Gözaltındaki gazeteciler adliyeye getirildi
Darbe girişimi sonrası gözaltına alınan aralarında Bülent Mumay ve Nazlı Ilıcak'ın da bulunduğu 21 gazeteci İstanbul Adliyesi'ne getirildi.
Cansu PİŞKİN
İstanbul
15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından Gülen Cemaati ile bağlantılandırılarak gözaltına alınan ve aralarında gazeteci Bülent Mumay ile Nazlı Ilıcak'ın da bulunduğu 21 kişi ifadeleri alınmak üzere Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi'ne getirildi.
Darbe girişiminden sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından haklarında gözaltı kararı verilen 42 gazeteciden 21'i gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlardan biri olan Hürriyet Gazetesi'nin eski Dijital Yayınlar Koordinatörü ve BirGün yazarı Bülent Mumay ile dayanışmak için meslektaşları adliyeye çağrı yapmıştı. Geçtiğimiz salı günü evine yapılan baskınla gözaltına alınan Mumay'ın bir an önce serbest bırakılmasını isteyen meslektaşları, gazeteci meslek örgütleri, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Utku Çakırözer de adliyedeydi.
Öte yandan gazeteci Mumay'ın sorgusunun bittiği, dosyasında attığı tweetler dışında bir delil olmadığı öğrenildi.
'BU BİR İNTİKAM OPERASYONU'
Mumay'a destek olmak için adliyeye gelenler arasında bulunan gazeteci Celal Başlangıç, gazetecilere yapılan gözaltıları 'intikam operasyonu' olarak değerlendirdi. Darbe girişimi sonrası yaşanan operasyon ve gözaltı sürecinin aynısının Balyoz, Ergenekon ve Odatv davalarında da görüldüğüne dikkat çeken Başlangıç, "O zaman da bu gibi koca bir torba yapıyorlar ve ona istemediklerini dolduruyorlardı. Bu arada da gerçek suçlular gözden kaçıyor. Örneğin Ergenekon ve Balyoz'da o kadar büyük bir torba yaptılar ki Güneydoğu'da işlenen cinayetlerin failleri, Jitemin kurucuları hiçbiri bu suçlardan yargılanmadı. Uyduruk iddianamelerle bunları olmayan suçlardan yargılayarak davayı sulandırdılar. Sonunda da zaten AKP bunlarla ittifak yaptı. O torbanın içinde gazeteciler de vardı. O dönemin savcıları ki şimdi kaçak olanlar 'Onlar gazetecilikten tutuklanmadı' diyerek hem dosyaya gizlilik koyup hem de böyle bir açıklamayla kuşkulu şahıs yaratmak derdinde oldular. Onu manşet yapan gazetelerde bugünkü OHAL kararnamesiyle kapatıldı" dedi.
Darbe olsaydı da aynı sürecin yaşanacağına vurgu yapan Başlangıç, "Düşüncelerinden, yazdıklarından, çizdiklerinden dolayı gazetecilerin içeri alınması demek aslında darbecilerin yaptıklarını yapmakla eşdeğer bir şey. Darbe teşebbüsünün eksik bıraktıklarını olağan üstü hal ile kısmen de olsa tamamlamaya başladılar" diye konuştu. Başlangıç, Gülen Cemaati'ne üye olmakla suçlanarak gözaltına alınan gazetecilerin darbeye katılmak gibi bir fiili ve suç oluşturacak eylemleri yoksa gözaltı sebeplerinin fikirlerinden, yazdıkları yazılardan ve muhalif olmalarından dolayı susturmak olabileceğini kaydetti.
Kanun hükmünde kararname ile yayın organlarının kapatılmasını da 'darbe fırsatçılığı' olarak değerlendiren Başlangıç, "Darbenin yarattığı olağanüstü hal düzeninden medyadan da intikam alma operasyonu yapılıyor. Nazlı Ilıcak da, Hilmi Yavuz da, Şahin Alpay da, Bülent Mumay da bir ifadeye çağrılsa gelip ifade verecek insanlardı. Kaldı ki Bülent avukatı aracılığıyla bir gün sonrası için savcılıktan randevu almıştı. Saat 10:00'da adliyeye gelecekti gece onlar baskın yapıp gözaltına aldılar. Bu bir intikam operasyonu aslında. Durum herkesi bir kefeye doldurup bütün muhalifleri sindirmeye dönük bir hale gelirse, Türkiye'de bir darbenin olduğunu, eksik kalan darbe sürecinin de tamamlandığını kabul etmemiz gerekecek" dedi.
'SADECE BİR FİKRİ SAVUNAN ELLERE KELEPÇE VURULUYOR'
Gazeteci Ayşe Hür de darbe girişiminin ardından yaşananları, "Bertaraf edilmiş bir darbe deniliyor ama darbeciler eğer kazansaydı da süreç böyle olacaktı. Şu anda yaptıkları şeye devam ederlerse darbe bitmemiş demektir" diye değerlendirdi. Hür konuşmasını şöyle sürdürdü: "İktidar, egemen güç şu anki süreci darbe ile mücadele gibi sunduğu için eleştirenler de otomatik olarak darbecilerin yanındaymış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Elbette darbe girişimcileri ile mücadele edilmeli suçlular yargı önüne çıkarılmalı ama bunlar hukuk, demokrasi ve insan haklarını gözeterek yapılmalı. Gazeteciler gözaltına alındı suçlamaları bilmiyoruz gizlilik kararı var. 30 günlük bir gözaltı kararı var ne zaman çıkacaklarını bilmiyoruz. Bugün 20 gazeteci buraya getirildi onlar bile neyle suçlandıklarını bilmiyorlar. 70 yaşında, 80 yaşında gazeteciler ters kelepçeyle gözaltına alınıyor. Beğensinler beğenmesinler sadece bir fikri savunan parmaklara, ellere kelepçe vuruluyor bu kabul edilemez." Demokrasi ve özgürlüklerin çok sesli olduğunu belirten Hür, darbe girişiminin temel sebebinin Türkiye'de demokrasinin oturmayışıyla ilgili olduğunu söyledi. Eğer bugün siz gazeteleri televizyonları kapatmayı bir bakanın iki dudağı arasına verirseniz bu darbe sürecinin yüzyıllar boyu devam etmesi anlamına gelmektedir. Hür, basına yönelik baskıların, yasakların, gözaltıların, kapatma tehditlerinin kaldırılmasını ve gözaltına alınan bütün gazetecilerin bir an önce serbest bırakılması gerektiğini ifade etti.