Fransız demokrasisi ve burkini tartışmaları
Fransa’da sahil bölgelerinde “burkini” adlı tesettür mayosunun yasaklanması tartışılıyor. Deniz Uztopal “Fransa’da neler oluyor?” sorusunu cevapladı.
Deniz UZTOPAL
Ağustos ayı verilerine göre Fransa’da işsizlik oranı yüzde 10. Resmi olarak 3 milyonun üzerinde işsiz var. 8.5 milyon insan mutlak yoksulluk koşullarında yaşam mücadelesi veriyor. Temmuz sonu açıklanan verilere göre, ülkenin mart-haziran arası ekonomik kalkınması yüzde 0’da kalmış, son bir yıl içinde sanayi üretimi yüzde 1.9 gerilemiş…
Ülkenin ekonomik durumu iyi olmadığı gibi emekçilerin yaşam ve çalışma koşulları da kötüleşiyor. Ayrıca yaz ayında Fransa, iki terör saldırısı ile sarsıldı. 14 Temmuz Ulusal Bayram günü yapılan Nice katliamı yaşandı. Nice’de ölülerin kanları kurumamışken bu sefer de 26 Temmuz’da Saint-Etienne-du-Rouvray adlı küçük bir kentte 86 yaşındaki Papaz Jacques Hamel’in iki genç tarafından boğazı kesilerek öldürüldü. İki katliam da IŞİD adına yapılmıştı. Bu gelişmeler rağmen Ağustos ayı boyunca Fransa’nın en büyük gündemi plajlarda Müslüman kadınların “burkini” giymelerinin yasaklanıp yasaklanmaması oldu!
HER FIRSATTA DİNSEL BÖLÜCÜLÜK
“Fransa’da İslam’ın yeri” tartışması yeni değil ve kökenlerini sömürgecilik tarihinde aramak lazım. Fakat terör saldırılarının yaşanması, yüzlerce gencin Suriye’ye cihada gitmesi bu tartışmalara farklı bir boyut verdi. Beklendiği gibi her polemik yerlilerle yabancılar, Müslüman olanlarla olmayanlar arasında ön yargıların artmasının zeminini yarattı. Temmuz ayında yapılan iki saldırı bir kez daha toplumu dinsel temeller üzerinden bölmek isteyenler için kullanışlı bir vesile oldu.
Fransa’da tüm Müslümanları açıkça veya gizlice potansiyel suçlu olarak görenler, her vesileyle İslam üzerine tartışmayı teşvik etmek, toplumunun bunun üzerinden bölünmesini sağlamak için fırsat kolluyor. Hatta burjuva siyaseti o kadar içler acısı duruma düşmüş ki sağ, hatta soldan kimi parti liderleri adeta en sert demeci kim verir yarışmasına girmiş durumdalar. Mayıs ayında Cumhurbaşkanlığı seçimleri olacak ve şimdiden aday adayları sert bir yarışmaya başladılar.
BURKİNİYİ IŞİD Mİ GİYDİRİYOR?
Gelelim burkini tartışmasına.
Gelişmeler önce ünlü film festivaline ev sahipliği yapan Cannes şehri belediye başkanının, 28 Temmuz’da şehir plajlarında burkiniyi yasaklamasıyla başladı. “Uygun giysisi olmayan, ahlaka ve laikliğe saygı göstermeyen, kamuoyuna açık sahillerde hijyen ve yüzme güvenlik kurallarına uymayan ve yüzerken elbise giyen kişilere...” Cannes şehrindeki tüm plajlar yasaklandı.
Ardından otuza yakın sahil kenti de kısa süre içerisinde burkiniyi yasakladı. 13 Ağustos’ta idari mahkeme, Cannes yasağını inceleyerek “bireysel özgürlükler kısıtlanmıyor” diyerek onaylayınca meselenin yasal boyutu daha da meşrulaştı ve birden tüm Müslümanlara yönelik inanılmaz söylemler yayılmaya başladı.
İdari mahkemeye göre, “Plajlarda görünür bir şekilde dinsel inançlarını yansıtan elbiselerin giyilmesi, kimileri tarafından fundamentalist dincilik olarak yorumlanabilir ve provokasyon olarak değerlendirilebilinir.” Yani sorun, sıradan bir vatandaşın inancından dolayı burkini giyen bir Müslüman bir kadını, terör destekçisi gibi görerek saldırması ihtimaliydi.
Oysa ki; IŞİD türü örgütlerin kadınları bırakın denize girmesine izin vermesini, evde köle gibi kullandığını az buçuk gündemi takip eden her Fransız biliyor.
Diğer taraftan kadınların ne giyecekleri ve nasıl giyeceklerine polis yasağı getiren, “Ahlak kurallarına uymadı” diye ceza kesen bir mantığın, örneğin kimi Müslüman ülkelerinde çarşaf giymedi diye kadınları cezalandırandan farkı ne olabilir?
HÜKÜMET İÇİNDE ÇATLAK
Olay o kadar büyüdü ki, 17 Ağustos’ta Başbakan Manuel Valls polemiğe dâhil oldu ve burkininin “Fransa ve Cumhuriyetin değerleriyle uzlaşamaz” olduğunu ileri sürdü. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday adaylığı kampanyası içinde olan sağ da, beklendiği gibi, tartışmaların en dinamik taraflarından birisi oldu.
Ülkede Müslüman düşmanlığı yayıldı, polis plajlarda “ahlak polisliği” yapmaya başlayarak cezalar kesti. Estirilen rüzgarın beklenmedik ve tehlikeli boyutlar aldığını gören kadın Eğitim Bakanı Najat Vallaud-Belkacem ve yine kadın Sağlık Bakanı Marisol Tourrain, polemiğin bu şekilde büyütülmesinin ‘sinsi siyasi nedenleri’ olduğunu ve ırkçı söylemleri geliştirdiğini söylediler. Ama partisinin en sağ kanadını temsil eden ve çoğu zaman da kraldan daha kralcı olan Başbakan Manuel Valls, canlı yayında kendi eğitim bakanına karşı çıktı. Ona göre söz konusu belediye yasakları “kamuoyu düzeni adına alınmıştı” ve kesinlikle yanlış değildi.
TEMEL ÖZGÜRLÜKLERE ENGEL VE YASALARA AYKIRI
22 Ağustos’ta mahkeme Nice şehrindeki yasağı da onaylayınca yasakların artık kesinleştiği sanılıyordu. Fakat İnsan Hakları Derneği ve Fransa’da İslamofobiye Karşı Komite, Danıştay’a başvurdu. İnsan Hakları Derneği, burkini yasaklarının temel özgürlükleri ihlal ettiğini ve bu yolda ilerledikçe haklı olarak yarın başka ve daha ciddi yasakların da kaçınılmaz olduğunu ifade ediyordu.
26 Ağustos’ta Danıştay kararını açıkladı: “Tartışma konusu olan yasak seyahat özgürlüğü, inanç özgürlüğü ve bireysel özgürlükleri ciddi ve yasalara aykırı olarak engellemiştir. Terör saldırıları ve özellikle de 14 Temmuz’da Nice şehrinde yapılan saldırının doğurduğu haklı üzüntü ve kaygı söz konusu yasakları yasal olarak meşrulaştırmasına yeterli değildir.”
Ülkenin en yüksek idari mahkemesi olan Danıştay’ın, Başbakanın meşru ve haklı görerek sonuna kadar desteklediği yasakların temel insan hakları ve özgürlükleri çiğnediğini ifade etmesi Fransız demokrasisini geldiği boyutları gözler önüne seriyor.
Ama bununla da sınırlı değil. Başbakan, Danıştay kararının “tartışmayı bitirmediği”ni ilan ederek kararlı olduğunu ifade etti. Sağcı partiler de burkini yasağı konusunda bir yasanın acilen onaylanmasını istemeye başladılar. Hatta birçok belediye başkanı, yasağı geri çekmeyeceğini açıkça ifade etti.
İKİ GERİCİLİK BİRBİRİNİ BESLİYOR
1 aylık hararetli tartışma, ülkeyi yönetenlerin aldığı tavır ve Müslüman inancı olan ya da olduğu var sayılanlara karşı alınan kararlar, ülkede yabancılara karşı ön yargıları büyük oranda arttırdı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanyasını “ulusal kimlik, güvenlik ve teröre karşı mücadele” üzerinden yürütmek isteyen sağ ve aşırı sağın, bu tür polemiklerle de güç topladığı malum. Onların güçlenmesiyle de, yabancı ve Müslüman düşmanlığının güçlenmesine neden oluyor, siyasi İslam taraftarlarının da Müslümanlar içerisinde etkisinin artmasına zemin yaratıyor.
Birbirlerine karşıt gibi görünen bu iki gericilik, birbirlerini güçlendirerek ilerliyor.
Kaybeden ise Fransız demokrasisi…
Evrensel'i Takip Et