21 Ağustos 2016 06:57

Ragıp DURAN

15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı, darbeciler, büyük bir ihtimalle, AKP mekanizmasını etkisiz hale getirdikten sonra, Özgür Gündem’i de basacak,  yasaklayacak,  çalışanlarını, muhabir ve yazarlarını da gözaltına alacaktı.

Mevcut iktidar ise, henüz Gülen Cemaatini topyekün etkisiz hale getirememişken, tehlikenin devam ettiğini söyledikleri bir aşamada, Özgür Gündem’e yönelik çok şiddetli bir operasyon düzenledi.

Neden? 

Bu soruya verilebilecek birkaç yanıt var.

Önce genel politik perspektiften baktığımızda, Devlet-Kürt meselesi bağlamında düşündüğümüzde, kısa vadeli yakın geçmişi hatırladığımızda manzara şu: 

7 Haziran seçimlerindeki ağır yenilgiyi 1 Kasım’da az çok telafi ettiğini sanan iktidar, şimdiye kadar görülmemiş bir saldırganlıkla Kürt yerleşim merkezlerine yöneldi. Cizre, Nusaybin, Silopi, Şırnak, Gever ve Sur kelimenin gerçek anlamıyla, asker polis özel harekât timleri ve ağır silahlarla yerle bir edildi. Teröre karşı mücadele olarak sunulan bu operasyonlarda çok sayıda yaşlı, kadın ve çocuk yani siviller öldürüldü, sivil binalar yıkıldı.  Tanıklar hatta yerel resmi yetkililer, operasyonu gerçekleştiren silahlı güçlerin tümünün devletin bilinen üniformalı güçleri olmadığını dile getirdi. 

Dokunulmazlıklar meselesi, esas olarak HDP’yi etkisiz hale getirmek için, CHP Anayasa’ya aykırı olduğunu söylemesine rağmen, Meclis’ten geçti sonra da HDP’li vekiller hakkında iddianameler yayınlanmaya başladı.

Istanbul’un merkezinde Özgür Gündem’in binasına yönelik bu sert saldırı, Kürt il ve ilçeleriyle, Meclis’in seçilmiş üyelerine yönelik saldırıların bir devamı. 

SARAY ÇOK KIZGIN!

Saray, Kürt sözcüğünü duymak bile istemiyor. Çünkü ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sloganı ile başlayan süreçte, HDP ve Kürt siyasi hareketi, MHP ve CHP’nin muhalefetten istifa etmesinin ardından, siyasi arenada, Erdoğan’ı durdurabilecek, diktasını teşhir edebilecek tek güç olarak kaldı.

Saray, Kürtlere bu bakımdan çok kızgın. Herkes ya da çoğunluk boyun eğmişken Kürtlerin hâlâ barış, demokrasi, çoğulculuk demesi Erdoğan’ın psikolojisini bozuyor. Bu ne cesaret, bu ne cüret?

Üstelik, CHP ve MHP yönetimi ile bilumum ulusalcı, sağcı, milliyetçi kişi ve kesimler, Kürt karşıtlığı (düşmanlığı?!) temelinde çok kolay bir şekilde ‘Milli Birlik ve Beraberlik’ kurmuşken, Erdoğan hayal ettiği Başkanlık rejiminin önündeki bu neredeyse tek ve son engeli de  aşmak istiyor.

Batı medyası, Özgür Gündem’e saldırıyı birinci sayfadan görürken, bizim egemen medya, bir refiğinin başına geleni ya görmezden geldi ya da iç sayfalara atarak önemsizleştirmeye çalıştı. İktidarın sesi yayınlarda ise kapatma ve baskın destek gördü. 

KAPATMA KARARINDAKİ İKİ SORUN

Yasaklama kararını veren Istanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesinin kararında da iki sorun var: 

Birincisi, gazete ve gazete yöneticileri hakkında zaten soruşturma ve kovuşturmaların sürdüğü belirtiliyor. E o zaman aceleniz nedir? Bitsin kovuşturmalar, hüküm kurulsun, ceza ise ceza, beraat ise beraat… 

İkincisi, gazetenin ‘geçici’ olarak kapatıldığı belirtiliyor ama süre verilmemiş. Bir yaptırım ‘Geçici’ ise bunun süresinin verilmesi gerekir ki, gerçekten geçici olduğu anlaşılsın. Ayrıca sanık/sanıkların, gazetenin yeniden ne zaman yayınlanabileceğini önceden bilme hakları var.

Ne yazık ki, hukukun askıya alındığı mekan ve dönemlerde, keyfilik egemen oluyor.

NEDEN BU KADAR ŞİDDET?

Peki neden bu kadar şiddet? Doğan Güzel gibi dünya tatlısı bir adamı neden döversin? Aslı Erdoğan, Eren Keskin ve Ragıp Zarakolu’na kadar neden uzanıyor bu baskı?

Şiddet, sözü olmayanın başvurduğu bir yöntem. Özgür Gündem’i beğenmek zorunda değilsin. Karşı çıkıyorsan, orada yayınlanan bilgilere, fikirlere, önerilen tutuma, siyasete karşı çık! Bu muhalefetini de aynı araçlarla yani bilgiyle, fikirle, siyasetle yap…Elinde onlarca gazete, radyo, televizyon var… Üstelik Özgür Gündem öyle yüzbinlerce basıp satan bir gazete değil. Ama Özgür Gündem’in birkaç önemli özelliği var:

* Bu gazete, 1992’den bu yana onlarca kez yasaklandı, kapatıldı, nüshaları toplatıldı, yazarları, muhabirleri öldürüldü, hakkında onbinlerce dava açıldı, nihayet binası bombalandı ama tüm bu saldırılara rağmen 24 yıldır yayınını sürdürdü.Yani mayası sağlam.

* Bu mesele evet bir yandan ‘Haklılığın İnadı’ ama bir yandan da bu gazetenin arkasında var olan siyasi-ideolojik-toplumsal-kültürel taban. Özgür Gündem, her seferinde Anka Kuşu gibi enkazının altından yeniden doğup yayına devam edebiliyorsa, bunun nedeni, gazeteyi var eden siyasi-toplumsal zemin. Kürt meselesi varsa Özgür Gündem de var olacak.

* Gündem’in yanı sıra Evrensel, BirGün ve Cumhuriyet gibi günlük gazetelerin en önemli kimliği, iktidardan bağımsız olmaları ve özgürce, gazetecilik ilkeleri temelinde yayın yapabilmeleri.

* İşte tüm bu unsur ve nedenler, milyonlarca para yatırıp egemen medya yaratmasına rağmen, iktidar medyasının Saray’ın istediği etkiyi yaratamazken, mahallenin küçük afacan çocuğu, koskoca Saray’ın, Haşmetli Reis’in planlarını bozması/engellemesi, iktidarı korkutuyor. Korku, demokrasiden, laiklikten, yasadan, Anayasa’dan, ulusal ve evrensel yargıdan korku… Çünkü Özgür Gündem’in bugün yazdıkları, yarın Ankara’da ya da Lahey’de bir mahkeme savcısının iddianamesine temel teşkil edebilir.

Evrensel'i Takip Et