03 Eylül 2016 09:20

Adalet olsaydı kadınların da hakları olurdu

Bir türlü haykıramadığımız “ayrımcılığın ve şiddetin son bulması” talebimizi yükseltmek için artık çok düşünmeye gerek yok...

Paylaş

Adile DOĞAN
Kutuplaştırmanın, ötekileştirmenin, milliyetçiliğin iyice körüklendiği bugünlerde memleketin gündemi, uzun bir süre önce çocuk parkına baz istasyonu kurdurtmayan kadınlardan biriyle sohbetimizi de belirledi. Mahallede bir parkın tam orta yerine baz istasyonu kurulmak istenmişti. Kadınlar gece gündüz direnmiş ve baz istasyonunu kurdurtmamışlardı. O sırada bizden –Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’nden– de destek istemişlerdi. Biz onlarla dayanışmaya gitmiştik, onlar da derneğe gelmeye başlamışlardı. Daha sonraları AKP’nin bir belediye meclis üyesi dernekle ilgili kadınlara olumsuz propaganda yapınca, kadınlar bizi pek tanımadıkları için, dernekten uzaklaşmışlardı.
İşte o dönemden tanıştığımız bir kadın arkadaşımızla, darbe girişimi sonrası yeniden yollarımız kesişti. Sımsıkı sarıldık birbirimize. Hal hatır faslından sonra derneği ve çalışmalarımızı sordu. Sohbet koyulaştıkça, konu darbe girişimine, OHAL’e geldi. 
MADEM DEMOKRASİ VAR... 
Demokrasi nöbetinde en önde sokağa çıkmış, hatta örgütleyicisi olmuş. Bir akşam kendi oturduğu sokağı “demokrasi nöbeti”ne çağırmış ama insanlar çıkmak istememiş. Buna çok kızdığını, bayrağını alıp tek başına alana gittiğini anlatıyor. Ama OHAL ilan edilince yakın akrabalarından iki kişi de görevden alınmış. “Ben sokağa ülkenin menfaati için çıktım. Darbeye karşı olduğum için mücadele ettim, ama ilk fırsatta çocuklarımızı görevinden ettiler. Neymiş, ikisi de sokağa çıkmamış. Şu an çok pişmanım, bunlar için değmezmiş! Madem demokrasi var, o zaman herkes fikrini söylemeli…” diyor. 
KÖTÜ NİYETLİ İNSANLAR!
Darbe girişiminin ikinci gününde toplandıklarını kalabalığın içinden birilerinin, “Evlerine bayrak asmayanlara saldırmak lazım” diyerek halkı provoke etmeye çalıştığını, gençlerin de buna hemen kandığını anlatıyor. “Orada ben ve diğer kadınlar olmasaydık, yıllardır komşuluk ettiğimiz insanlara belki de saldıracaklardı. Bizler sokağa darbe olmasın diye çıktık ama kötü niyetli insanlar hep başka yerlere çekti. Bence buna da hükümet fırsat verdi.”
Kalabalığın içinde silahlı insanlar olduğunu, kadınlar ve çocukların korktuğunu söyleyerek, tepkisini şöyle ifade ediyor: “Bunlara ne gerek var! Milletin eline silah vereceksen, o zaman polise ne gerek var?” 
Askeri darbeyi engellediklerini ama OHAL’in yanlış olduğunu düşünüyor. İnsanların nasıl kışkırtıldığını gördüğünü belirterek, yaşananlardan hükümeti sorumlu tutuyor: “Sırf gözdağı olsun diye suçsuz, günahsız insanları işinden ediyorlar ya da hapse atıyorlar. Biz çocuklarımızı cemaat yurtlarına AKP’ye yakın yerler diye verdik. Ama çok pişmanım, sokağa çıktığım için de pişmanım.”
‘KADER Mİ, SINANIYOR MUYUZ, BİLEMEDİM’
Ancak tek sıkıntısı darbe sonrası yaşadıkları değil. Ekonomik olarak durumları çok kötü. 40 yaşından sonra çalışmak zorunda kaldığını ve yaşından ötürü asgari ücretin altında bir maaşla çalıştığını söylüyor. Zam talep ettiğinde “Zaten yaşlısın seni çalıştırdığımıza dua et” demişler. 
Kısa süre önce de kızı, eşinden şiddet gördüğü için evi terk etmiş ve boşanma davası açmış. Kendisinin de eşinden yıllarca şiddet gördüğünü söylüyor. “Ben çok çile çektim. 80 darbesinde 13 yaşındaydım. O yaşta babam bir boğaz eksilsin diye beni kocaya verdi, bir bakkal dükkânı karşılığında. Benim eşim de içen bir adamdı, sürekli döverdi beni. Şimdi 2000’li yıllardayız ve kızım benimle aynı şeyleri yaşıyor. Kader mi desem, Allahım bizi sınıyor mu desem, bilemedim.”
BİZ KİMLERLE, KİMİN İÇİN SOKAKTAYIZ?
‘Demokrasi nöbeti’nde kızını döven damadı ile karşılaşınca kendine “Bu adam da benimle aynı alanda… Biz kimlerle, kimin için sokaktayız?” diye sorduğunu dile getiriyor. “Eski damadım, akrabamızın görevden alındığını öğrenince kapıya dayanmış. Mahallenin karakoluna gidip kızımdan şikâyetçi olmuş, ‘onu akrabası darbeci diye boşuyorum’ demiş. Biz ondan davacıyız ya, o da suçunu böyle örtmek istiyor. Kendini aklamak için bu durumu kullanacak. Bu ülkede adalet yok, eğer olsaydı kadınların da hakları olurdu. Şimdi benim kızımı kocası öldürse belki kahraman ilan edilecek.”
Bombaların patladığı, savaş ve şiddetin her yanımızı sardığı, kanlı söylemlerin ayyuka çıktığı, ayrımcılığın, düşmanlığın körüklendiği bu ortamda kadına yönelik şiddetin daha da artacağını söylemek kehanet olmaz. Arkadaşımız bunu hem kendisinin hem kızının son aylarda yaşadıklarıyla görmüş. Bizim ortak sorunumuz olan ama bir türlü ortak haykıramadığımız “ayrımcılığın ve şiddetin son bulması” talebimizi yükseltmek için artık çok düşünmeye gerek yok...
 

ÖNCEKİ HABER

Çukurca'da çatışma: 7 asker hayatını kaybetti

SONRAKİ HABER

Hüseyin Çapkın tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa