Kadın cinayetlerinde Fatma Şahin topu taca atıyor
23 Nisan günü bir kadın cinayeti daha işlendi. Ayşe İnce, ayrılmak istediği kocası tarafından darp edildiği ve ölüm tehdidi aldığı için iki kez kocası hakkında şikayette bulunmuş, koruma talep etmişti. Ancak koca, gözaltına alındıktan sonra savcılık tarafından serbest bırakılınca artık şaşırmadığımız son gerçekleşti ve kadın kocası tarafından öldürüldü. Yani bir kadın daha devlet gerekli korumayı sağlayamadığı için öldü.
Ayşe İnce’nin ölümü ve arkasından yapılan açıklamalara biraz yakından bakalım.
İnce’nin ölümünün ardından açıklama yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “Her yetkiyi verdik, koruyun artık kadınları” dedi. “Şimdiye kadar yasa yok deniyordu, şimdi yasa var, uygulayıcılara eğitim de veriyoruz, hiç kimsenin mazeret üretmeye hakkı yok” diyen Şahin ayrıca, görevini yerine getirmeyenler hakkında gerekenin yapılacağını da ekledi. İlk bakışta “Fatma Şahin de kadın cinayetlerine isyan ediyor” diye düşündürten bir açıklamaydı bu. Ardından HSYK da, savcıların gerekli hassasiyeti gösterip göstermediğinin, kadının öldürülmesinde ihmalleri olup olmadığının araştırılması için inceleme yapılacağını açıkladı ve ekledi: “Münferit bir olaydan yola çıkarak ve bir ihmal olup olmadığı tespit edilmeden, hakim ve savcıları suçlayıcı açıklamalar yapmak yargıya duyulan güveni zedeler.”
Sorun gerçekten “hassasiyet” mi?
Söylenmek istenen şu gibi görünüyor: “Yasa da yaptık, her şey tamam, ama bu konuda çalışanlar yeterince hassasiyet göstermiyor.” Hani bizde her türlü sorunda tartışma “eğitim şart” diye bitirilir ya, öyle bir şey. Muhatabı belli değildir çözümün, suçlu ise insanların “cahilliğidir”. Şimdi yeni biri daha ekleniyor: “hassasiyet şart”. Peki tek eksiğimiz uygulayıcıların hassasiyetsizliği mi? Ya da, gerekli hassasiyeti göstermeyenlerin ortaya çıkartılması için kadınların ölmesini bekleyen bir sistem, gerçekten yeterli olabilir mi?
Eskilere gitmeyelim, sadece 2012 yılının ilk üç ayına bakalım. Bianet tarafından tutulan şiddet çetelesi, 2012 yılının ilk üç ayında koruma talep ettiği, savcılığa veya polise şikayette bulunduğu ya da sığınmaevlerine yerleştirildiği halde dört kadın öldürüldüğünü, dört kadının ise yaralandığını hatırlatıyor bize. Şubat ayında öldürülen kadınlardan biri, tam dokuz kez şikayet dilekçesi vermişti. Aynı ay içinde öldürülen 24 kadından biri, kocası hakkında uzaklaştırma kararı çıkartmıştı. Mart ayında kocasının akrabası tarafından öldürülen bir kadın daha önce polise başvurmuş ancak korunma talebine yanıt alamamıştı. Bu kadar sistematik şekilde işlenen cinayetlerde sorumlu olarak hassasiyeti göstermek ne kadar mümkün?
Velev ki sorun “hassasiyet” olsun…
Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde, önlem mekanizmalarında çalışanların farkındalığı ve yeterliliği elbette son derece önemli. Ve bu konudaki eksiklik, ilgili kurumlarda çalışanların bu konudaki zayıflığı, ihmali yıllardır kadın örgütleri tarafından her yerde dile getiriliyor. Peki, bu yeterliliği sağlayacak, hizmetlerin yeterliliğini güvenceye alacak olan, bir eksiklik olduğunda bunu fark edip müdahale edecek olan kim? Elbette, bu mekanizmadan sorumlu olan devlet yetkilileri, hükümettir. Dolayısıyla, bunu sağlamakla yükümlü olanların, yani başta Bakan Fatma Şahin’in, sorunun kaynağı olarak çalışanların hassasiyet eksikliğini ya da görevini ihmalini gösterme lüksü yoktur. Kişilerin hassasiyetine ve insafına bırakılmış bir sistem zaten en baştan eksiktir.
Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenmesinde de yeterli yasal mevzuatın düzenlenmesi kadar, bunu uygulayacak/uygulatacak iradenin var olması önemlidir. Bu nedenle, Fatma Şahin’in “Şimdiye kadar yasa yok deniliyordu, şimdi yasa var, hiç kimsenin mazeret üretmeye hakkı yok” diyerek topu taca atma şansı yoktur.
Fatma Şahin’in açıklamasındaki en doğru vurgu şu herhalde: “neden koruyamadık, bu kadar uğraşıyoruz, bu kadar mücadele ediyoruz nedir eksiğimiz, hepimizin burada kendini hesaba çekmesi lazım”. Evet sayın Bakan, dönüp bütün çalışmalarınıza ve kadına yönelik bakış açınıza bakmalısınız.
İşte yarattığınız hassasiyet
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından lise yönetmeliği yenileniyor, ve yeni taslakla birlikte hükümet lise öğrencilerine ‘evlenme izni’ çıkartıyor. Mevcut yönetmelikte “Evli olanların kayıtları yapılmaz. Öğrenci iken evlenenlerin kayıtları silinerek okulla ilişkileri kesilir” denirken, yeni taslakta “Evli olanların kayıtları yapılmaz” ifadesi yer alıyor. Yani okula devam ederken evlenebilirsiniz.
Bizzat HSYK tarafından düzenlenen toplantılarda bazı hakim ve savcıların, kadınların tecavüzcüleri ile evlendirilmesini, böylelikle davaların kolay düşeceği ve hakimlerin iş yükünün azalacağını önermesi üzerine HSYK ya da kadınlardan sorumlu Bakanlık nasıl bir önlem almıştır? Bu tip öneriler havada uçuşurken kadınların zarar görmemesi için ne yapılmıştır?
Fatma Şahin’in Ayşe İnce’nin ölümünden sonraki açıklamasından alıntı yapalım: “Bu mücadele topyekun bir mücadeledir. Önce yüreklerimizin topyekün atması gerekiyor. Başarmamız için buna inanmamız gerekiyor. Buradaki her bir kardeşim kendi görev alanı içinde, kendi sorumluluk makamı içinde, her biriniz birer lidersiniz. Baş nereye giderse ayak oraya gider. Liderin oradaki duruşu çok önemli.”
İşte biz kadınlar tam da bunu söylüyoruz sayın Bakan… Sizler liderler olarak, hükümet olarak zaten bunu yaratıyorsunuz. Kadını her fırsatta aile içine hapseden, kadına aile dışında bir birey olarak değer vermeyen her açıklamanızın, kurumlarda ya da yasa isimlerinde kadın adının bulunmasına dahi tahammül etmeyen bakış açınızın, yargının kadına tecavüz edenlere sahip çıkmasına sesinizi çıkarmayışınızın, tüm bunların farklı bir “hassasiyet” yaratmasını beklemek zaten mümkün değil.
Boşanan 100 bin kişiden 14 bininin tekrar eski eşi ile evlenmesini işaret edip “Bizim en önemli gücümüz aile, en önemli görevimiz de aileyi korumak” demekte ısrar eden değer sisteminiz, bizler kadın dedikçe sizin her fırsatta kadınların ölümü pahasına aileyi kutsamanız… İşte, sizin politikanızın yarattığı “hassasiyet” bugün kadınların karşısında dikiliyor. O yüzden bunda şaşılacak bir şey yok. Sorumluyu başka yerde aramaya gerek yok.
Evrensel'i Takip Et