İşçi düşmanlığının resmi belgesi
Renault'tan atılan bir işçi Türk Metal yöneticileri ve Renault’nun İnsan Kaynakları Direktörü Radu Mavrodin arasındaki yazışmalar üzerine mektup yazdı
İşten Atılan Renault İşçisi
Bursa
Öncelikle TM’nin (Türk Metal) işçi düşmanlığı, işçi aleyhindeki gayretlerinin resmen ortaya çıkması Renault’dan atılan bir işçi olarak beni çok sevindirdi. Bunların işçi düşmanı olduğu; işçinin hakkını araması karşısında ve sendikal özgürlüklerini kullanmaya kalkışmasıyla işçi dövmeleri, tehdit etmeleri, işten attırmalar vb. bir sürü delil vardı ama bu çok daha resmi bir belge sanırım.
TM, yazışmalarında yasa dışılıklardan bahsetmiş oysa yasa dışılığı zaten TM’nin kuruluşundan beri görmekteyiz. Pevrul’un (Kavlak/Türk Metal Genel Başkanı) söylemiyle kanla kurulan bir sendika olarak hiç bir temsilci işçi tarafından seçilmemiş, bizzat tepeden atamayla işçiyi en çok ezen tehdit eden kişileri temsilci yapmıştır. İki toplusözleşme arasında işçi lehinde ek haklar verilebilir (örneğin takım sözleşmesi); bu gayet kanuni, açıp kanunlara baksınlar, tabi işlerine gelmiyorsa başka. Ayrıca Pevrul Kavlak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü konuşmasında demiştir ki “Biz bu sendikayı kanla kurduk gerekirse bu yolda canımızı veririz canımızı.” Bu aleni bir şekilde ülkenin Cumhurbaşkanı, Çalışma Bakanı önünde ve TV’lerde siyaseti ve medyayı arkasına alarak atılan, atılmayan işçileri tehdit etmiş aba altından sopa göstermiştir. Sizce demokrasi bunun neresinde...
30 yıldır fabrikada örgütlü oldukları, iş barışının bozulmadığını söylemişler. Olan tek şey şudur: 30 yıldır sermaye ile bütünleşen bu işçi düşmanları işçi aleyhinde kararlara imza atmış dolayısıyla sermaye tarafından kurulduğu için el üstünde tutulmuş sesini çıkartan işçiyi ise ekmeğinden etmiştir, örgütsüz olan işçiler de birlik olamadıkları için kimse atılan emekçiye sahip çıkamamıştır. Ama şunu unuttular; bir insanı ne kadar çok çanına tak ettirirsen o insan bir yerden sonra yeter diyecektir ve nitekim de dedik.
Renault Müdürü R. Mavrodin’in değindiği Renault çerçeve sözleşmesi ile işçilerin sendikal tercihleri uluslararası yasalarla güvence altında olduğu söylemesine rağmen bunca olumsuzluk ve sıkıntıları yaşayan biri olarak sadece bu yasalara güvendik ve işimizden olduk. Uluslararası Çalışma Bürosu Ankara temsilciliği bu kadar hukuksuzluğa neden kayıtsız kalmıştır. Belki biz işçileri eğitimsiz, haklarından bihaber olarak görüyorlar ama biz Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ) ve normlarının takipçisiyiz. Büro üyeleri 1 işveren, 1 işçi, 1 hükümet temsilcisinden oluşmaktadır. İşçi olan temsil gücü en fazla olan sendika tarafından seçilir, yani zorbalıklarla çoğunluğu sağlayan TM’nin seçtiği kişidir. Bu yüzden çalışma bürosu bunca hukuksuzluğa göz yummuştur diye düşünüyorum. Ama biz işçiler bu davayı Uluslararası Çalışma Örgütü organları olan Yönetim Konseyi ve Uluslararası Çalışma Konferansına da taşımalıyız. Bakalım bu kadar kanun ihlalleri nasıl yaşanıyor, hesabını verebilecekler mi?
TM’nin Başkanı P. Kavlak ve Renault İnsan Kaynakları Müdürü Adnan Sınmaz işbirliği ile işçiler tuzağa çekilip iş barışını bozdular ve bunu işçiler ve Birleşik Metal-İş yapmış gibi görüntü verdiler. Oysa 29 Şubat ve 1 Mart’ta seçim yaptırmamak için fabrikayı tatil yapıp bu süre içersinde departman kapılarını 1 hariç demir vidalarla kaynatarak ve fabrika içersini demir bariyerlerle örmüşlerdir. İşçi olarak biz fabrikaya gittiğimizde bu manzara karşısında ve fabrika içerisinde birsürü yabancı üniformalı kişileri karşımızda görüp can güvenliğimiz konusunda endişelenerek soyunma odalarına kapandık. Çünkü TM’den böyle şeyler bekliyorduk. O kişiler gidince bizlerde çalışma bölgelerimize gittik fakat bu seferde işi durdurduğumuz için birçok kişi işimizden olduk. Oysa bu sendikal özgürlüğünü kullanmak isteyen biz işçilere kurulan bir komplo idi. Bu yapılanlar R. Mavrodin’in söyledikleriyle çelişmektedir.
Tüm samimiyetimle yazıyorum biz işçiler üreterek kazandırmak ve kazanmak istiyoruz. Yeterki fabrika ortamında angajman kurallarını uygulayarak insani şekilde çalışmamıza ve sendikal özgürlüğümüzü yaşamamıza kimse müdahale etmesin.
Bunca hukuksuzluğa, işçi kıyımına, aç açıkta kalan işçilere kayıtsız kalmayan müdürlere, amirlere, şeflere ve diğer beyaz yakalı dostlara bu belgeyi ortaya çıkardıkları için teşekkür ederiz.
O BELGELERDE NE YAZIYOR
Türk Metal yöneticileri ve Renault’nun İnsan Kaynakları Direktörü Radu Mavrodin arasındaki yazışmalar, Bursa 5. İş Mahkemesinde devam eden, işe iade davasının dosyasına girdi. Bu yazışmalara göre Türk Metal Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Ziya Odabaş, 1 Eylül 2015’te, Renault yönetimine dilekçe yazdı. “Yasa dışılıklarla” mücadele edilmemesinden yakındı, “Bu yasa dışı sürecin kısa sürede sonlandırılmaması, yasal zemin dışına çıkan kişi ve gruplara gösterilen müsamahadan kaynaklanmıştır. Toplu iş sözleşme düzeniyle bağdaşmayan taleplere açık kapı bırakılarak, bu süreç adeta beslenmiştir” dedi. Dilekçesinde, eylemleri koordine eden dört işçinin ismini de veren Odabaş, işçi temsilcileri adı altındaki kişilerin muhatap alınmasından, faaliyetlerine müsaade edilmesinden vazgeçilmesini istedi. Oyak-Renault Otomobil Fabrikaları AŞ adına Radu Mavrodin imzalı yanıtta ise “Firmanın, sendikal özgürlükleri kısıtlayıcı şekilde baskı uygulaması söz konusu olamaz. Sendikal özgürlüklere saygı, sadece işverenlerin değil, işçilerin ve sendikaların da dahil olduğu yükümlülüktür” dendi.
Mavrodin 2015’te Türk Metal Sendikası Başkanı Pevrul Kavlak’a gönderdiği ihtar yazısında, işyerindeki provokatif eylemlere son verilmesini istedi. Kavlak’ın Mavrodin’e yanıtı ise sitemlerle dolu. Sendikasının 30 yılı aşkın bir süredir yetkili olduğu fabrikada, bugüne kadar iş barışını bozucu hiçbir eyleme başvurmadığını söyleyerek, şöyle devam etti: “İşyeriniz sözleşme dışı taleplere açık kapı bırakmış, yetkisiz kişilerle müzakere yürütüp süreci beslemiştir. Yasal zemin dışına çıkan gruplara maalesef müsamaha gösterilmeye devam edilmiştir.” Mavrodin ise şu karşılığı verdi: “Yönetimimizi sendikalar arası rekabetin tarafı yapmaya çalışan tüm yaklaşımlara karşı durup, objektif tutumumuzu sürdürmeye devam edeceğiz.”