Hak gasplarına karşı mücadele etmeliyiz
Mata işçisi gazetemize gönderdiği mektupta OHAL'e karşı mücadelenin önemine dikkat çekti.
Mata Ahşap Automotiv’den bir işçi
Mata fabrikasında ilk işe başladığım zamanlarda işçilerin birbiriyle “Acaba haklarımızı nasıl alırız” konuşmalarının sonu “Burada kimseye güven olmaz herkes birbirini satar” cümlesiyle son buluyordu birçok fabrikada olduğu gibi. Zaten tek talebimiz vardı, o da alın terimizin karşılığını biraz da olsa alabilmek. O kadar çalışmaya ve ünlü markalara iş yapmamıza rağmen sadece kuru maaş alıyorduk. Ne bayram parası ne de ikramiye... Yıl başında ise kumanya olarak bir tavuk, 3 portakal veriyorlardı. Yaptığımız iş de kolay değildi, el emeği gerektiriyordu ve biz onları karbon adı verilen zehirli maddeyle yapıyorduk. Bölümlerin havalandırması bile yoktu, bir iki kısımda klima vardı. Onlar da malze-melere sıcaktan zarar gelmesin diye.
Tabii şubat ayında artık zam almamız gerekiyordu ve o dönem de Hükümet seçimlerde verdiği sözü kısmen de olsa tuttu ve asgari ücreti 1300 lira yaptı (Tabii orada da 2016 yılı boyunca patronlara yardım etti). Fabrikada yeni gelen işçilerin maaşları bir anda iki üç sene çalışan arkadaşlarımızla aynı oldu ve tüm işçilere yüzde altı ustabaşılarına da yüzde sekiz zam yapıldı. Birbirimize güvenmediğimizi söyleyen biz işçiler hemen buna karşı ne yapabiliriz diye tartışmalara başladık. Hepimiz çok sinirlenmiştik. Daha geçenlerde fabrikanın büyüyeceğini söyleyen patronun tabii ki bizim emeğimizle büyüyen fabrikada bize uygun gördüğü zam buydu.
Ne gerekiyorsa yapacaktık. Zam oranları duyulduğunda nerdeyse tüm bölümlerde iş yavaşlatıldı, sonra yapabileceğimiz en iyi şeyin sendikalaşmak olduğuna karar verdik. Hemen fabrikada sendika çalışmaları başlatıldı ve bu sırada birkaç arkadaşımız işten atıldı ve buna karşın bizler de hemen arkadaşlarımızın atılmaması için üç gün boyunca fabrikada kalıp üretimi durdurduk. Üç gün içerisinde fabrikada çoğunluğu sağlayıp yetki tespit yazısını göndermiştik bile. Daha sonra toplusözleşme süreci başladı ve bizler yapabileceğimiz en iyi sözleşmeyi yapmaya karar verdik. İlk toplatıda otuz beş kadar işçi hep birlikte sözleşme maddelerini hazırladık. Fakat fabrikaya döndüğümüzde diğer işçiler beğenmemişlerdi ve bizim için de çok iyi bir taslak olmadığını düşünüp kendi aramızda belirlediğimiz temsilci arkadaşlarımıza söyledik. Onlar da taslaktaki ücret ve ikramiye maddelerinin değişimini sağladılar. Bundan sonra yapacağımız şey hazırladığımız taslağın arkasında durmaktı.
Tabii bu süreçte birbirimize olan güvenimiz ve mücadele ettiğimizde kazanabileceğimizi çok iyi anladık. Toplusözleşme toplantılarında patronun iyi bir teklif sunmamasından kaynaklı karşı bir teklif verilmemişti fakat sonra patron bir teklif vermiş ve en son teklifi olduğunu söylediğinde temsilciler de bu teklifi bize ulaştırdılar. Biz de kesinlikle bu teklifi kabul etmeyeceğimizi söyledik. Tüm işçilerle birlikte sendikada toplantı aldık ve hepimiz bunu kabul etmeyeceğimizi söyledik. Aynı zamanda bu sözleşme taslağında kabul edilen maddeler de vardı. Bunlardan bizim için çok önemli olanlarından biri bizim kadınlara ayda bir gün mazaretsiz ücretli izin hakkıydı. Patron bunu kabul etmeyip 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tatil olmasını kabul etmişti. Daha sonra sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldık. Bunun başlıca nedeni olarak ‘Ülkede OHAL ilan edilmesi’ söylendi. Çünkü OHAL döneminde bizlerin patrona karşı kullanabileceği hiçbir silahı kalmamıştı. Ne grev ne direniş yapabilirdik. Daha öncesinden OHAL’in bizi hiçbir şekilde etkilemeyeceğini söyleyenler aslında en çok da bizim kazanımlarımızı etkileyeceğini görmüş oldular. Bundan sonrası sadece ekonomik çıkarlar değil işçilerin haklarını gasbeden her türlü uygulamaya karşı sendikamızla birlikte mücadele etmek olacaktır.