Bırakın atletler ülkelerini kendi bildikleri şekilde sevsin
ABD, ırkçılığı protesto için ulusal marşta ayağa kalkmayan Colin Kaepernick’i konuşuyor. NBA Efsanesi Kareem Abdul-Jabbar ise destek verdi.
Kareem ABDUL-JABBAR
Birkaç hafta önce Rio’daki Olimpiyatlar sırasında ordu yedek personeli Teğmen Sam Kendricks, sırıkla atlayışını gerçekleştirmek üzereyken statta çalınan ulusal marşı duydu ve koşusunu yarıda bırakarak hazırola geçti. Samimi vatanseverliği sonucu yaptığı bu anlık hareket, bronz madalyasından bile daha çok övgüye mazhar oldu. Geçtiğimiz Cuma günü ise San Francisco 49ers’ın oyuncusu Colin Kaepernick, ulusal marş sırasında ayağa kalkmayı reddetti. Bazılarına göre Kendricks, Amerikan vatanseverliğinin tüm geleneksel özelliklerini bünyesinde barındırıyordu. Kaepernick ise kendisine çok şey kazandıran bir ülkeye karşı nankörlük yapan şımarık zengin atletleri temsil ediyordu.
İşin aslı, her iki isim de kendilerince tüm Amerikalıları gururlandırması gereken vatansever bir davranışta bulunmuştu.
Vatanseverlik konusundaki nüanslara dair tartışmalar tam da şu anda, yani Trump ve Clinton taraftarları “En vatansever” unvanı için birbirleriyle rekabet halindeyken önemli.
Vatanseverlik sadece 4 Temmuz’da gözleri dolmakla ya da savaş anıtlarında boğazı düğümlenmekle olmaz. Vatanseverlik, 4 Temmuz’un ve savaş anıtlarının yücelttiği değerleri desteklemekle; ABD Anayasası’nda herkesin eşit hak ve fırsatlara sahip olduğunu, hükümetin de bunu hayata geçirme zorunluluğu olduğunu vurgulamakla olur. Hükümet bu görevlerini yerine getiremediği zaman ayağa kalkıp konuşmak, onlara ne yapmaları gerektiğini hatırlatmak vatanseverin sorumluluğudur.
Vatanseverlikten bahsedilirken ortaya çıkan ironilerden biri, özgürlüklerden dem vuranların bu özgürlüğünü hükümetin Anayasal görevlerini yerine getirememesi konusundaki memnuniyetsizliğini dile getirerek kullananları vatansever olmamakla suçlamasıdır. Colin Kaepernick, ulusal marş sırasında neden ayağa kalkmayacağını açıkladı: “Adil olmayan çok fazla şey yaşanıyor. Ve bu değişmesi gereken bir şey. Özgürlük ve adalet bu ülkenin temeli. Ama şu anda gördüklerimiz buna uygun değil.”
BEDEL ÖDEMEYİ GÖZE ALDILAR
Bir eylemi gerçekten vatansever yapan onun kişisel risk ya da fedakarlık içermesidir. Kendricks de Kaepernick de vatanseverliğini herkesin önünde göstermeyi tercih etti çünkü başkalarına ilham vermenin bunun için ödeyecekleri bedelden daha önemli olduğunu düşündüler. Evet, Kendricks, ülke şampiyonu bir sırıkla atlamacı ama her atlet, baskının fazla olduğu bir yarışma sırasında dikkatini ve konsantrasyonunu kaybetmenin performansa nasıl bir etki yapacağını bilir. Olimpiyatlar, dikkatini kaybettiği için başarısız olan favorilerle doluydu. Ulusal marş sırasında koşusunu yarıda kesmek Kendricks’e altın madalyaya mal olmuş olabilir. Ama o bunu göze aldı.
Benzer şekilde Kaepernick’in ulusal marş sırasında ayağa kalkmaması da ona karşı büyük bir tepkiye neden olabilir ve bu da milyonlarca dolara, gelecekte yapacağı anlaşmalara, takımdaki yerine, halihazırdaki ücretine, hatta kariyerine mal olabilir.
Ülkesinin değerlerini güçlendirmek adına kişisel refahını riske atanları takdir etmeliyiz. İki atlet de vatanseverliğini farklı şekilde gösteren diğer atletlerle birlikte prestijli bir gruba dahil oldular. 1989’da bayrağa saygısızlığın yasaklandığı federal kanun hayata geçtiğinde Vietnam gazileri, “Bu kanun Anayasa’nın ilk maddesine aykırı” diyerek Amerikan bayrağını yakmıştı. Onlar, bir bez parçası için değil Anayasa’daki özgürlükler için savaştıkları argümanını öne sürüyor ve bu özgürlükleri perdelemenin feda ettiklerine hakaret olduğunu söylüyorlardı. İşe bakın ki, 1897-1932 arası geçerli olan bayrağa hakaret kanunları da siyasi muhalefeti önlemek için değil bayrağın siyasi kampanya ya da reklamlarda kullanılmasını önlemek içindi.
ATLETLER YENİDEN SAHNEYE ÇIKIYOR
Amerikan toplumunun olgunlaştığının göstergelerinden biri kamuoyunun gözü önünde olanların özellikle de atletlerin, kariyerlerine zarar verme ihtimali olsa da açık bir şekilde siyasi tavır göstermeyi göze almasıdır. Yakın dönemde atletlerin politik çıkışları, 1967’de Muhammed Ali’nin başka halklara karşı savaşmayı reddetmesiyle başladı. Aynı yıl ben de futbol efsanesi Jim Brown, Bill Russell, Muhammed Ali ve diğer önde gelen sporcularla birlikte Cleveland Zirvesi olarak anılan toplantıya katılmıştım. Birlikte Ali’ye siyasi görüşlerini dile getirebilmesi için yardım etmenin yollarını konuşmuştuk. Bunu pratik olarak ne kadar sağlayabildik bilemiyorum ama siyah atletlerin Ali için ses çıkartabilmesi diğerlerine de ilham verdi. Bir yıl sonra 1968 Olimpiyatlarında Afro Amerikalı Tommie Smith ve John Carlos, podyumda ABD’deki ırk ayrımcılığını protesto etmek için yumruklarını havaya kaldırdı. 2014 yılında LeBron James, Kyrie Irving, Jarrett Jack, Alan Anderson, Deron Williams, Kevin Garnett gibi NBA oyuncuları ve Rams ile Browns’dan NFL oyuncuları “Nefes alamıyorum” tişörtleri giyerek siyahların polis tarafından öldürülmesini protesto etti.
Amerikalıları korkutması gereken şey Kaepernick’in ulusal marş sırasında ayağa kalkmayı reddetmesi değil, Ali, siyasi duruşu yüzünden bokstan men edileli 50 yıl olmuşken ve Tommie Smith ile John Carlos’un yumrukları tecrit ve çok sayıda ölüm tehdidine sebebiyet vermişken bizim hâlâ ırk ayrımcılığına dikkat çekmek zorunda olmamızdır. Bu sorunu çözme konusundaki başarısızlığımız asıl Amerikanca olmayan şeydir.
Washington Post’tan çeviren:
Mithat Fabian Sözmen