04 Eylül 2016 05:23

Emekçinin yaşamından ilham alan insan...

Oyuncu Aytaç Arman, Vedat Türkali’nin kendi hayatındaki önemini aktardı...

Paylaş

Aytaç ARMAN*

Vedat Türkali... her şeyden önce benim gerçekten hocamdır. Sinemamızda Vedat Türkali’yi herkes “hocam” diye anar ancak benim için o bir dönüm noktasıdır. Oynadığım ilk ve en önemli filmlerin senaristidir. Onu tanımış olmakla birlikte hem hayata hem sinemaya dair bir bakış kazandım. İnsandan yana bir bakış kazandım. Sanatın ve sinemanın başka anlamları da olduğunu göstermiştir bana. Benim gerçek sinema serüvenim onunla başlar. Senaryo çalışmalarını birlikte yürüttüğü bir usta isim daha vardır o da İhsan Yüce’dir. Belki pek çok insan onu oyuncu olarak tanıdı çok da değerli bir oyuncuydu ama aynı zamanda çok kuvvetli bir senaristti. Vedat Hoca’yla beraber senaryo yazmaları da tesadüf değil bana göre. Çünkü, ikisi de emekçilerin yaşamından ilham aldılar. 

Bu kolay tarif edilemez. Mesela “Kara Çarşaflı Gelin”, “Karanlıkta Uyananlar” emek temelli, özgürlük temelli senaryolardır. Keza “Bedrana” dönemi için çok önemli bir kadın hikâyesidir. Ki bu da İhsan Yüce ile senaryosunu beraber yazdıkları filmlerdendir. O zamana kadar sinemamızda pek az yer bulabilmiş hayatları anlatır. Unutulmaz her bir senaryosunun bir ortak özelliği de umutusuz bir yere bağlanmamasıdır. 

Şunu da mutlaka belirtmeli; sinemada emek öykülerini anlatmakla mı kalmıştır Vedat Hoca? Hayır, o bütün hayatını emeğe adamıştır. İnsan olmanın mücadelesini kendisi hep vermiş ve böyle çaplı bir mücadele için insalığa rehber olmuştur. Anlatıp, yol göstermekle de yetinmemiştir Vedat Hoca, her zaman eylem adamı olmuştur. Sahici bir kavga adamıdır. Sinemamızda, sanat alanımızda nasıl bir Yılmaz Güney gerçeği vardır. Hani hayalden alıp hayattan kaynağını alan... Vedat Türkali sineması da öncelikle sanatçıların örgütlenmesinin temel dinamiği haline gelmiştir.  

1974 yılında, teknisyenler, oyuncular birlikte dernekler kurdu. Bunların hepsinin arkasında Vedat Türkali vardı. Yine 5 Kasım 1977 düzenlenen “Sansüre Hayır Sanata Özgürlük” yürüyüşünün de ardında Vedat Türkali siyasetinin dinamizmi vardı. Bu yürüyüş ardından memleket kurtulmadı elbette ama pek çok film sansür cenderesinden kurtarılabildi. 

ESERLERİ TEK TEK İNCELENMELİ 

Vedat Hoca son nefesine kadar dik durdu, son nefesine kadar doğruları savundu ve dile getirdi. “Bu ülkede halkların kardeşliğini tesis edecek şekilde bir demokrasiyi oluşturamazsak gerçek bir ulaşamayız” diye hep söyledi. O Anadolu’nun bozkırında açan bir çiçekti aslında. Onu benim gibi tanıyanlar ya da tanıdığını sananlar bunun hep tamamlanmamış olduğunu bilmeliler. Çünkü bizim bildiklerimiz yetmez. Onun eselerini okumuş, seyretmiş olmak lazım gelir Vedat Türkali’yi tanımış olmak için. Hatta sosyologlar, uzmanlar kimler katkı sunabilirse incelemeli onun hayatını ve eserlerini. 

Ben onun ağzından çıkan her şeyden feyz almaya çalışırdım. “Güneşli Bataklık”ın senaryosu elime geldiğinde işçi karakterini oynamak istedim önce. Bana dediki; “Neden işçiyi oynamak istiyorsun bu senaryoda? O değişmiyor ki. Bilinçlenmemiş bir karakter. Sen akıllı adamsın. Muhasebeciye bak! O değişiyor.” İkna oldum, muhasebeciyi oynadım. Ve o günden sonra önüme gelen her senaryoda karakterlere başka türlü bakmaya başladım. Bu bakımdan da yeni bir bakış kazandırmıştı bana. 

Çok önemli bir yanını da setlerde görürdünüz. Hiç çelişmezdi. Tüm setlerinde ekibini korur, kışa yaza göre önlem aldırırdı. Beslenmelerini, çalışma koşullarını öncelerdi. Onda gördüğüm bütün bu insani duruş, incelik benim yolculuğumun tamamına ayrı ayrı katkı sunmuştur. 

Ama çok da güzel yaşadı, büyük eserler bıraktı ardında. Emeğin mücadelesini, insanlığın mücadelesini verirken bedel de ödedi. Ama siz hayata bedel öderken oda size bedel ödüyor. Böyle olduğunda kalıyorsunuz hafızalarda, böyle güzel uğurlanıyorsunuz. Vedat Türkali’yi anlamak biraz daha insan olmaktır bana göre. Buna yaklaşma fırsatını yakalamış olmak büyük mutluluğum benim de. 

Aslında çokça üzgünüm son dönemlerinde yanında olamadım. Yakınında değildim ama bu bir bahane olamaz. Belki vefasızlık diyebiliriz. Çok üzgünüm bu nedenle. Oysa son dönemlerinde bile hiç tükenmeyen coşkusunu paylaşmak çok anlamlı olurdu. Işıklarla uyusun. 

*Oyuncu

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Türkali romanı: Arayış...Bazen yılgınlık ve yeniden mücadele

SONRAKİ HABER

Yeni oryantalizm ya da yerli-milli

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa