50 yıl sonra barışı sağlamak mümkün olacak mı?
Kolombiya'da dört yıl süren görüşmelerin sonunda imzalanan anlaşmanın barışı sağlamada yeterli olup olmayacağı ise hâlâ tartışılıyor.
Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) ve Juan Santos hükümeti arasında geçtiğimiz hafta imzalanan ateşkes anlaşması, Kolombiya’da 50 yıldan uzun süren iç çatışmaya son verdi. Dört yıl süren görüşmelerin sonunda imzalanan anlaşmanın barışı sağlamada yeterli olup olmayacağı ise hâlâ tartışılıyor.
Latin Amerikalı Gazeteci Lucho Granados Ceja, Telesur Haber Portalı’ında yayınlanan yazısında, bu tartışmalara dikkat çekti, “Anlaşmadan sonraki barış sürecine, anlaşmanın nasıl yürürlüğe konacağı ve halkın barış anlaşmasına vereceği destek şekil verecek” yorumunda bulundu.
‘EN BÜYÜK ENGEL SAĞ MUHALEFET’
Ceja’ya göre Kolombiya’daki aşırı sağcı muhalefet bugüne kadarki barış denemelerinin önündeki en büyük engel oldu. Eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe ve paramiliter gruplar, barışı engellemek için her seferinde ellerinden geleni yaptılar. Ne zaman barışçıl ve yasal yollardan toplumsal değişim hedeflense, bu girişim sağcıların öncülüğünde silahlı direnişle bastırıldı. Bundan dolayı taraflar, barış anlaşmasına bir muhalefet olmaması veya gelecek hükümetler tarafından bozulmaması için yollar arıyorlar. FARC için barış süreci işçi sınıfı, yerliler ve Afrika kökenli Kolombiyalılarla, yani ötekileştirilmiş kesimlerle kucaklaşmak anlamına geliyor. Bu nedenle FARC, artık politikleşme sürecinin dışında kalmak istemiyor.
Ayrıca grup, hükümetin, bu politikleşme sürecinin yöntemini dikte etmesine engel olmak için kendi gündemini oluşturmaya çalışıyor.
ANLAŞMA ANAYASA İLE UYUMLU OLABİLECEK Mİ?
Barış anlaşmasının yasal olarak yürürlüğe girmesi için 2 Temmuz’da Kolombiya Meclisi tarafından onaylandı. Böylece Devlet Başkanı Santos’a, barış anlaşmasının belirli maddelerini, belirli bir süre içinde yürürlüğe koyması için yetki verilmiş oldu. Fakat anlaşma, Kolombiya anayasası ile uyumlu olmak zorunda. Ceja’ya göre bu bir sorun teşkil edebilir çünkü barış anlaşması, sadece tarafların silah bırakmalarını içermiyor. Anlaşmanın büyük bir kısmı toprak reformu, paramiliter şiddetinin sona erdirilmesi, yasadışı uyuşturucu ticaretinin önlenmesi gibi konuları ele alıyor.
Örneğin, toprakların yeniden dağıtımı barış antlaşmasının odak maddelerinden biri olmasına karşın, hem yasalaştırılması zor görünüyor hem yürürlükteki Kolombiya anayasası ile uyumsuz. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi, ancak anayasaya uygun olmasıyla mümkün. Öte yanan Gazeteci Ceja’ya göre, barış anlaşmasının yürürlüğe konmasındaki en sancılı süreç toprak reformu maddesinde yaşanacak.
Ayrıca yazar, temel güvenlik soruna da dikkat çekiyor. Yıllarca sosyal adaleti silahlı direnişle sağlamayı hedefleyen eski FARC savaşçılar silahı bırakınca, paramiliter birliklerin bundan faydalanmak isteyebileceğini belirtiyor. Ceja’ya göre “yasal süreçlerin yanı sıra, eski gerillaların güvenliklerini sağlamak da ayrı bir sorun olabilir”.
KAĞIT ÜSTÜNDE KALMASIN
Kolombiya’da artan şiddet ve iç çatışmanın sonucu olarak siyasal hayatın dibe vurmasıyla 1991’de anayasa değişikliği gündeme geldi. 1991 Anayasası ilerici unsurlar içermesine rağmen, anayasada bahsedilen bir çok madde uygulanmıyor. Lucho Granados Ceja, aynı durumun barış anlaşması için olmasından da korkuyor: “Sayfa üstünde her şey vaat edilebilir, asıl zorluk gerçek hayatta uygulanırken başlar”.
Yine de yazar, barış görüşmelerini, anlaşmanın imzalamasını umut verici buluyor. “Kolombiyalılar barışın daimi olacağından, geçmişin tekrarlanmayacağından emin olmak istiyor” diyen Ceja, “Bunun için gelişmelerle Kolombiyalıların heyecanının taze tutulması gerek” diyerek bitiriyor yazısını.
SİYASİ YAŞAM ENGELLENDİ, GERİYE SİLAHLI MÜCADELE KALDI
“Anayasa yenilenmesi Latin Amerika demokrasilerinde sıkça görülen bir durum. Bu durum, geçmişle bağların koparılmasını, ülkenin politik kurumlarının baştan yapılandırılmasını içerir. Fakat Kolombiya’da yeni anayasaya geçilmesi nerdeyse yüzyıl sürdü. 1886 Anayasası, ayrımcı niteliğiyle Kolombiya politik kültürüne köklerini saldı. Kolombiyalıların çoğunluğunun politik hayatın dışında tutulmasına neden oldu. 1957’de anayasada reforma gidilince durum daha da kötüleşmeye başladı. Kolombiyalı elitlerden; Liberaller ve Muhafazakar partilerden oluşan politik hayatta üçüncü seçeneğe yer yoktu. Üçüncü parti siyasi hayata katılmak için yapısal engelleri aşsa bile seçimlerde yapılan yolsuzlukla önü tıkandı. Kolombiya’nın politik sistemi yeni politik aktörlere yer açmadığı için, toplumun sosyal yapısında değişim hedefleyen gruplar silahlı mücadele dışında başka bir alternatif bulamadılar. Bunun sonucu olarak 1970’lerde ülkede birçok silahlı sol hareket aktifti. FARC-EP de bunlardan biriydi. Ulusal Özgürlük Ordusu (ENL), Halk Özgürlük Ordusu (ELP), ve M-19 Hareketi, 1970 seçimindeki yolsuzluklara tepki olarak silahlı direnişe başlayan diğer sol örgütlerdir. Sonuç olarak aslında bir çok aktivist FARC’a katılarak, siyasal hayatta gerçekleştiremedikleri reformu silahlı direnişle yapmaya çalıştılar.” (DIŞ HABERLER)
(Derleyerek çeviren: Elif Özmen Belek)