Gerekli önlemler yıllardır neden alınmıyor?
Koç Üniversitesi Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Somer’le IŞİD’in Antep’teki saldırısını konuştuk.
Şerif KARATAŞ
İstanbul
Koç Üniversitesi Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Somer’le IŞİD’in Antep’te bir düğünde gerçekleştirdiği saldırıyı konuştuk. Saldırıda siyasi iktidarın sorumluluğuna işaret eden Somer, “IŞİD’in Türkiye’deki toplumsal tabanına ve örgütlenmesine yönelik yıllardır alınması gerekip de alınmayan bariz önlemler neden alınmıyor” diye sordu. Meclisin bu dönemde mutlaka açık olması ve çalışması gerektiğini ifade eden Somer sorularımızı yanıtladı.
IŞİD Suruç’la birlikte Türkiye’de canlı bomba saldırılarına Antep’i de ekledi. Antep IŞİD’e sınırı olan bir kent bu durumu da göz önüne aldığımızda bu son saldırı için neler diyeceksiniz?
Eğer bu saldırıyı IŞİD gerçekleştirmişse (bu soruyu yanıtlarken kesin bir açıklama yapılmamıştı) Türkiye’nin dış politikasına ve iç barışına yönelik olduğu kadar Türkiye’deki Kürt siyasetine yönelik bir saldırı ve gözdağı da olabilir. Suriye’de Kürtler canımızı yakarsa biz de Türkiye’de savaşı akranlarına yayarız anlamına geliyor olabilir. Tabii bunların hepsi spekülasyon. Bu insanlık dışı saldırı yine ortaya çıkardı ki Türkiye’de yönetim, istihbarat ve siyasal sistemin işlemesi anlamında büyük bir zaaf var ve bundan yararlanmak isteyen birçok iç ve dış odak olabilir. Bu zaafların olduğunu zaten uzun zamandır söylüyoruz ve son darbe girişimiyle ayyuka çıkmış oldu. Devlet aygıtı büyük bir çalkalanma ve belirsizlik yaşıyor. 15 Temmuz sonrası akabinde yakalanan darbe karşıtı toplumsal konsensüs fırsatı, iktidar tarafından devleti ve demokrasiyi onarmak adına doğru yollardan kullanılıyor mu? Bu konuda da çok acı ki olumlu yanıt veremiyoruz.
‘MECLİS ÇALIŞMALI’
IŞİD Türkiye’de yaptığı canlı bomba saldırılarını şimdiye kadar üstlenmedi. IŞİD Türkiye’deki eylemleri neden üstlenmiyor sizce? Yine bu bağlamda Türkiye’deki iktidar IŞİD ile mücadele yürüttüğünü söylüyor. Bu mücadeleye ilişkin değerlendirmeniz nedir?
IŞİD yaptıysa -ki hangi IŞİD, merkezi yapılanması olan hiyerarşik bir örgüt değil- neden üstlenmiyor onun motivasyonunu bilmemiz mümkün değil. İstihbaratçıların işi. Ama üstlenmemesinin Türkiye siyasetinde etkisi ne oluyor? Vatandaşı olduğumuz devleti yöneten hükümetin bu etkiyi bertaraf etmek için yapabilecekleri var mı, alabileceği önlemler var mı ve varsa bunları gerçekleştiriyor mu? Bizim görevimiz bu soruları sormak. IŞİD’in bu saldırıları üstlenmemesi Türkiye’de var olan toplumsal güvensizlikleri pekiştiriyor ve komplo teorilerini besliyor. Kürtlerin büyük bir kesiminin devletle ve hükümetle arasında olan güvensizliğin daha da artmasına, IŞİD’in bir zamanlar Hizbullah örneğinde olduğu gibi Kürtlere karşı kullanıldığı veya müsamaha gördüğü inancının güçlenmesine neden oluyor. Bu toplumsal barış ve devlet toplum ilişkisi kadar devletin geleceği açısından da çok tehlikeli.
Burada yapılabilecek ne var ve yapılıyor mu? Birkaçı, bence çok endişe verici hata hemen ön plana çıkıyor. Birincisi, darbe sonrası iktidar ve muhalefet arasında oluşan görece uzlaşma ve yakınlaşmaya HDP’nin dahil edilmemesi bence çok yanlış. HDP eleştirilebilir ve PKK konusunda eleştirilmeli hiç kuşkusuz ama hem 79 milyon birleşti iddiasında olup hem milyonlarca insanın oy verdiği darbeye karşı çıkmış meşru bir partiyi dışarıda bırakmayı açıklamak mümkün değil. Doğru değil ve ülkeyi ve toplumu bölüyor. Oysa biraz önce dediğim gibi tam tersine siyasetin hem topluma hem de dış dünyaya karşı bir birlik görüntüsü vermesi gereken bir dönemden geçiyoruz. Ama bu birlik görüntüde kalırsa kalıcı olamaz, asgari ilkeleri derhal açıklanmalı bu da elbette eşitlikçi demokrasi, cumhuriyet ve hukuk devleti temelinde olmalı.
İkincisi, Meclisin bu dönemde mutlaka açık olması ve çalışması gerekir. Toplumsal uzlaşmayı Meclis temsil edebilir ancak. Üçüncüsü, darbe girişimi sonrası devlet kaçınılmaz olarak bir onarımdan ve yeniden yapılanmadan geçecek. Ama bunun mutlaka tek parti iradesiyle değil partiler arası uzlaşmayla yapılması gerekir. Cemaatçilikle hesaplaşma ise mutlaka hakikat ve uzlaşma komisyonları yöntemiyle yapılmalı. Bu komisyonlar geçmişte Meclisteki insan hakları komisyonlarının çalışmasına benzer yöntemle kısa sürede kurulabilir ve çalışmaya başlayabilir. Şu anki yöntem devlet kadrolarında sonu hiç gelmeyen ve kurunun yanında yaşın da yandığı tasfiyelere yol açacaktır. Bu şekilde devlet aygıtının toparlanması çok zor. Dördüncüsü, IŞİD’in Türkiye’deki toplumsal tabanına ve örgütlenmesine yönelik alınması yıllardır gerekip de alınmayan bariz önlemler neden alınmıyor? Gaziantep saldırısı sonrası yas ilan edilmeyecek mi? Bunların hepsi yapılabilecek şeyler yani siyasal irade olduğu takdirde uygulanması mümkün politikalar.
ÜLKE VATANDAŞLARININ HEPSİNİN EŞİT OLMASI GEREKİR
IŞİD’in saldırısı bu kez HDP tabanına yönelik oldu. Buna dair neler söyleyeceksiniz?
Kime yapıldığının önemi olmaması ve bunun iç ve dış terör odaklarının da malumu olması gerekir. Ama bir partinin en asgari müşterekler üzerinden ve cılız partiler arası diyalog zeminlerinden bile dışlandığı bir ortamda tabii bunu iddia etmek mümkün olmuyor. Bu ülke vatandaşlarının hepsinin eşit olması, acıların ortak paylaşılması ve eğer kurumlar yeniden inşa olacaksa azınlık çoğunluk demeden uzlaşma yoluyla yapılması gerekir. O zaman terör odaklarının kullanacağı en büyük zaaf ortadan kalkar.
Başka ülkelerde de terör saldırıları oluyor ama demokrasilerde kolay kolay tekrarlanmıyor, gerekli önlemler alınıyor ve risk minimize ediliyor. Başka konularda ayrışan toplum bu konularda birleşiyor, ortak tepki veriyor. Mükerrer terör olayları siyasetin şiddet aracıyla yapıldığı ve devlet aygıtlarının liyakat ve hukuk temelinde değil etnik ve dini aidiyet temelinde örgütlendiği azgelişmiş ülkelerde oluyor.