'Biz biriz ve kazanacağız!'
Sendikalaştıkları için işten atılan işçiler bir aydır direnişte.
Serap CAN/Adile DOĞAN
Tedi Discount Tekstil Mağazacılık’ın Tuzla yan sanayi ve Topkapı’da bulunan depolarında çalışan 86 işçi, yaklaşık üç ay önce sendikalaşmaya karar verdi ve DİSK’e bağlı Limter-İş Sendikasına üye oldu. Sendikalaştıkları için işten atılan işçiler bir aydır direnişte. Tuzla’daki depo önünde direniş çadırı kuran işçilerden 10’u kadın. Kadın işçilerle direnişi, çalışma koşullarını ve sendikalaşma süreçlerini konuştuk.
BİZ POLİSE DEĞİL, POLİS BİZE KARŞI
İkbal Karaoğlu söze başlarken, bize, Tuzla yan sanayide bulunan Tedi deposunda yapılan iş hakkında bilgi veriyor. Depoda gıda dışında, tekstilden oyuncağa aklınıza gelebilecek her türlü ürünün paketlendiğini ve Tedi’nin ülke çapındaki 250 mağazasına gönderildiğini anlatıyor. “İşe ilk paketlemeci olarak girdim, daha sonra bütün bölümlerde çalıştım, sonra da ustabaşı oldum. İşimi severek yapıyordum, hasta bile olsam çalışırdım, her söyleneni yapıyordum, mızmız bir işçi değildim. İş yerinde sorunlar yok değildi ama ben yine de işime bakıyordum. İşçilerin hepsi sendikalaştıktan sonra en son benim haberim oldu” diyor. Bunun nedenini de şöyle açıklıyor İkbal: “Hem görüş farkımız vardı, hem türbanlıydım, hem de ustabaşıydım. Bu nedenden dolayı güvenlik açısından işçiler en son bana söylediler. Söylediklerinde de ben biraz düşündüm, babama sordum. Babam da ‘Ol’ dedi, ‘Sendika kötü bir şey değil.’ Ben de üye oldum, arkadaşlarım bana sendikalı olmanın faydalarını anlattılar. Daha önce bana gelselerdi karşı çıkardım. İşten atılırım korkusundan, başka bir yerde iş bulamama kaygısından dolayı kesinlikle karşı çıkardım. Ama şimdi sendikal haklarımızı, birlikte olduğumuzda güçlü olduğumuzu biliyorum ve sendikalaşmak için geç bile kaldığımı düşünüyorum.”
Direnişin kendisine çok şey öğrettiğini belirten ve “Hiçbir hakkımızı kazanamasak bile artık haklarımızı haykırabiliyoruz” diyen İkbal, direnişlerinin dördüncü günündeki polis saldırısında yaşananları ve kendisine düşündürdüklerini şöyle anlatıyor: “Bir arkadaşımız yaralandı, bir arkadaşımız bayıldı. Babam durumu öğrendiğinde bana çok kızdı, ‘Polisle neden karşı karşıya geldin. Biz polise karşı gelmeyiz’ dedi. Ben de babama karşı çıktım ‘Biz burada haktan başka bir şey konuşmuyoruz’ dedim. ‘Polis bize durduk yere saldırdı, biz polise değil polis bize karşı’ dedim. Haklı olduğumuzu bilip bizimle dayanışmaya gelenler ‘Tedi işçisi yalnız değildir’ sloganı attıklarında ben çok duygulanıyorum, ağlamamak için kendimi zor tutuyorum.”
ÇOK TEREDDÜTLÜYDÜM ŞİMDİ EMİNİM
“20 aydır burada çalışıyorum, en eski işçiyim. Burası ilk iş deneyimim. Çocuklarıma bakacak kimse olmadığı için onları büyüttükten sonra çalışmaya başladım” diyen Gülnazlı Çelik, sendikalaşma konusunda başta çok tereddüt yaşadığını ifade ediyor. “40 yaşındayım ve buradan atılırsam başka iş bulamamaktan korkuyordum” diyen Gülnazlı, arkadaşlarının kendisini ikna ettiğini ve asla pişman olmadığını söylüyor: “Şimdi işçi arkadaşlarımla beraber direnişteyim. Bu direnişten çok şey öğrendim. En çok ziyaretçilerimiz gelince çok mutlu oluyorum. Eşim ilk direnişe kalkıştığımızda ‘Siz hiçbir şey yapamazsınız, başarılı olamazsınız’ demişti. Ama ben inanıyorum, başta kadınlar olmak üzere, birlik olduğumuz sürece biz başarılı olacağız.”
“Benim de ilk iş ve ilk direniş deneyimim” diyor Besime Güner gülerek. “On aydır çalışıyorum. Eşim deri sanayide öncü işçilerden birisiydi, bu nedenden deneyimim olmamasına rağmen direnişlere ve sendikalaşmaya yabancı değilim, daha öncesinde direnişlere katıldığım da olmuştu. Bu yüzden sendikalı olmaya karşı çıkmadım ve sendikalı oldum. Biz haklıyız ve haklarımıza sonuna kadar sahip çıkacağız.”
HAKKIMIZ OLANI ALMAK İÇİN
Meral Güler ise daha önce farklı işyerlerinde çalışmış. İkinci çocuğunu doğurduğunda işe ara vermek zorunda kaldığını, çocuk 2 yaşına geldiğinde kreşe verip Tedi’de çalışmaya başladığını anlatıyor. “Aldığım ücretin neredeyse yarısından fazlasını kreşe veriyorum. Asgari ücret yetersiz, geçinemiyoruz ve bu yüzden, hakkımız olanı almak için sendikalaştık. Burada çok güçlü bir dayanışma var. Bu dayanışma sendikalaşma sürecinde de vardı. Biz işyerinde performansa dayalı rekabeti kırdık, bunu da yine birlik olarak başardık.”
Meral, çalışan bir kadın olarak yaşadığı zorluklara da dikkat çekiyor: “Ben sadece işyerinde yorulmuyorum, bir de evin derdi var. Akşam önce yuvadan kızımı alıyorum, sonra eve gidip yemek yapıyorum. Çocukları yedir, ortalığı topla, mutfağı temizle derken uyku saati geliyor ve kendime hiç zaman ayıramıyorum. Gece deliksiz uyuyamıyorum. Tam dalacağım, kızım ‘Anne süt!” diyor, yeniden yatağa giriyorum, diğeri uyanıyor.”
BURADA ÖN YARGILARIMDAN KURTULDUM
Direnişçi kadınların morali çok yüksek. “Ben pek bir şey bilmezken şimdi hak hukuk adına her şeyi biliyorum. En önemlisi, arkadaşlarımın desteğiyle megafondan konuşabiliyorum, sözümüzü söyleyebiliyorum” diyen İkbal Karaoğlu’nun sözleriyle bitirelim: “Babam bana dedi ki ‘O iş yerinde eğer Kürtler varsa başarırsınız, çünkü onlar hak nasıl alınır bilirler.’ Ben bir Karadenizli olarak çok ezildim. Bilirsiniz Karadenizli kadınlar çok ezilir, hayatları tarlada çapada ve fabrikada geçer. Ama ben ilk kez haksızlığa nasıl karşı çıkılırı burada öğrendim ve ön yargılarımdan kurtuldum. Kimin ne olduğu önemli değil, burada hepimizin siyasi görüşü bir kenara: Biz biriz ve kazanacağız! Kazanmazsak da öğrendiklerimizle her yerde mücadele edeceğiz.”
BURADAKİ KADINLAR DİMDİK AYAKTA
Dokuz aydır Tedi’de çalışan Emine Servi, direnişlerin yabancısı değil. “Bu benim üçüncü direnişim. Daha önce 6 sene deride çalıştım, altışar ay direnişte kaldım” diyor. İşyerinde çok fazla baskı olduğundan, ücretlerinin sürekli kesintiye uğradığından söz ediyor. “Performansa dayalı çalışma yüzünden işçiler arasında rekabet başlatmaya çalışıyorlardı. Tedi’nin başka deposunda çalışan patronun akrabaları gelip bize baskı uyguladı. Gardiyan gibi sürekli başımızda dolanıp duruyorlardı. Yok ‘İş kıyafetin eksik’, yok ‘Performansın düşük’ denilip zaten vermek istemedikleri primlerden kesinti yapıyorlardı. Biz de bu haksızlıklar karşısında anayasal hakkımız olan sendikaya üye olduk. Direnişimiz çok iyi gidiyor, ben bile şaşırıyorum buradaki kadınların dimdik ayakta duruşuna. Sanki yıllardır direniyorlar. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil, işçiler artık neyin ne olduğunu biliyor.”