İşçiler edebiyatta neden görünür değil?
Evrensel Kültür Dergisi edebiyatta ‘işçi temsili’ni tartışıyor
Evrensel Kültür, sanatın farklı disiplinlerindeki işçi temsillerini ele aldığı dosya dizisini “Edebiyatın işçileri” dosyası ile tamamladı. İşçi sınıfının bir “tema” değil, “değişimin öznesi” olduğunu vurgulayan Evrensel Kültür, şu çağrıyı da yaptı: “İşçi temsilindeki ana duygu dünden bugüne nasıl değişti? Hangi değişimlere koşut olarak edebiyatta da değişti? Bugünün işçileri edebiyatta hangi özellikleri ile öne çıkıyor? Soru çok ve yanıt aramaya dergimizin sayfalarında devam edeceğiz. Tartışmaya birlikte devam edelim”.
Derginin bu ayki dosyasında yazı ve görüşleriyle; Aydın Çubukçu, Diyar Saraçoğlu, Sennur Sezer, Yaşar Güneş, Selda Uygur, Ebru Yeşim Sargıcı, Adnan Özyalçıner, Mahmut Temizyürek, Şeref Bilsel, Behçet Çelik ve Mustafa Kemal Coşkun yer aldı. Ayrıca, edebiyatımızdaki işçi romanlarına dair kapsamlı bir listeye de yer verildi.
SANAT VE MÜCADELE ETKİLEŞİMİ
Aydın Çubukçu, “İmgenin prizmasında işçiler” başlıklı yazısında Evrensel Kültür’ün dört sayıdır sürdürdüğü dosyaların toplamına da değiniyor ve “Resim-heykel, müzik, sinema ve edebiyat, geçmişte toplumsal hareketin öznesi olarak rol üstlenmiştir ve temel nitelikleriyle toplumsal hareketin rengini ve kimi özelliklerini oluşturmuşlardır. Tersi de doğrudur: hareketin temel özellikleri, sanat ve edebiyatın içeriğini, ortaya çıkardığı imgenin niteliklerini belirlemiştir. Bu etkileşmenin, sınıf mücadelesinin tarihini anlamak bakımından büyük önemi olduğu açıktır” diyor. Çubukçu, oldukça sancılı bir dönemden geçilmesine karşın bu alanda “Umudu büyütmek için de yeterli kaynağa sahip olduğumuzu” da vurguluyor.
FARKLI YÖNLERİYLE EDEBİYATTA İŞÇİ
Yaşar Güneş “İşçi sınıfının Türk şiirindeki görünümü”, Selda Uygur “Reşat Enis romanlarında işçiler”, Diyar Saraçoğlu “Dün, bugün, yarın: Türkiye işçi romanları”, Ebru Yeşim Sargıcı “Türk edebiyatının aynasından işsizlik” başlıklı yazılarıyla dosyada yerini alıyor. Geçen yıl yitirdiğimiz Şair Sennur Sezer, Evrensel Kültür’de 2009 yılında yayımlanmış bir yazısı ile dosyada yerini alıyor. “Emekle dut yaprağı atlas olurken” başlıklı yazı, ilk işçi öyküsü “Sus Payı”nın hikayesini anlatıyor.
DARBEDEN SONRA
Evrensel Kültür eylül sayısında ayrıca darbe girişiminin ardından yaşananlar ile ilgili makalelere de yer veriliyor. Çağdaş Günerbüyük, “Kim bu kahraman?” sorusuna dünden bugüne sinema ve televizyondaki imgeler etrafında yanıt arıyor. Eşkıya filmi ile biten bir dönemin ardından, Polat Alemdar ile biçimlenen yeni “kahraman” tipini sorguluyor. Hakkı Özdal’ın gündeminde “Yeni normal, tarafsız devlet ve yeni halk” başlıklı yazısı ile darbe sonrası siyasal iklim var. Burhan Kum, “Burjuvazi neden resim almalı” başlıklı yazısında ABD’de siyahlara şiddet ve darbeden kalkarak, Evren’in “ressam”lığına uzanarak hoş bir gündem analizi yapıyor. Mustafa Kara’nın şiirin meydanlarda kullanımı üzerine yazdığı yazının başlığı “Toprak işleyenin, şiir kullananın”.
NECİP FAZIL, ŞEYTAN VE DİĞERLERİ...
Dergide, Hasan Aksakal’ın Necip Fazıl Kısakürek’in Ağaç dergisi dönemini anlattığı incelemesi dikkat çekici yazılardan. Mithat Fabian Sözmen ise sanatta “şeytan”ın izini sürüyor. Müge Tuzcuoğlu Hüsamettin Bahçe’nin Êzidî fotoğraflarından oluşan sergisini yorumluyor. A. Galip Yener “Sanatçı imgesi nasıl oluşur?”, Gökhan Tok “Teknoloji korkusu”, Çetoyê Zedê “Modern Kürt Tiyatrosunun ilk adımları” diğer yazı başlıkları.
EDEBİYATÇILAR NE DİYOR?
Dosya kapsamında yazar, şair ve araştırmacıların “işçi temsili” ve zaman içinde değişimine yönelik sorulara verdiği yanıtlar da yer alıyor. Bu yanıtlardan bazı bölümler şöyle:
Şeref Bilsel: Bize işçi mi yok! İş ve işçi ve işverenin nasıl tanımlandığı ve bu tanım alanları içinde kazandığı kültürel anlamlar da önemli. Buradan bakınca Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli’ndeki Zebercet’in iç hesaplaşmanın, bunalımın, kendini başkasının yerine koymanın işçisi olmadığını kim söyleyebilir?
Mahmut Temizyürek: Bugün o görünmez yazarın yokluğunu dert etmemeli; çünkü geçicidir görünmezlik. Dünya maruz kaldığı şu küresel yangından nasıl kurtulacağıyla kafayı bozmuş durumda. Bu mahşerde işçi sınıfı yazarını er geç göreve çağıracaktır.
Behçet Çelik: 1980’lerin sonlarında dolaşıma giren “Elveda proletarya” goygoyu, sadece işçi sınıfını değil, çalışma hayatını da edebiyatın kapsama alanından çıkarmışa benziyor. Bunun bir nedeni, sanırım, bu gibi konuları zihinlerinde tartışması beklenebilecek, bunun acısını, sıkıntısını daha derinden yaşayan işçi sınıfından yazarların da geçmişle kıyaslayınca bir hayli az olması.
Adnan Özyalçıner: 1980’le hasır altı edilir. Değil işçi, insan ilişkileri bile karanlığa gömülür uzun bir süre. Nedeni edebiyatımızın çok satarlığa evrilişidir. Edebiyatın metalaştırılmasıdır. Kapitalizmin idareyi ele alışıdır. Ee, iş yaşamında kapitalizmle baş edemeyen işçi, edebiyatta nasıl baş etsin?
Mustafa Kemal Coşkun: Geçmişte işçilerin edebiyatta daha az yer almasının kimi nesnel nedenleri olabilir, işçi sınıfının yeterince gelişmemiş olması gibi. Ama proleterleşmenin bu kadar hızlandığı, sınıf mücadelesinin bu kadar keskinleştiği günümüzde neden işçiler hâlâ edebiyatta kendilerine yer bulamıyorlar? Yani hem nesnel hem öznel koşullar gelişmişken neden romancılar, şairler tarafından görülmüyorlar?