22 Ağustos 2016 00:56

Bebekten katil yaratılan ülkede, çocuktan bomba da üretilir

Şiddetin sıkıştırdığı çocukların şiddetle patlaması, en ufak örneklerden en korkunçlarına dek şaşırtıcı değildir. Sorumlu yine devlet.

Paylaş

Prof. Dr. Serdar M. DEĞİRMENCİOĞLU

Antep’te yapılan saldırının ardından, dün Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan açıklamada dikkat çeken iki nokta var. Bunlardan ilki, düğün salonunda yapılan saldırıyı ve bu saldırının benzeri saldırıları yapan oluşum ve bu oluşuma engel olmayan devlet birimleri belliyken, sorumlulara işaret etmektense kafa karıştırma çabasıydı. DAİŞ’ten söz etmek yerine, “FETÖ terör örgütü” ve PKK’den söz etmek, ardından Türkiye’deki hiçbir saldırı ile eşleştirilemeyecek PYD/YPG’den söz etmek ancak bir hedef şaşırtma çabası olarak görülebilir. DAİŞ’ten “dini belli olmayan bir örgüt” olarak söz edilmesi ise de ancak bu bağlamda anlaşılabilir.

SORUN ÇOCUKLARDA DEĞİL ONLARI KULLANANLARDA

Öte yandan, Recep Tayyip Erdoğan saldırının “12-14 yaşlarında bir canlı bomba” tarafından gerçekleştirildiğini belirtti. Bu doğruysa, şunları düşünmek geliyor: Türkiye artık çocukların canlı bomba olarak görev yaptığı bir ülke. Bu, elbette ki, kendiliğinden gerçekleşmedi. Çocuklar ancak yetişkinlerin büyük bir çaba harcaması ile bir canlı bombaya dönüşebilirler. Açmak gerekirse, Antep’teki saldırı –benzer her saldırı gibi– planlanmış ve hazırlığı yapılmış bir katliamdır. Bu saldırıda yer alan çocuk, hangi yaşta olursa olsun, yalnızca bir figürandır. Onu katil olmaya sürükleyenler ise çocuklara zerre kadar değer vermeyen, kafalarındaki dogmalara inanmış yetişkinlerdir. Rakel Dink’in 2007’de söylediklerini anımsamakta yarar var: Bebeklerden katiller yaratan bir karanlıktır. Bu sözlerden yola çıkarak Erdem Gül durumu şu şekilde özetliyor: “Çocuktan katil yaratan ülke, çocuktan bomba da yaptı.”

DEVLETİN TARAF OLMAKTAN ÇIKMASI GEREK

Türkiye’de şiddet özellikle 12 Eylül rejimi ile kök saldı. Özal yönetimi ile ateşli silahların topluma yayılması kolaylaştı ve 2015’de ölüm bir siyaset aracına dönüştürüldü. Sorumlu devlettir. Günümüz Türkiye’sinde çocuklar her yerde (evde, okulda, sokakta, medyada) sürekli olarak şiddet ile karşı karşıya. Çocuklar şiddetle kuşatılmış durumdalar. Şiddetin sıkıştırdığı çocukların şiddetle patlaması, en ufak örneklerden en korkunçlarına dek şaşırtıcı değildir. Sorumlu yine devlet.
Polislere taş attıkları için soruşturma, kötü muamele, insan hakları ihlalleri, hatta hapis cezaları ile karşı karşıya bırakılan çocuklar ve gençler hakkında söz söyleyenlerin çoğu, var olan toplumsal koşulları ve süren çatışma ortamını yadsımıştır. Oysa devletin takındığı tutum, yaşanan sorunların en temel öğesidir.
Antep’teki saldırıda bir çocuğun yer alması da ancak bu şekilde anlaşılabilir. Bir çocuğun, ister Türkiyeli, ister Suriyeli olsun böyle bir saldırıda yer alabilmesi için yetişkinler tarafından yüce bir varlığa hizmet ettiğine ve büyük bir iş yapacağına inandırılmış olması gerekir. Türkiye’de çocuklar yıllardır bu mesajı alıyorlar. Çanakkale’nin bir “iman zaferi”, Sarıkamış’ın “yüce bir başarı” olarak sunulması hep bu amaçla. Devlet birimleri ve yerel yönetimler uzun süredir çocukları yüce bir varlık için kendini kurban etmeye özendirmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çocukları şehit olmaya özendirdiği Evrensel tarafından Mart ayında gözler önüne çıkarılmıştı. Diyanet Çocuk Dergisi’nde, “Şehit olan cennette o kadar mutlu olur ki, on defa şehit olmak ister”, “Keşke ben de şehit olabilsem” gibi ifadelere yer verilmişti. Asıl görevi çocukları yaşatmak ve korumak olan devlet, çocuklara “Şehitler acı çekmez”, öldüklerinde “günahları bağışlanır” diye ölüm propagandası yapabiliyorsa, IŞİD vb örgütlerin yapabileceklerinin çok daha kötü olabileceği tahmin edilebilir.

ÇOCUKLARDAN UZAK DURUN

Diyanet’in özellikle küçük çocukları hedef alması, onlara acısız bir ölüm ve cennet vaat etmesi çok önemli. Çok küçük yaştan çocuklara dogmaları belletmek ve bu dogmaların sorgulanmaz kılınmasını sağlamak, çocukların daha 9-10 yaşlarında inanmış birer nefere dönüştürülmesini sağlayabilir. Antep’te yapılan saldırıda 12-13 yaşında bir çocuk yer aldıysa, bu o çocuğun özgür düşünen, dünyayı sorgulayan bir birey olmasının engellenmesi ile sağlanmıştır. Hemen anımsayalım: Diyanet, çocukları ölüme teşvik ederken tüm iddialarını peygamberden alındığı söylenen sözlere dayandırmıştı. Amaç, çocukları şehitliğe özendirme siyasetini sorgulanmaz kılmaktı. Çok küçük yaştan çocuklara şehit olmanın tanrının ve peygamberin emri olduğu söylenilirse, çocuklardan canlı bomba yapmak çok daha kolay olacaktır. Çocukları zayıf oldukları için hedef alıyorlar.
Artık din her olanakta siyasete araç ediliyor. “Şehit olunca cennete gideceksiniz” diye çocukları ve gençleri savaşa sürmek, ister devlet ister IŞİD tarafından yapılsın kabul edilemez. Çocukları katil olmaya sürükleyenler çocuklara zerre kadar değer vermeyen, kafalarındaki dogmalara inanmış yetişkinlerdir. Devletin son 10-12 yıl içinde yürüttüğü çalışmalar ve geçen yıl devreye sokulan ölüm siyaseti çocuklara ancak acı getirebilir. Ölüm üzerinden siyaset yapmak ancak bir insanlık suçu olarak görülebilir.

ÖNCEKİ HABER

Evet, başımıza gelen birçok şey Suriye politikanızdan

SONRAKİ HABER

Aktay: HDP'lilerin hazırlıklı olduğu görüldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa