Marksizmin merceğinde bilim
İrlandalı fizikçi John Desmond Bernal’ın kaleme aldığı Marksizm ve Bilim, yalın ve anlaşılır dili ile her kesimden gencin okuyabileceği bir kitap.
Şiar Argın
YTÜ
“Bilim günümüzde pratik aklın soyut bir ürünü değil, kapitalist teknolojinin başarısının ayrılmaz bir parçası –onun ürünü ve üreticisidir. Kapitalizm bilimi olanaklı kıldı; bilim kapitalizmi gereksiz kılar.”J. D. Bernal
Yazının okuyucularının büyük bir kısmının şu ya da bu şekilde kapitalizme karşı olduğunu ve onunla mücadele ettiğini düşünürsek henüz alıntı cümlesinde büyük bir bilim insanı tarafından, kapitalizmin bilim tarafından gereksiz kılındığını ilan etmek yazının okununurluğu açısından olumlu olsa gerek. Burjuvazinin kendi mezar kazıcısı olan proletaryayı yarattığı gerçeğini anımsattığı gibi kendisini gereksiz kılan bilimi olanaklı kıldığı için kapitalizme teşekkür ederek yazımızın konusuna gelelim.
MARKSİZM YALNIZCA SOSYAL BİLİMLER İLE İLGİLENMEZ
Marx’ın hukuk fakültesinde okuması (Marksist olmadan önce), ilk ve temel eserlerini sosyal bilimler alanında vermesi pek çoğumuzu Marksizmin yalnızca bu alanla ilgilenen bir bilim olduğu yanılgısına düşürüyor. Ancak Marksizmin insan toplumunun bilimini incelemesi onun matematik ve doğa bilimlerinden ayrı düşünülmesi gerektiği anlamına gelmez. Zira Engels’in Doğanın Diyalektiği kitabı, yine Engels’in Darwin’in Türlerin Kökeni’ni yayınlamasından 1 yıl önce Marx’a yazdığı mektupta neredeyse evrim görüşüne ulaşması ve yine Engels’in Einstein’ın mekanik eleştirisinin çıkış noktası olan “kuvvetin yerine hareketin geçirilmesi” görüşü ve hem Engels’in hem Marx’ın dönemin bilim insanlarıyla olan mektuplaşmaları Marksizmin doğa bilimleriyle ne kadar iç içe olduğunu bize açık bir şekilde gösteriyor. Yukarıdaki cümleleri okuyanlar “Marx’la başladınız ama örneklerin hemen hepsi Engels ile alakalı” diye düşünebilir. Fakat kaçırılmaması gereken bir nokta var ki; Marksizm, iki ayrı düşünür olarak değerlendirilmemesi gereken Marx ve Engels’in düşüncelerinin toplamı ve sentezidir.
KILAVUZ DİYALEKTİK MATERYALİZM
“Marksist çözümleme olmaksızın, bilim tarihi, bireysel deha parıltılarıyla aydınlatılan, herhangi bir şans oyunu kadar anlamsız ve denetlenemez saf düşünceler tarihi olarak görülür.” Marksist çözümleme, bilimi veya herhangi bir uğraşı incelerken diyalektik materyalist yöntemi kendine kılavuz edinir. Çünkü diyalektik materyalist yöntem, aynı anda hem gelişeni, hem de çürüyeni açıklayarak, bilimin kapsamını korur ve genişletmek için ne yapılması gerektiğini gösterir. Ne tarihte ne bilimde ne de herhangi bir alanda bu yöntemi kullanmayanlar tutarlı bir sonuca ulaşamazlar. Örneğin bilim tarihini incelerken birbirlerine zıt yargılarda bulunan Einstein’ın mı yoksa Newton’un mu daha zeki olduğu gibi sonuç vermeyecek bir kıyaslamaya girilebilir. Lakin bu iki büyük bilim insanını incelerken diyalektik materyalist yöntemi benimseyenler yaşadıkları dönemin toplumsal koşulları, o dönemin güncel teknik ihtiyaçları ve sanayi ve teknolojinin gelişkinliği vb. noktaları göz önünde bulundurur, bunlar arasında neden-sonuç ilişkisi kurar ve bunları bir bütünsellik içerisinde ele alırlar.
DOĞA BİLİMLERİNİN YANINDA DURMAZ; ONU İÇERİR
Diyalektik materyalizme dair yukarıdaki söylediklerimize ek olarak Bernal’ın şu sözleri tamamlayıcı nitelikte olacaktır: “Diyalektik materyalizm, toplumsal alandaki olayları ele almak için en uygun düşünce tarzı olduğu iddiasındadır. Bu, diyalektik materyalizmin yalnızca toplum bilimi için felsefi bir temel olduğu ve doğa bilimlerinden ayrı durduğu anlamına gelmez. Çünkü insan toplumu kendisini meydana getiren tek tek insanların bütün biyolojik özelliklerini içinde barındırır. Ayrıca bu insanların her birinin içinde, fizyolojik süreçler, sırasıyla fizik ve kimya yasalarını izlerler. Dolayısıyla diyalektik materyalizm, doğa bilimlerinin yanında durmaz, onu içerir.”
KAPİTALİZM KOPMAZ OLAN BAĞLARI YADSIYOR
Marx ve Engels’in bilimin farklı alanlarına dair araştırmalar yapmaları ve bu alanlarda yetkin bir kavrayışa ulaşmaları ne yazık ki dönemin ve günümüzün bilim insanlarının sahip olduğu özellikler değildir. Şüphesiz bu durum bilim insanlarının yalnızca zeka veya becerileriyle açıklanamaz. Bilimin giderek karmaşık hale gelmesiyle, bilimsel araştırmaların maliyeti yükselmiş, bilim burjuvazinin desteğine bağımlı hale gelmiştir. Bilimsel araştırmalar, burjuvazinin kar etme kaygısı etrafında şekillenmiş ve bu araştırmaların desteklenip desteklenmeyeceği, egemen sınıfın çıkarlarına uygun düşüp düşmemesiyle ilişkilendirilmiştir. Kapitalizm disiplinler arasındaki kopmaz bağı yadsır, aralarındaki bütünselliği reddeder. Dolayısıyla bilim insanlarının yalnızca kendi alanlarında söz söyleyebilecek yetide kalmalarına sebep olur. Öyle ki, bırakalım fizik alanındaki bir gelişmenin herhangi bir biyologda merak uyandırmasını, moleküler biyoloji alanında çalışmalar yapan bir bilim insanı dahi evrime yönelik yeni bir buluş karşısında ilgisiz kalabiliyor.
MAKAS NASIL KAPANACAK?
Bilim, hükümetin ve tekellerin desteğiyle gelişiyor, onlara hizmet edecek şekilde besleniyor. Bilimsel araştırmalar egemen sınıfın ezilen sınıf üzerinden elde ettiği karı artırmak için kullanılıyor ve kapitalizmin kutsalına yani ticari metaya dönüştürülüyor. Bilim günümüzde toplumun ezici çoğunluğuna değil, sömürücü azınlığa hizmet ediyor. Kapitalist ülkelerde bilime ayrılan bütçenin çoğu askeri ve savaş alanlarında kullanılıyor. “Bilim yuvası” olarak bilinen üniversiteler kalın ve aşılamaz duvarlarıyla toplumdan soyutlanıyor, teknokentlerde yapılan bilimsel araştırmalar, bırakalım halkı, üniversite bileşenlerinin ulaşamayacağı şekilde sermayenin çıkarları doğrultusunda kullanılıyor. Öyle ki insanlık için yapılanlarla, bilim aracılığıyla insanlık için yapılabilecekler arasındaki makas gittikçe açılıyor.
Peki bu makas nasıl kapanacak? Marx’ın bu soruya cevabı şu şekildedir: “Bilimin bütünüyle toplumsal kullanıma sokulması, ancak sanayinin var ettiği bir sınıf olan proletaryanın, zaten kendisinin elbirliğine dayanan emeğiyle sürdürülen üretim sistemini denetimi altına aldığında olanaklı olacaktır.” Yani bu makasın kapanması, üretici güçlerle toplumsal ilişkiler ve modern sanayi ile bilim arasındaki çatışmalar gibi antogonist karşıtlıkların ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacaktır.
GENÇLERİN RAHATLIKLA OKUYABİLECEĞİ BİR KİTAP
Ancak marksizmin temel niteliklerini kendi yaşam deneyimleriyle kavrama yeteneğinde olan işçi sınıfının iktidarında bilim, tüm topluma hizmet edecek ve toplumdan kopuk, elit aydınların bir uğraşı olmaktan çıkıp, ezici çoğunluğun merakı ve uğraşı haline gelecektir. Bu koşullar nasıl sağlanacaktır sorusunun cevabı ise Bernal’ın Sovyetler Birliği’ne dair şu sözlerinde yatmaktadır: “Sovyet Hükümeti topluma bilimden çok bilimsel bakış açısını öğretmeye çalışmaktadır. Sovyet yurttaşının özellikle de genç kuşağın günlük yaşamını belirlemeye başlayan işte bu bakış açısıdır. Ülkemizde [İngiltere’de] bilim insanını oturduğu semtteki manavdan ayıran derin uçurum SSCB’de hızla ortadan kalkmaktadır.”
İrlandalı fizikçi John Desmond Bernal’ın kaleme aldığı Marksizm ve Bilim kitabı yalın ve anlaşılır dili ile her kesimden gencin okuyabileceği bir kitap. Eser, Marksizmin bilimin hemen her alanıyla özellikle de doğa bilimleriyle ilişkisini kavrayabilmek ve diyalektik materyalizme dair derinlikli okumalar yapabilmek için ön açıcı bir niteliğe sahiptir. Bu önemli eseri Türkçe’ye kazandıran ve ne yazık ki düşüncelerinden dolayı 19 yıldır cezaevinde bulunan Tonguç Ok’a teşekkür ediyor, iyi okumalar diliyorum. Geçtiğimiz Nisan ayında hayatını kaybeden komünist bilim insanı Kenan Ateş’e saygıyla...