÜNKÜ...

Edirne, Keşan tarafına gitmek isteyenin çok olduğunu anlatıyor, ama onun da riskleri olduğunu: “İnsan kaçakçılığı gibi bir tehlike var. Bir taksici Ortaköy’den 4 tane Suriyeli alıyor. 1000 liraya anlaşıyorlar. Bunları Edirne’ye götürüyor. Kimlik yok, pasaport yok otobüse falan binemiyorlar. Mecbur taksiye biniyorlar. Yolda taksiyi çeviriyorlar. Edirne’ye gidildiği anlaşılınca arabayı bağlıyorlar. Adam 500 bine yakın para harcadı plakasını kurtarabilmek için. Ha kendi özel işin olur arabanı alır gidersin. Ya da senin cenazen var. Alırız arabayı gideriz. Neden? Çünkü ben senden eminim. Ama sokaktan geçen birini nasıl götürürsün? Yol belgesi var, izin belgesi. Gidersin karakola. Yol belgesini alırız. Karakolda senin valizini açıp bakarlar. Ne varsa tutanak tutarlar. Biz öyle uzun yola çıkarız. Ama ben yine de gitmeyi tercih etmiyorum. Yolda başına ne gelecek bilmiyorsun çünkü.”

HER TAKSİCİ KISA MESAFE ALMALI AMA ABARTANLAR VAR

Söz konusu taksi olduğu zaman gelen şikayetlerden biri de taksicilerin kısa mesafe almamaları. Sinan’a bunu da soruyoruz: “Arabayı vermeye gitmesi, yemek yemesi, ihtiyaç görmesi hariç normalde her taksici kısa mesafe almalı. Saydığım sebeplerden ötürü almamak gibi bir hakkı var. O durumda da tepe lambasını kapatırım, çalışmam. Bu benim en doğal hakkım. Ama diğer yandan kısa iş uzun işe götürür seni. Kısa mesafeyi bırakıp da uzun mesafe aldığım çok oldu.  Benim prensibim yaşlılar, engelliler ve çocuklu kadınlar. Ne olursa olsun alırım. Yakın gitmiş uzak gitmiş benim için önemli değil. Şu ana kadar en kısa mesafe 150-200 metre gittim. Bir tane kadın bindi. Galiba uzak bir yere gidecekti. Arkadaşı bunu zorla taksiye bindirdi. Bindi taksiye, Beşiktaş’ta 100-200 metre gitmeden ben burada ineceğim dedi. Döndüm, ‘Ben sırada bekledim yarım saat boyunca neden’ dedim. ‘Arkadaşım benim taksiye bindiğimi görsün diye bindim. Otobüsle gideceğim’ dedi. Bir şey diyemiyorsun tabi.

İLGİNÇ ANILAR

-“Bir gün Bakırköy tarafından 45 yaşlarında bir adamı aldım. Çalıştığı işyerinde bir kadınla eşini aldatmış. Eşi bunları Bakırköy’de basmış. Kadın, adamın eşini dövüyor. Adam benim taksime biniyor. Ondan sonra ben adamla 2 saat uğraştım. Zaten alkol de almış. ‘Köprüye çek atlayacağım’ diyor. Yolda giderken kapıyı açmaya çalışıyor. ‘Benim karımı dövdü. Ben ne yapacağım. Çoluğum çocuğum var nasıl yüzüne bakacağım’ diyor. ‘Bunu yapmadan önce niye düşünmedin’ de diyemiyorsun. En son ‘Ara nerede olduğunu öğren, bizi barıştır’ demeye başladı. Bu arada da karısını arayıp küfür ediyordu. Tabi taksimetre atmaya devam ediyor. Bir yandan da cebinde para var mı diye düşünüyorsun. Sonra Zeytinburnu tarafına gittik. Orada kendine bir bira aldı. Oturduk biraz sohbet ettik. En son üzüldüm, aradım eşini. Dedim ki ‘En son sizi aradı, arabada sızdı kaldı. Ne yapayım karakola mı götüreyim? Paramı da alamıyorum, şikayetçi olacağım’ dedim. Kadın, Şehremini’ye çağırdı beni. Götürdüm adamı. Kadın orada bulunan tekel bayiden taksi parasını aldı. Sonra kavga gürültü eve gittiler.”
- “Beşiktaş’tan bir adamı aldım. Bahçeşehir tarafına gittik. 50 yaşlarındaki adam ‘Benim yeğenim karıma kızıma küfür ediyor. Ondan hesap sormaya gideceğim. Ben ölürsem hakkını helal et’ dedi. Helal olsun dedim. Neyse geldik, konuştular falan bir şey olmadı. Adam ‘Taksicinin parasını ver’ dedi. ‘Vermem’ dedi çocuk. Adamla Karagümrük’e geldik. Gece 3 falan. Taksimetreyi sordu. 150 lira dedim. Adam ‘Yarın gel benden 200 lira al’ dedi. Dedim ki ‘Öyle bir dünya yok. Bir saat sonra yevmiye vereceğim.’ Adam ‘Beni buradakilere rezil etme’ dedi. ‘Madem burada oturuyorsun, git şuradaki büfeden borç al’ dedim. ‘Ya da telefonunu, kimliğini bırak, evden para al gel.’ ‘Ben niye kimliğimi vereyim nereden bileyim benim adıma şirket açmayacağını’ dedi. ‘Evet, ben büyük bir organize suçlar çetesinin lideriyim. Zevkine taksicilik yapıyorum’ dedim. ‘Senin paranı vermeyeceğim’ dedi. Tamam dedim, aşağı indirdim dövdüm. Gözlüğünü de kırdım. Para vermene gerek yok dedim.”
- “Beşiktaş’tan müşteri aldım. Yağmur çiseliyor. Güzel giyimli bir kadın Karaköy’e gideceğini söyleyip ‘Ya burada yağmur yağıyor. Karaköy’de de yağar mı’ dedi. ‘Yok hanımefendi Beşiktaş neresi Karaköy neresi, biraz coğrafya biliyorsanız orada yağmayacağını bilirsiniz’ dedim. ‘A, doğru söylüyorsunuz’ dedi. İki yer de sahilde, arasında 5 dakika yok. Yani nasıl olur da Beşiktaş’ta yağarken Karaköy’de yağmaz. En son ‘Yağıyordur’ dedim, evden üzerine bir şeyler almaya gitti.”

ÖNCEKİ HABER

Yiğit Bulut'a bir cevap: Yasaklar boyunuzu mu büyütüyor?

SONRAKİ HABER

Birleşik Krallık referandumunun ardından

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa