Bülent Falakaoğlu: S&P’nin notu ve OHAL faturayı büyüttü
S&P’nin Türkiye’nin kredi notunu düşürmesi ve OHAL sonrası dolardaki her 1 kuruşluk artış, Türkiye’nin toplam dış borç yükünü 4 milyar lira büyütüyor.
Bülent FALAKAOĞLU
OHAL ilanı ve kredi derecelendirme kuruluşu S&P’nin Türkiye’nin kredi notunu düşürmesinin ardından döviz rekor kırdı, piyasalar sallandı. Hükümet yetkililerinin “Her şey yolunda” mesajı piyasalara dönük. Oysa ülkenin işçi ve emekçileri başta olmak üzere vatandaşları için ‘Sorun yok’ demek imkansız!
Kredi notunun düşürülmesini, “Türkiye’ye haksızlık yapılmıştır” eksenli, sadece teknik boyutuyla tartışmak eksikliktir.
Evet, not düşüren S&P, “Sarı kart vermesi gerekirken direkt kırmızı kartı çıkarmıştır” denebilir. Lakin sonuca bakmak gerekir. Bu durum öyle Cumhurbaşkanının yaptığı gibi “atarla giderle” geçiştirilebilecek bir mesele değil. Çünkü Türkiye, ekonomisinin çarklarını dışarıdan gelen parayla döndürüyor. Para akışı azalınca ekonomi tekliyor.
Kaldı ki, devlet, özel sektör ve bankaların toplam dış borcu 400 milyarı aşıyor. Dolardaki her 1 kuruşluk artış, Türkiye’nin toplam dış borç yükünü TL karşılığı olarak 4 milyar lira büyütüyor.
Döviz kurundaki artış, tarımsal girdilerden üretime maliyeti artırıyor. Hayat pahalılaşıyor. Yabancı sermaye bulabilmek için daha çok faiz ödenmek zorunda kalınıyor. Halktan alınan vergiler faize gidiyor. Zincirleme etkileri çoğaltmak mümkün. Tüm bunları görmezden gelip
‘Her şey yolunda sıkıntı yok” demek gerçeği gizlemek anlamına geliyor.
OHAL ÜRKÜTÜR!
S&P diğer derecelendirme kuruluşlarından (Moody’s ve Fitch) hızlı davrandı. Türkiye’nin kredi notunu diğerlerinden 2 basamak aşağıya çekti. Türkiye’yi yatırım yapılamaz ülke ilan etti. Diğerlerinin de peşinden gelmesi kuvvetle muhtemel!
Moody’s, Türkiye’nin notunu ‘çöp’ seviyesine düşürmek için Türkiye’yi incelemeye aldığını açıklamıştı. Ağustos ayında bu yönde bir karar gelirse kimse şaşırmaz. Çünkü Türkiye’de yaşananlar sermayeyi ürkütecek cinsten. Bu yüzden, “Darbe girişimi siyasi kutuplaşmanın kurumsal kontrol mekanizmalarını zayıflatacağına inanıyoruz” diyorlar.
On binlerce kişinin görevden alınması, binlerce kişinin istifaya zorlanması, yüzlerce okulun kapatılması normal mi? Kaygıları demokrat olduklarından değil sermaye birikimlerinin zarar göreceğini düşünmelerinden. Darbe bastırılmış olmasına rağmen hem Moody’s hem de Fitch, endişelerini dile getiriyor.
Türkiye’nin demokratik süreçlerini kaybetme ve hukukun üstünlüğünden uzak bir rotaya girme olasılığından dem vuruyorlar. Darbe girişimi ve sonrasında hükümetin tepkisinin siyasal ayrışmaya ve kurumların bağımsızlığının zayıflatılmasına yol açma ihtimalinden bahsediyorlar.
Ekonomik büyümenin yavaşlaması...
İç ve dış şoklara karşı Türkiye ekonomisinin daha kırılgan hale gelmesi...
İdam vb. tartışmalarla AB ile ilişkilerin gerilmesinin riskleri artırması...
Başta bunlar olmak üzere, ekonomiye dair pek çok olumsuzlukları sıralıyorlar. Ve biliyorlar ki böylesi gelişmeler ülkeye gelen sermaye akımlarını yavaşlatır. Söz konusu yavaşlama da ekonomik büyümenin yakıtını kaybettirir.
POSTA KOYMAK İLE BAĞIMLILIK YAN YANA DURMAZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “S&P boşuna uğraşma, bizimle hele hiç uğraşma. Aynı şeyleri bundan önce de yaptınız tutmadı ve bugün de tutmaz” diyor.
Mesele S&P’nin ne dediği değil, ne olduğu.
Türk ekonomisinin çarklarının dönmesi, üretimin sürmesi için döviz girişine bu kadar bağımlıyken “Bize bir şey olmaz” demek yersiz. Rusya’ya, “1 milyar dolarlık mal olsa ne olur olmasa ne olur?” denildikten sonra gelinen nokta ortada: Ticaret, turizm, tarım ağır darbe aldı.
E ne de olsa ‘posta koymak’la bağımlılık yan yana durmuyor!
Şirketlerin el konulup batırıldığı, uygulamaların, zincirleme etkileri dikkate alınmadan, gözü kara bir şekilde hayata geçirilmesi sermayeyi ürkütür. Faturayı halk öder.
“Biz Avrasya tünelini bitireceğiz, ayaktayız” benzeri laflarla işi “bizi kıskanıyorlar”a getirmek faturayı ödeyecek halkın gözünü bağlamaktan başka bir anlam taşımaz.
O da uzun vadede bir işe yaramaz. Rusya’ya “Tezek yakarız ama boyun eğmeyiz” denilmesinin hemen ardından üretici köylülerin ürünlerini sokaklara döktüğü, turizm bölgesindeki esnafların yürüyüş yaptığı görüntüler unutulmamalı.
ANLAŞMA OLMASA DA İZLEYEBİLİR
Hazine Müsteşarlığı, Moody’s ve Standard and Poors (S&P) ile sözleşme bazında çalışıyor. Geçmişte çalıştığı S&P (Standart & Poor’s) ile birkaç yıldır sözleşme yapmıyor.
Çalışılan iki derecelendirme kuruluşu, Türkiye’den, her yıl 10 milyonlarca dolar bir para alıyor. Ayrıca bu kuruluşlar ülkenin dış borçlanmasından da 10 binde 1 ile on binde 3 arasında değişen oranlarda pay alıyorlar.
S&P, para almasa da, Türkiye’ye notunu vermeye devam edecek.
2000 yılında Fransa’da reyting anlaşmasından çekilmesine rağmen S&P Fransa’yı halen derecelendirmeye devam ediyor. Firma yetkilileri Türkiye için de aynı yöntemi sürdürüyor. İsteyen ülke ve sermaye grubu bu notu dikkate alıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sana ne oluyor benim senle bir anlaşmam yok ki” çıkışının bir karşılığı yok!