Duran: Darbe başarılı olsaydı medya saf değiştirecekti
Medya eleştirmeni Ragıp Duran, şayet darbe gerçekleşmiş olsaydı övülen medyanın darbecilerle saf tutacağını ifade etti.
Deniz NAZLIM
15 Temmuz Cuma günü darbe girişimi esnasında ana akım meydanını tutumunu "özgür basın darbeyi önledi" şeklinde hükümet tarafından övgüyle bahsedilmesini değerlendiren medya eleştirmeni ve gazeteci Ragıp Duran, şayet darbe gerçekleşmiş olsaydı övülen medyanın darbecilerle saf tutacağını ifade etti.
'DEMOKRAT OLDUKLARI İÇİN DEĞİL'
Egemen medyanın demokrat niteliğinden değil siyasi iktidarın güdümünde olduğu için darbeye karşı yayın yaptığını ve bu medyanın bağımsız ve özgür olmadığı hatırlatan Duran, "Kendine has bir yayın politikası, bir ideolojisi, bir duruşu yok. Bu medya, siyasi, ideolojik, kültürel ve ekonomik olarak iktidara bağımlı. Egemen medya, yani hem yeni 'Akmedya' hem de kadim egemen medya, eskiden olduğu gibi, darbe sürecinde de iktidarın sözcülüğü misyonunu sürdürdü. Darbe girişimi başarısız olduğu için bu misyonunu sürdürüyor" dedi.
DARBE BAŞARILI OLSAYDI?
Duran'a göre, darbe girişiminin başarılı olması halinde geçmiş darbe süreçlerinde yaşandığı gibi medyanın aynı gece bir manevra yapacak ve yeni iktidar sahiplerinin safına geçip, sözcülüğünü de üstlenecekti.
'TÜRK MEDYASI HEP TEK SES'
Duran, darbe girişimim sonrası egemen medyanın sadece iktidar ve AKP yanlılarına ekranlara çıkardığına işaret etti. Oysaki CHP, MHP ve HDP ile çok farklı siyasi kesimlere kadar neredeyse tüm siyaset dünyası darbeye karşı çıktığını hatırlatan Duran, "Ama iktidar dışında kimseye söz hakkı tanımadı. Çok sonra da, Habertürk örneğinde görüldüğü üzere, darbeye karşı çıkmasına rağmen, Erdoğan'ı eleştiren bir profesör de apar topar, yayın bitmeden stüdyodan çıkarıldı. Türk egemen medyası eskiden de teksesli idi, darbe girişimi sırasında ve sonrasında da tek sesliliğini sürdürdü."
'TEMEL HABERCİLİK KURALLARI YERİNE GETİRİLMEDİ'
15 Temmuz darbe girişimi ardından medyada AKP-cemaat ilişkilerine dair hiçbir soru, tartışma ve haber yer almadı. Duran, medyanın bu konuda "doğru soruları sorup doğru yanıtlar aramak", "karanlıkta kalan konuları aydınlatmak" ve "çelişkileri saptayıp bunları çözmeye çalışmak" şeklinde 3 temel habercilik kuralını yerine getirmediği söyledi.
'İKTİDAR DA MEDYA DA BİRÇOK SORUYU SORMADI'
Aksine egemenleri savunmak ve yaptıklarını meşrulaştıran bir rol oynadığını belirten Duran sözlerini şöyle sürdürdü: "İlginçtir, egemenler de birçok soruya yanıt bulamadı ya da veremedi, vermedi. Egemenlerin sesi olan egemen medya da 'Sahibinin Sesi' kimliğini sürdürdü. Teknik olarak, dikkat edin, darbe girişimi sürecinde, egemen medyada yayınlanan hiçbir haber, muhabir çalışmasının sonucu değil. Egemen medya sadece iktidarın söylediklerini, haber haline sokup yayınladı. Soru sormadı, kuşkulu noktalara takılmadı, çelişkiler üzerine gitmedi."
HÜKÜMETİN SORUMLULUĞU TARTIŞILMADI
Duran, "Hükümetin darbe girişimindeki sorumluluğu nedir?" sorusunun medyada tartışılmamasına dair ise, "Darbe girişimi, kuşkusuz gökten zembille inmedi. Medyanın, yurttaşı bilgilendirirken yapması gereken bir çalışma da, herhangi bir olayı aktarırken, olayın geçmişini, aktörlerini, neden ve sonuçlarını doğru, dengeli, inandırıcı, çok boyutlu bir şekilde açıklaması olmalıydı. Bu da yapılmadı. Yapılamazdı. Çünkü böyle bir tahlil kaçınılmaz olarak siyasi iktidarın sorumluluğunu da gündeme getirecekti" değerlendirmesini yaptı.
'DARBE İLE KÜRT SORUNU İLİŞKİSİ SAKLANDI'
Duran, darbe girişiminin Kürt sorunun çözümsüzlüğüyle yakından ilişkisinin de medyada kasıtlı olarak perdelendiğini dile getiren Duran, şunları ifade etti: "Yine de Cizre'yi, Şırnak'ı, Nusaybin'i, Sur'u, Gever'i yakıp yıkarken kahraman olarak lanse edilen askeri yetkililer darbe girişimi sonrası 'darbeci', 'terörist', 'hain' olarak damgalandı. Egemen medya bunu yapmasa bile, demokratlar, solcular, muhalifler özel olarak da Kürtler, bizzat yaşadıkları acılar, siyasi olgunluk ve tecrübeleriyle darbe girişimi ile Kürt meselesi arasındaki ilişkiyi açık ve net bir şekilde saptadı."
'İKTİDAR MEDYA ÜZERİNDEN KESİN BASKI KURAMAZ'
Duran, darbe girişimi ardından siyasi iktidarın "darbe" ve "terörizm" ile hiçbir ilişkisi olmayan ancak muhalif olan gazeteci ve yazarları da gözaltına almaya başladığına dikkat çekti. Siyasi iktidarın uzun zamandır medya üzerinden ağır bir sansür mekanizması kurduğunu hatırlatan Duran, şöyle devam etti: "Buna rağmen, medyada, bir yandan İnternet üzerinden ama bir yandan da Gül-Davutoğlu kliğinin sesi olarak çıkan yayınlarda, iktidar yüzde yüzlük bir hâkimiyet sağlayamamıştı. Özellikle İnternet medyası ve yabancı basın siyasi iktidarı rahatsız ediyordu, hala da ediyor. İktidar, OHAL'e rağmen, medya üzerinde, bugünkü teknolojik olanaklar, dış dinamikler ve içerideki özgürlükçü ve profesyonel gazetecilik potansiyeli sayesinde kesin bir hâkimiyet kuramaz. Çünkü baskı olan her yerde neredeyse doğal olarak direniş de var. Tıpkı iktidar olan her alanda muhalefetin var olması gibi."
‘TÜRK MEDYASI DERS ÇIKARMAZ'
Kendisinin "AK-Gülen medyası" olarak tanımladığı hükümet-cemaat desteğindeki medya gurupların 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarına kadar ortak hareket ettiğini anımsatan Duran, "Ergenekon'dan KCK'ye kadar siyasi davalarda, Roboskî'den Gezi'ye kadar, Suriye krizinden AB ve ABD ile ilişkilere kadar neredeyse bütün önemli siyasi, diplomatik, toplumsal konularda kasıtlı olarak halkı yanlış bilgilendirmiş, haber tahrifatı, haber gizleme, ajitasyon-propaganda ile gerçekleri değiştirmeye çalıştı. Çünkü onlar, medyatik gerçeği kendi çıkarlarına uygun bir şekilde tasarladılar, ürettiler, yaygınlaştırdılar. Ama 3-5 sene gibi nispeten kısa bir süre içinde, hakiki gerçek, bu medyatik gerçeği, yani yalanları teşhir etti. İktidar, kendisini kurtarmak için, önce 'aldatıldık' demişti, şimdi de geçmişteki tüm suçları, olumsuzlukları Gülen cemaatine ya da Gül-Davutoğlu kliğine yüklüyor" diye konuştu.
Duran, bundan dolayı medyanın özeleştiri vermeyeceğini, Türk devlet aklında ve Türk egemen medyasında, hatalarından ders çıkarmak gibi bir geleneğin olmadığını söyledi.
Duran son olarak, "İktidara körü körüne biat eden bu toplumun yarısı, iktidara inanmaya devam edebilir. Yandaş medyanın akıl almaz yalanlarına da inananlar, bir süre daha bu inancını sürdürebilir. Ama hakiki gerçek bu kesimi de bir süre sonra çaresiz ve inançsız bırakacak kadar güçlüdür" dedi. (Ankara/DİHA)