06 Temmuz 2016 00:55

Eski Ülker işçisi: Sendika dediğin işçinin yanında olur

Daha önce Ülker'de çalışan bir işçi, ağır çalışma koşullarını ve yaşadıkları baskıları Evrensel'e anlattı.

Paylaş

Deniz ORTAKÇI
Ankara

Ankara Esenboğa Havalimanı yolu üzerinde Akyurt girişinde Ülker fabrikasının 100 metre çapındaki her yer; bisküvi, çikolata, süt kokar. Yayılan güzel kokular, oradan geçen herkesi etkiler. İki buçuk yıl kadar fabrikada çalışmış eski bir Ülker işçisinin gazetemize anlattıkları ise o güzel kokunun ardında, ağır çalışma koşulları ve baskının yarattığı kötü kokuyu açığa çıkarıyor. 

Konya Karaman’da bulunan Yıldız Holdinge bağlı Biskot bisküvi fabrikasında Öz Gıda-İş Sendikasının yetkiyi almasının ardından Murat Ülker bazı açıklamalar yaptı. Ülker’in sendikanın katıldığı işçilerle birlikte gerçekleşen iftarda yaptığı “Diğer şirketlerimizde sendikayla çalışmaya alışkınız. Biskot’ta Öz Gıda-İş’in örgütlenmesini biz de istedik. Bir işyerinde sendika yoksa, insanların hakkı geçebiliyor” açıklamalarını sorarak başladığımız sohbette konu konuyu açtı. 

Sözü eski Ülker işçisine veriyoruz: 

‘SESİMİZ İŞVERENE ULAŞSIN YETER’

“İki buçuk yıl sendikalı olarak Ülker’de çalıştım. Sendikanın neredeyse hiçbir faydasını görmedim. Patron ne derse onu yapan bir sendika, olur mu hiç? İşte tam olarak böyleydi. Her ay dayanışma aidatları diye maaşımızdan kesinti olurdu, varsın sendika için kesilsin. Ama sendika gibi sendika olması lazım ki bunun bir anlamı olsun. Bizim sendika, patronun yanındaydı. Sendika dediğin patrondan yana olmaz. İşçinin yanında olur. Kaç sefer sesimizi duyurmak istedik. Mesela en büyük sıkıntılarımızdan biri, çok sık mesaiye bırakılıyor oluşumuzdu. 11-12 saate varan mesailerde çalışmak zorunda kalıyorduk. Bunun değiştirin diye sendikacılarla görüştüğümüzde bizi hiç takmadılar. Söylediklerimizi önemsemediler, yüzümüze karşı bizden yana olduklarını söyleyip; patronlarla, müdürlerle yaptıkları toplantılardan sonra anlıyorduk ki hep işverenin yanındalar. Bir çok sıkıntımız var belki ama en temelde istediğimiz, sesimiz işverene ulaşsın yeter. ”

SENDİKA SEÇME ÖZGÜRLÜĞÜ DE NEYMİŞ?

“Fabrikada sendikayı değiştirmek isteyen birkaç arkadaş vardı. Onlarla, fabrikadaki bazı yerlerdeki arkadaşlarla konuştuk, sendikayı değiştirelim dedik. Birkaç arkadaş Öz Gıda-İş’ten istifa edip DİSK/Gıda-İş’e geçmişti hatta. Sendikayı değiştirmek isteyenler bize ulaşsın diye bazı yerlere kağıt asılmıştı. Ama o kağıtlar da anında yırtılıp, çöpe atıldı. Sendikayı değiştirenler tek tek sendika odasına, yönetim odasına çağırıldı. Sendikanın adamları açıktan sendika değiştirenleri tehdit etti, sürekli üzerinde baskı kurdu. Hani herkes istediği sendikaya üye olabilirdi? Ben kendi sendikamdan memnun değilsem ve değiştirmek istediğimde neden bu kadar tehdit ve şantajla karşılaşıyorum ki, Anayasal hak değil mi bu?”

‘ÇALIŞANLARIN ÇOĞU HUZURSUZ’

“Dışarıya o güzel bisküvi kokusu yayılır. Biz durmadan o kokuyla çalışarak artık bıkar hale geliyorduk. Fabrikada yemekhaneden, sağlık hizmetine kadar pek çok sorun var. Ama sorunların başında sendika geliyor. Çoğu işçi arkadaşın benim gibi düşündüğünü biliyorum. Özellikle 35 yaşın altındaki işçilerin neredeyse tamamı sendikayla problem yaşadı. Yaşça daha büyük işçiler, genelde emekliliğini düşünerek fazla sesini çıkarmıyorlardı. Asgari ücret zammından sonra, onların ücretlerine neredeyse hiçbir yansıma olmaması onları da huzursuz etti. Çalışanların çoğu durumlarından memnun değil. Sendikacılar bize ‘Ülker’de çalışıp, ev araba alıyorsunuz. Daha ne istiyorsunuz?’ diyor. Ben gece gündüz mesaiye kalıp, çocuklarımın yüzünü görmeden köle gibi çalışırsam; o saatten sonra aldığım evin ne anlamı var ki?

‘FENERBAHÇE’YE YÜZLERCE MİLYON DOLAR, İŞÇİYE HİÇ’

“Geçenlerde bir haber okudum, Fenerbahçe stadyumunun isim haklarının Ülker’e verilmesiyle birlikte; Ülker Fenerbahçe’ye on yıllığına 90-100 milyon dolar para verecekmiş. İşçinin değeri ise bir hiç. Sürekli daha fazla makineye, banta daha az işçi nasıl bakar hesabını yaparken; işçinin maaşı nasıl artar kimse düşünmüyor. İşçinin ihtiyacı ne, duyan yok. Kendi düğünün olur, çocuğunun sünneti olur. Sendikanın verdiği bisküvi paketi, iki tükenmez kalem. Bir de kırmızı şapka, kırmızı atkı. Bunlar benim neyime gerek. İşçilerin çoğunun ailesiyle arası bozuluyor. Sendika da işçiyi rahatlatmak için arada bir futbol, bowling turnuvası düzenleyip; arada bir de sinemaya kendine yakın duran işçileri götürmek dışında hiçbir şey yapmıyor.” 

NE YAPMAK GEREK?

Söz “Peki ne yapmalı?”ya gelmiyor. Ülker işçisi karamsar değil. Şunları söylüyor: “Peki bu saatten sonra nasıl olacak, ne yapmak gerek derseniz şunu söylerim. Bu düzen en fazla on sene daha gider, işçiler buna bir şekilde dur diyecek. Birlik olunup, herkes aynı anda hareket ederse sorunlar çözülür. İşçiler konuşmalı, birbirleriyle yardımlaşmalı. İşverene karşı da sendikaya karşı da susmayıp hakkını aramalı!” 

ÖNCEKİ HABER

Hasta tutuklu gardiyanlar tarafından darbedildi iddiası

SONRAKİ HABER

Fıstık fabrikasında ezilen kadınlar…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa