Kirli elleri ‘FETÖ sabunu’ ile yıkama kurnazlığına dikkat!
İktidar geçmişte siyasi davalarda yan yana durduğu gazetecileri yargılarken onlarla ortaklık yaptığı dönemin hedefindeki bizlerden de destek bekliyor.

Fatih POLAT
Türkiye’de özellikle siyasi nitelikli davalarda hukuk hep eğilip bükülür, hele özel dönemlerde tanınmaz hale getirilir. Tam da bu nedenle üzerinden yıllar geçse de, o dönemlerin kritik siyasi davalarını yakından takip etmeyenler, bir dönem topluca tutuklanıp, o dönem değişince topluca bırakılanlara dair sağlıklı bir bilgi edinemezler.
Durum böyle olunca çoğu kesim kendi aklı ve vicdanında kurduğu mahkemede o yargılamaların kendince sağlamasına yapar ve birilerini mahkum ederken, başka birilerini de beraat ettirir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şimdi ‘aldatıldık’ diye açıklayarak elini yıkamaya çalıştığı Cemaat ile ortaklık döneminde cemaatçi olarak adı çıkan bir özel yetkili savcı Evrensel hakkında da bir dosya açmıştı.
46 gazetecinin yargılandığı ve 32’sinin tutuklandığı KCK Basın Davası, ‘düşman ceza hukuku’ anlayışı ile masa başında delil icat edip gazetecilerin mağdur edildiği bir davaydı. KCK davasının farklı sektörlerdeki başlıkları için de bu geçerliydi. Aynı şekilde Ergenekon Davası’na da uydurma delillerle, hiç ilgisi olamayacak gazetecilerin monte edildikleri biliniyor.
KCK Basın davası sırasında ve sonrasında özel yetkili savcıların Evrensel’in de etrafında dolaştıklarını hissediyorduk. Beklenen oldu. Ve 2012 Newrozu’ndan sonra Evrensel’e bir Özel Yetkili Savcı tarafından soruşturma açıldı. Mart ayının sonuna doğru gerçekleştirilen soruşturma 3 nedene dayandırılıyordu. Bunlardan biri İzmir Büro Muhabirimiz Özer Akdemir’in İzmir’de Newroz kutlamalarına dair izlenimi, diğeri, BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak’ın yapmış olduğu, “Sahte muhataplarla çözemezsiniz” dediği Diyarbakır’da basın toplantısına yer verdiğimiz haberdi. Üçüncüsü ise, gazetemizin yazarlarından Ender İmrek’in 24 Mart 2012 tarihini taşıyan ‘Newroz ve Yol Haritası!’ başlıklı köşe yazısıydı. İmrek, yazısında Milliyet Gazetesi Yazarı Fikret Bila’nın “Ankara’nın Yeni Stratejisi” başlığı ile 10 maddede tartıştığı stratejiyi, yine 10 maddede analiz ediyordu.
Evrensel’in o dönem Yazıişleri Müdürlüğü ile birlikte Sorumlu Yazıişleri Müdürlüğü görevini de yürütüyordum. Kapısında 2 saat bekletildikten sonra ifade verdiğim Özel Yetkili Savcı, bunların tümünde “terör örgütü propagandası” yapıldığını öne sürüyordu. Zaten önceden kararını vermiş gibiydi ve tümünden dava açtı.
Bu Özel Yetkili Savcı Muammer Akkaş’tı.
Akkaş, hatırlanacağı gibi, insanların yaşamından olduğu, gözünü kaybettiği, gazetecilerin yaralandığı Gezi eylemleri sürecinde polisin ‘orantılı güç kullandığı’nı öne süren iddianamenin altında imzası olan savcıydı.
Ve ardından hakkında Cemaat ile bağlantılara dair pekçok şey çıktı. Bu arada şunu da özellikle vurgulamak gerekiyor ki, Erdoğan’ın liderliğindeki siyasal iktidar ile Akkaş’ın temsil ettiği kesim o dönem ortak hareket ettiler. Tam da bu nedenle, Erdoğan’ın ya da Hükümet yetkililerinin o ortaklık için af dileyerek ellerini yıkayabilecelerini düşünmek saflık olur.
Ben o dönem Akkaş’ın açtığı davadan beraat ettim. Ama o dönem pekçok meslektaşım aynı zihniyet ve aynı ortaklıkla açılan davalar sonucunda mahkum olup hapis yattılar. Örneğin KCK Basın Davasının Hakimi olan Ali Alçık, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklandı, ancak iktidarın yol verdiği kulvarda onun açtığı ve 46 gazetecinin yargılanıp 32 gazetecinin bir dönem tutuklu kaldığı bu dava hala sürüyor.
Bu arada AKP ile Cemaat arasındaki o ortaklık dönemindeki, darbe soruşturmalarının tüm sanıklarının ‘masum’ olduğunu öne sürmek de başka bir konjonktürel savrulma olur. Ama azımsanmayacak bir kesim o ortaklık döneminin haksız, hukuksuz yargılamaları sonucunda mağdur oldular.
GÜNÂHKAR ORTAKLIK
Tüm bu süreçleri yaşamış ve ‘afedersiniz’ denilerek üzerinden atlatılamayacak olan bu günâhkar ortaklığın hedefinde olan kesimin içinden biri olarak 15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlatılan yargılamalara da öyle bakıyorum. Darbe suçuna iştirak etmiş olduğuna dair hakkında somut delil olanların yargılanıp cezalandırılmalarına sonuna kadar evet, ama hakkında somut delil olmadan daha önce başka örgütler üzerinden söylenmiş olan resmi ideolojik düsturun devamı olarak bugün de ‘FETÖ size göre bir terör örgütü mü?’ diye sorarak suç icat etme çabasına hayır!
İktidar geçmişte Ergenekon, KCK gibi kritik siyasi davlarda yan yana durduğu gazete ve televizyonları bugün kapatıp, o kurumlarda çalışan gazetecileri yargılarken, onlarla ortaklık yaptığı dönemin hedefindeki bizlerden de destek bekliyor.
Geçmişte Cemaat ile bu ortaklığı yapan ve bir dizi hukuksuzluğa, suça birlikte imza atanların bugün ellerini ‘FETÖ sabunu’ ile yıkarken onlara su tutan, havlu veren konumda olmak ciddi saflık olur.
Evrensel'i Takip Et