‘Dans et, aksi halde kayboluruz’
Kolektif İstanbul’un yolculuğunu Aslı Doğan ve Richard Laniepce’le konuştuk.
Hakan GÜNGÖR
İstanbul
Türkiye, Fransa ve Bulgaristan’ı anavatanı olarak gören “Kolektif İstanbul” grubu, 10. yıllarında bu kez “Pastırma Yazı” albümleriyle dinleyiciyle buluştu. 2006’da kurulan grup yoluna Richard Laniepce, Aslı Doğan, Batuhan Büyükdoğan, Ertan Şahin, Tamer ve Talat Karaoğlu kardeşlerden oluşan altı kişilik kadrosuyla devam ediyor. Uluslararası pek çok organizasyonda sahne alan; neşe, dans ve tebessümün grubu Kolektif İstanbul’un yolculuğunu Aslı Doğan ve Richard Laniepce’le konuştuk.
KOLEKTİF SAHNEDE PİŞTİ
Aslı Doğan, “Bizimkisi bir yol hikayesi. Richard’ın yolunun İstanbul’a düşmesiyle başlıyor” diyor. Richard Laniepce şöyle sürdürüyor: “Ben aslında Luthier’lik (telli müzik aletleri yapımcılığı) eğitimi aldım. Aynı zamanda gayda çalıyordum. Dünya müzikleriyle ilgilenmeye de böyle başladım. Gaydanın peşinden tüm Balkan ülkelerini dolaştıktan sonra 2001 yılında Türkiye’ye geldim ve buradaki çok çeşitli müzikal geleneklere hayran kaldım.”
Türkiye’deki ilk 5 yılı müziği ve dolayısıyla müzisyenleri takip etmekle geçmiş Laniepce’nin. Bu süreçte “inanılmaz” müzisyenlerle tanıştığını ve hepsini kaydetmek istediğini söylüyor. Grup ve ilk albümleri Balkanatolia, işte bu fikirden doğmuş. “Tam 21 müzisyenin dahil olduğu bu kolektif, daha sonra 6 kişilik bir müzik grubuna, yani Kolektif İstanbul’a dönüştü” diyor Laniepce, “Önümüzde öyle bir yol haritası, bir kalkınma planı yoktu. Talepler gelmeye başlayınca konserler vermeye başladık” diye konuşuyor. Sonrası ile yolda şekillenmiş. Kolektif, sahnede pişmiş.
KONSERLERİN EĞLENCESİ ‘PASTIRMA YAZI’NA YANSIDI
“Pastırma Yazı” grubun 10. yılında yayınlandı. Grubun yolculuğunda nasıl bir durağa işaret ediyor son albüm? Doğan, “Grup içinde pek çok şeyin de değiştiği, dönüştüğü bir döneme tekabül ediyor bu albümün ortaya çıkışı. Bir anlamda bizim için belki de tamam mı, devam mı albümüydü. Ama kayıt sürecinde de, son haliyle de bizi en çok mutlu eden albüm oldu... 10 yılda neler olmuş, hepsini bu albüme kaydettik” ifadelerini kullanıyor. “Bu albüm dinleyenin yüzüne bir tebessüm kondurmayı amaçlıyor” diyor Doğan. Albümle ilgili dinleyicilerden alınan geri dönüşler de bu yöndeymiş.
Laniepce, “Pastırma Yazı’nı kaydetmeye başlarken tek bir takıntımız vardı. Biz gerçek anlamda sahnede yaşayan bir grubuz ve konserlerde paylaştığımız o enerjiyi albümlere yansıtmak istiyoruz” diyor. Her albümlerinin birbirinden farklı tınıları olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Çünkü her defasında başka bir yöntem deniyoruz. Bilenler bilirler, Kolektif İstanbul konserleri inanılmaz eğlenceli geçer. Bu eğlenceyi Pastırma Yazı’na da yansıtmak istedik.”
BREZİLYA’DA DA, FİNLANDİYA’DA HEP BERABER DANS EDİYORUZ
Kolektif İstanbul’un müziği, neşeyle, devinimle, “kıpır kıpır olmakla” doğrudan ilişkili olsa gerek. Dünyanın dört bir yanında konserler veriyorlar. Farklı kültürlerdeki dinleyiciler farklı tepkiler veriyorlar mı? Sahneden gördükleri reaksiyonlar nasıl? Grubun kuruluş sürecinden bu yana en çok önemsedikleri şeyin “kendi içine kapalı bir müzik yapmamak” olduğunun altını çiziyor Doğan. “Bunu net bir şekilde başardığımızı düşünüyorum, asla belli bir ‘ghetto’nun müziğini yapmıyoruz. Çok farklı insanları bir araya getirebiliyoruz. Bambaşka müzikal zevkleri olan insanlar aynı anda zıplayabiliyorlar. İş bu yüzden dünyanın neresine gidersek gidelim yaklaşık olarak benzer tepkilerle karşılaşıyoruz” diye aktarıyor izlenimlerini. Ülkeden ülkeye değişen temel olgu da tepkime süreleriymiş. “Ama son tahlilde, Brezilya’da da, Finlandiya’da da sonuç aynı; bir süre sonra hep beraber dans ediyoruz” diyor Doğan.
KONSERLERİMİZ BİRER DÜĞÜN
Ülke sathında yaşananların, ağır siyasi ve toplumsal koşulların sanata, müziğe, konserlere, onların performanslarına etkilerini soruyoruz. Doğan, “Konserler her şeye rağmen yaşadığımızı ve yaşamak zorunda olduğumuzu güçlü bir şekilde hissettiğimiz anlar. Umutsuzluğa kapılmamak için göz göze geldiğimiz, yan yana durduğumuz zamanlar” diye konuşuyor. Çalışmalarına devam ediyor olmalarını çok önemsediklerini, ancak motive olmanın bazen çok zorlaştığını vurguluyor Doğan. Laniepce ise “Müzik sektörü tabii ki yaşanan tüm krizlerden etkileniyor ancak müziğin kendisi ayakta kalacak... En büyük sorun müziği sadece ‘eğlence sektörü’ değerleri içine sıkıştırmaya çalışmak” diyor.
Karamsarlığa karşı, inadına umutlu, neşeli bir müzik yapıyorlar. Böylesi bir tavrın da kendi içinde zorlukları var mı? Doğan, “Biz zaten bu şekilde var oluyoruz, yani inadına mutlulukla. Karamsarlığa düşmek ilk refleks tabii ki, ama böyle bir hakkımız olduğunu düşünmüyorum. Aslında çok da özel bir şey değil bu durum, tarihteki tüm halk hareketlerinin, devrimlerin şarkıları vardır ve pek azı ağıtlardır” diye yanıtlıyor soruyu.
‘HAMAMCI TEYZE’ İSYAN, ‘ACIMADI YİNE’ UMUT ŞARKISI
“Pastırma Yazı” albümü için eserleri seçerken tek kriterleri olduğunu söylüyor Laniepce ve Doğan: “Çalmayı sevdiğimiz şarkılar olmaları.” Laniepce, “Tilki Köçek adını verdiğimiz parçayı neredeyse on yıldır çalıyoruz. Kalpazan Havası’nı ise ilk defa stüdyoda çaldık. Bizden Selim Sesler’e bir selamdı” diyor. Hamamcı Teyze’nin bir isyan, sözlerini Ceyl’an Ertem’in yazdığı Acımadı Yine’nin ise bir umut şarkısı olduğunu belirtiyor ve şöyle sürdüyor sözlerini: “70’lerin efsane funk grubu The Meters’tan Cissy Strut’ı çaldık, ama dinleyince tanıyamayabilirsiniz. Ya da albüme adını veren L’ete Indien coverı... Bilenler bilirler, Fransız şansonunun en arabesk şarkılarındandır, artık onunla da göbek atabileceksiniz. Longalar bizim için bir ilkti, daha önce bu anlamda Türk müziğiyle ilgili bir denememiz olmamıştı. Kısacası rengarenk bir albüm oldu Pastırma Yazı…”
60 KİŞİ ACIMADI YİNE DİYEREK GÖBEK ATTI
Kolektif İstanbul son olarak “Acımadı Yine” şarkısına klip çekti. Gruba bir şekilde katkısı bulunmuş 60 kişinin göbek attığı klip, çok kısa sürede 200 bini aşkın kez izlendi. Klibin sonunda ise Pina Bausch’un bir sözü var: “Dans et, dans et, aksi halde kayboluruz.” Laniepce, videolarının ilhanımın da bu olduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor: “Acımadı Yine videosu yerini buldu sanırım. Çok güzel tepkiler alıyoruz. Nefes almak için, yaşadığımızı unutmamak için gülümsemeye ihtiyacımız var. Zaten karamsarlık bir lükstür ve biz hayatla olan ilişkimizi sağlam tutmak için müziğe tutunuyoruz; müziğe ve müziği paylaşmaya...”