06 Ağustos 2016 10:44

Açmadan solan ‘gül’lerin hikâyesi

Kimlik belgesinde 43, bakışlarında en az 70’li yaşları haykıran, emeğiyle geçinip giden Ayşe Kadının hikayesi bu...

Paylaş

Meltem TEKER
Söze neresinden başlasam, kelimelerin utanıp, ufalıp yok olacağı bir “kadın hikayesi”nde buluşalım mı sizlerle?
Kimlik belgesinde 43, bakışlarında en az 70’li yaşları haykıran, hastasının iyileşmesinden başka hiçbir gayesi olmayan, emeğiyle geçinip giden Ayşe Kadının hikâyesi…
Hiç kimseyi rahatsız etmeme kaygısıyla girdiği kapıdan, utangaç bir selam verdi önce. Tekerlekli sandalyedeki eşini tanıtıp uslu bir kız çocuğu edasıyla oturdu sonra… “Üç seneden bu yanli yatalak benim adam. Kapı kapı çalıyim. Çare arıyim Meltem Hanım.”
Hasta kayıtlarını tutmaya çalışırken, birden, Ayşe Kadının hayatının engebeli yollarında düşüp kalkarken buldum kendimi. Klasik aile içi şiddetin yaşandığı bir evin küçük kızıymış. Akranları gibi, kimi kez babadan, kimi kez ağabeyden yenilen dayaklar, “normal”miş onlara göre… Yine bir gün, apandisitinin de patlamasına neden olan feci bir dayak sonrası karar vermiş evden kaçmaya. “Kapının anaktarini bozdun diye insani hastanelik ediyler ha bu caniler” derken, utangaç bakışları silinip gitmiş, yıldız yıldız yanmaya başlamıştı o anda… Başka bir gün, ailece gittikleri düğünden, belki de kaçma planıyla eve erken dönünce, küçük ağabeyine yakalanmış. Hastanelik olmasa da yemiş yine dayağını, bu sefer oturmamış aşağı. “Bizum orda baharda coşar dereler. Attım gendumu oğa. O mu yaman, ben mu dedum, başladum dalgaynen boğuşmağa.” Dereyi aşıp vardığı yer, dayısıyla iyi yürekli yengesinin evi olmuş. 14 yaşına ağır gelen ev işlerini gocunmadan üstlenmiş. Odundan, fındıktan geri durmamış. “Hayırlı” bir kısmeti çıkınca da, babasının “Kim isterse veririm” sözüyle alelacele evlendirilmiş. 

‘ALLAH DEMİYNEN İNSAN OLMİYSİN’ 
Kalabalık bir ailede evlilik hayatı başlamış Ayşe’nin. Kanser hastası kayınbaba, astım kayınvalide, psikolojik tedavi gören kayınbirader, Ayşe’nin bakmakla yükümlü edildiği aile üyeleriymiş. Ev işlerinde olsun, çocukların bakımında olsun kaynı ona çok yardımcı olurmuş. “Aklı selim” denilen hiçbir erkekten görmediği desteği “aklı sakat” denilen bir erkekten görmüş Ayşe.
Bir gün, bahçede komşusuyla sohbet ederken, evden bir gürültü gelmiş. Koşup baktığında, kaynının iple asılı cansız bedeniyle karşılaşmış. Herkes, bu ürkütücü manzaradan kaçarken, Ayşe “yoldaşlık” etmiş ona gömülene dek. Hır gürlü zamanlar, aile içi hesaplaşmalar başlamış sonra. Tartışmaların arasında, ondan gizlenen aile sırları da dökülmüş ortaya. Meğerse Ayşe’nin kayınvalidesi, kayınpederine eski kocası tarafından satılmış bir kadınmış. Burada susuyor, derin bir ah çekiyor. “Allahın adını her ağzına alana inanmiycen doktur hanım! Allah demiynen insan olmiysin.” 
Çok geçmeden, evin büyüklerinin hastalığı iyice ilerlemiş. Sırasıyla yatırılmışlar hastaneye. Gencecik cenazenin şokunu atlatamadan, Ayşe Kadın başlamış hastaneyle ev arasında mekik dokumaya. Eltisiyle iş bölümü yaparak yetişmeye çalışıyormuş hem eve, hem hastalara, hem de geçim telaşına. İki kız çocuğu büyütmeye çalışıyormuş bu arada. Büyük kızı Gülfidan, ortaokul çağındaymış. Maddi manevi “yok”ların dönemi aynı zamanda. Buna karşılık, her yaptığını izleyen, yöneten, icabında ceza veren toplum baskısı çokmuş ama…
“Goymadiler Culfidanumu bağa” cümlesiyle başladı; açmadan solan yeni bir “kadın hikâyesini” anlatmaya. Tüm sıkıntılara rağmen, okumaya çalışan, cıvıl cıvıl bir kız çocuğuymuş Gülfidan. Ortaokul son sınıftaymış. Öğretmenleri, “Zehir gibi akıllıydı” diye söz ederlermiş kendisinden. Aklından daha çok, yaşamın ona zehir edileceğini bilmişler sanki…
Bir gün Gülfidan, eve üstü başı yırtık, her tarafı kan içinde gelmiş. Daha olan biteni, kendisi bile anlayamadan polis merkezinde almışlar soluğu. İfadeler, tutanaklar, hastane raporu derken mahalleden dört erkek kayıplara karışmış tabi. Ayşe Kadın, faillerden bahsederken, damla damla katıyordu gözyaşlarını, “Hemi de ekmeğumuzu yemiş suyumuzu içmişler” sözlerine.
Gülfidan, amcasından okkalı bir dayak yemiş önce. Sırası gelen her “namus bekçisi” erkek, devam etmiş bu vahşet tablosunu çizmeye. Sonunda, dayanamayan minik Gülfidan evi terk etmiş. Tıpkı annesinin, yıllar önce yaptığı gibi… Ayşe Kadın’ın çocuk yaşta boğuştuğu coşkun dere, Gülfidan’ın hikyesinde kocaman devlet memurlarına bırakmış yerini. Alınan resmi kararla, civardaki “Kız Yetiştirme Yurduna” yerleştirilmiş. Ona tanınan tek hak, hafta sonu anasıyla buluşma izniymiş. Mahkeme süreci devam etmekteymiş bu arada.
Kavuştukları günlerde, annesi en sevdiği yemekleri yapar, gizli gizli yedirirmiş Gülfidan’a. Yine bir hafta sonu izninde, sofradan kalkarken seslenmiş anasına: “Hakkını helal ediymisun bağa? Çok ekmeğunu yedum ana!” Sonra, köy mezarlığını ziyaret etmek istemiş nedense? Gitmişler birlikte. Gülfidan, kendisi çok küçükken intihar eden amcasının mezarına yanaşmış. “Benu emucamın yanına gömün. Bi yanımda o olsun bi yanımda sen” demiş usulca. Tepelere çıkmak istemiş. Gözleri alabildiğince bakmak istemiş dünyaya. Bırakmamış evin büyükleri. “Yeter bu kadar sana” demişler. Görüp göreceği bu olmuş Gülfidan’ın.
Üç beş gün sonra, acı bir haberle ailecek koşmuşlar yurdun kapısına; KIZ YURDUNDA YANGIN VAR! Her ne hikmetse iki kız çocuğu kurtulamamış bu yangından. Birisi, çatı katında unutulan, diğeri ise hiç uykusundan uyandırılmayan Gülfidan…

DEĞNEKSİZ ÇIKMIYOR SOKAĞA
Acının acıyı bastırdığı günler, kapıya dayanmış bir kere… Git demekle gitmez. Mücadele ister gitmek için. Öyle de olmuş Ayşe Kadın için. Üzüntüden felç olan kocasına bakıyor iyileştirmek için. Patates halinde çalışıyor evi geçindirmek için. “Rahmetlu teyzem, değneksiz çıkmayın sakağa derdu” diyor hafif bir gülümsemeyle. Değneği olmadan ne işe gidermiş şimdi, ne de kızının mahkemesine. Gül gibi yaşasın umuduyla doğurduğu, daha fidanken yok edilmiş kızının, Gülfidan’ın mahkemesine… Bir de gittiği yerde “Gülsün Fidanım” umuduyla çantasından hiç çıkarmadığı yavrusunun yanık saçlarıyla…

ÖNCEKİ HABER

Hadım cezası, istismar ve cezasızlığı artıracak

SONRAKİ HABER

Eğitim için mücadele şart!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa