'Süslü ışıklar altında hayatımız karartılıyor '
Avm'lerde yoğun tempoda ve sürekli taciz altında çalışan kadınlar: 'AVM’ler para için var, paranın da dini imanı yok.'
Haşim DEMİR/Gökçe ARSLAN
Anadolu yakasında artık hemen her ilçede var olan alış veriş merkezlerinde (AVM) faaliyet gösteren fastfood lokantalarında, marka olmuş çeşitli mağazalarda binlerce kadın çalışıyor. Yoğun bir tempoyla bütün gün ayakta çalışan kadınların daha da yakıcı bir sorunu var; taciz.
Giyiminden makyajına kadar her şeylerine patronlar ve müdürlerin karar verdiği kadın çalışanlar, aldıkları eğitimlerde “Müşteri velinimetimizdir” fikriyle işe hazırlanıyor. Günlük mesailerinin bir sınırı yok; bazen günde 18 saat çalışmaya zorlandıkları gibi, haftalık izin hakları da kolayca ellerinden alınabiliyor. Ücretler genellikle yaptıkları satış üzerinden prim usulüyle belirlendiğinden, sürekli daha fazla çalışmaya ve rekabete itiliyorlar.
Sürekli bu tempoda çalışan kadın işçilerin bir çoğu psikolojik tedavi ihtiyacı duyuyor. Ümraniye’de bulunan Can Park, Bu Yaka ve Kemerdere’de bulunan Metro Garden, Optimum, Palladium, Brandium alıveriş merkezlerinde çalışan kadınlarla görüştük.
Hamburgercide çalışan Şehriban Kozalak, çalışma koşullarını “Dışı seni yakar, içi beni” diyerek anlatmaya başlıyor. “Sabah sekizde başlıyor mesaimiz, akşam saat ona kadar, yani alışveriş merkezi kapanıncaya kadar devam ediyor. Ayaktayız sürekli. Müşterinin en ufak memnuniyetsizliğinin ceremesi bize kesiliyor. Haftada sadece bir gün iznimiz var. Uykusuzluk çekiyoruz. Bu genç yaşta bacaklarımızda varis oluyor, gece kramplardan acı çekerek uyuyamıyoruz. Derdimizi firmanın yetkilisine anlattığımızda, ‘Beğenmiyorsan çıkarsın’ diyerek bir sürü hakaret ediyorlar. Anti depresan ilaç kullanıyorum. 2500 lira alıyorum diye bu iğrenç çalışma koşullarına boyun eğiyorum. Başka bir mesleğim yok, mecburum çalışmaya.”
TACİZLERİN SONU GELMİYOR
Bu yorucu iş koşullarının yanında tacizlerden de bıkmış usanmış: “Bizi ‘hazır yollu’, ‘müşteri tavlayan’, ‘kolay sevgili yapan’ olarak görenlerin haddi var, hesabı yok. Bakışlarıyla taciz edenlerin, telefon numaralarını peçetelere yazarak ‘Buluşalım, senden hoşlandım’ diyenlerin sonu gelmiyor. Bir gün yanlışlıkla bir müşteriye ismimi söyledim, söylemez olaydım. İki yıl boyunca tacizine uğradım. Dava açtım, suç duyurusunda bulundum. Henüz bir sonuç yok. Üstelik sürtük muamelesi gördüm, o kişinin ailesi tarafından.”
İsim yapmış bir giyim mağazasında çalışan Nalan Işık ise günde en az 14 saat, bazen 20 saati bulan bir maratona tabi tutulduklarını belirtiyor. “İnanın, bu süslü, loş ışıklar altında kimse bilmiyor ki hayatımız karartılıyor. ‘Ne kadar satış yaparsan o kadar prim’ diyerek canımıza okuyorlar. Kimse bilmiyor halimizi. Müşteriler de biz çalışanları bir eşya gibi görüyor. Milyar dolarlar kazandırdığımız patronlar, müdürler bize metres muamelesi yapıyor. Biraz güzel ol, biraz zarif ol, bak o zaman iğrençliklere. Çalıştığım yerde erkek bir çalışanın beni giyinirken dikizlediğini gördüm, o an yıkıldım. Emekli olma ihtimalimiz zaten yok. Başka mesleğim olsaydı bir dakika durmazdım.”
YALAN SÖYLEYİN, MÜŞTERİ TAVLAYIN, CİROYU TUTTURUN!
Pizzacıda çalışan Buket Değirmenci de “Bilfiil 17 saat çalışıyorum” diyerek şöyle devam ediyor: “Bizden resmen çirkeflik yapmamız isteniyor. ‘Bir pizza yerine iki pizza veriyoruz’ diyerek düpedüz hamur yediriyoruz müşteriye. Şef olmak için işletme müdürüne veya patronun oğluna cilve yapman lazım. Hafta sonu tatili yok. Bayram tatili yok. AVM kapanır biz, o zaman evimize gideriz. Bu hayat değil! Aslında en ağır işi yapıyoruz. Ayakta can mı dayanır!”
Bir giyim mağazasında satış elemanı olarak çalışan Meryem Aslıyüce ise bir akrabasının yardımı ile binbir zorlukla iş bulduğunu, daha ilk günden sözlü hakaretlere maruz kaldığını anlatıyor. “Bize ‘Bugünlük ciroyu tutturun, gerektiğinde yalan söyleyin, müşteri tavlayın’ diyorlar. Ciro tutturulmadığı zaman tek kuruş prim alamıyorsun, bayram izni kullanamıyorsun, hafta sonu iznini yapamıyorsun. En az 14 saat çalışıyorum. Günde en az 10-15 kez sözlü tacizin hedefi oluyorsun. Şikâyet ettiğinde ise ‘Ne yapalım katlanacaksın, geniş ol’ denilerek bir de azar işitiyoruz. Telefonla konuşmamız, gün içinde yasak. 15 dakikada yemek yiyorsun, tuvalete giderken gizlice sigara içiyorsun. Ama çalışmak zorundayım, çünkü hasta babama bakacak başka kimse yok. İlaç alacak parayı ben buluyorum. Anlayın halimi...”
KEŞKE BEN DE BURADA ÇALIŞSAM DERDİM
Başka bir giyim mağazasında da Sinem Baykal ile konuşuyoruz. Günlük ciroyu tutturmak amacıyla müşteriyi etkilemek için “her şaklabanlığı yaptıklarını” söylüyor. “Burada çalışmadan önce, ‘Keşke ben de bu mağazada çalışsaydım’ diyordum, ama öyle değilmiş. Giysi mi beğendiriyoruz, kendimizi mi beğendiriyoruz belli değil. Taciz var, küfür var, hakaret var... Birinin yüzüne azıcık gülüyorsun, başka türlü anlaşılıyor. Erkeklerin çoğu böyle işte. Kimseye güvenemiyorsun. Dışarıdan güllük gülistanlık görülür AVM’ler. Ama AVM’ler para için var, paranın da dini imanı yok.”