07 Eylül 2016 00:19

Yok olan kentlerden izler

Adana’da yaşayan Fotoğraf Sanatçıları Özgün Aslan ve Ateş Alpar, objektiflerini Nusaybin, Yüksekova ve Cizre’de yaşanan yıkıma çevirdi.

Paylaş

Halil İMREK
Adana

Adana’da yaşayan Fotoğraf Sanatçıları Özgün Aslan ve Ateş Alpar, objektiflerini Nusaybin, Yüksekova ve Cizre’de yaşanan yıkıma çevirdi. Bölgede aylardır çatışmaların sonucu yıkılan, yok olan hayatları ve kentleri belgelediler. Yaşanan katliamları belgelemek, kareler çekmek hiç de kolay olmamış. Birçok zorluğu aşarak çektikleri fotoğrafları Adana’da Seyhan Belediyesi Yaşar kemal Kültür merkezinde sergilediler.

İHD Adana Şube öncülüğünde yapılan sergideki fotoğraflara, Yüksekova, Nusaybin ve Cizre’de 7 Haziran sonrası yaşanan çatışmalar, savaş ve katliamın yol açtığı kentin ve insanların dramı yansıyor.

Özgün Aslan ve Ateş Alpar, ikisi de Mardinli. Memleketlerinin alt üst edilmiş olması, yıkıma tanıklık etmeleri onlarda ayrı bir hüzün yaratmış. Özgün Aslan, fotoğraf çekerken epey zorluk çektiğini, Nusaybin’de makinesine el konulduğunu  ve güvenlik güçlerinin engellemeleri ile karşılaştığını anlatıyor.

‘YAŞANANLARA TANIKLIK ETMEK İSTEDİM’

Bölgede baskının, şiddetin ölümlerin ve katliamların yaşandığını söyleyen Aslan, “Bir fotoğrafçı olarak bildiğim gerçekleri belgelemek istedim. Görmeyenlere göstermek, farkındalık yaratmak istedim. Çekilen acıyı, dökülen gözyaşını, kan ve katliamı. Yıkılan evleri yok edilen kente tanıklık ettim ve onları çektim” diyor.

Aslan, insan odaklı fotoğraflar çektiğini ve insanın acısını, travmasını, yok olan yaşam alanlarını gözler önüne sermeye çalıştığını söylüyor.

Tanık olduklarını belgelemek, göstermek ve paylaşmak istediğini buradan kalkarak Kürt sorununun çözümü ve yeniden barış sürecine geçmek için bir duyarlılık oluşturmak çabasında olduğunu belirten Aslan, daha önce gittiği ve fotoğraf çektiği Cizre’nin birçok mahallesinin ikinci kez gittiğinde yerinde olmadığının altını çiziyor. Bunun için çektiği fotoğrafların öncesini ve sonrasını göstermek açısından önemli olduğuna vurgu yapıyor.

Cizre’de yasak kalktığı zaman tekrar gittiğini belirten Aslan, o yıkımı gören halkın öfkelendiğini ve yaşananları çıplak gözle gördüğünü daha çok devlete tepki duyduğunu aktarıyor. Ortadaki manzaranın bir savaş suçu olduğunu ifade eden Aslan, “Ev kalmamış. İnsanlar yaşananın boyutlarını gördü. Ondan dolayı daha sonra Nusaybin ve Şırnak gibi bölgeleri tel örgülerle çevirdiler. Kimseyi sokmadılar. Oralarda yaşananların görülmesini istemediler” diyor.

SOKAKLARDAKİ YARALAR...

Fotoğraf Sanatçısı Ateş Alpar, Suruç Katliamı’ndan sağ kurtulmuş. O dönem gözü önünde yaşanan ve onca insanın bedenlerinin parçalanması kendisi için ağır bir travma olmuş. Ondan sonra yaşananlara tanıklık etmeye karar vermiş. Çatışmaların olduğu süre zarfında beş ay bölgede kalmış. Alpar, kaldığı süre boyunca neyi yaşıyorsa onları göstermiş ve belgelemiş. Çağının tanığı olarak, “o coğrafyanın bir genci olma sorumluluğu” ile fotoğraflar çekmiş.

Bölgede sürekli savaşın ve bıraktığı izleri sürmüş ve belgelemiş. Devletin bölge illerinde yaptıkları kendisini çok rahatsız ettiğini söyleyen Alpar, en çok da bunu film gibi izleyen ve kendi hayatları dışında görenlere de bu gerçeği göstermek istediğini belirtiyor.
Devlet şiddetinin halkın ve kentlerin üzerinde bıraktığı izlerin fotoğraflarını çeken Alpar, bölgeyi ‘sözün bittiği yerler’ yerine “Umudun, barışın bitmediği yerler” diye tanımlıyor.

Her şeye rağmen insanların barış ve kardeşlik demesinin kendisini çok etkilediğine vurgulayan Alpar, serginin gelirini kentlerde başlatılan yardım kampanyalarına katkı olarak göndereceğini söylüyor.

ÖNCEKİ HABER

Sözcüklerin etkisi TÜYAP’ta

SONRAKİ HABER

Keleşoğlu: Türkiye, bekle-gör politikasına dönecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa