08 Eylül 2016 12:05

Erdoğan: Cephelerin genişlemesi iman meselesidir

Erdoğan, Suriye'ye askeri müdahaleyi 'Bizim gönül topraklarımız çok daha geniş. Biz o gönül topraklarına göre oynamalıyız' sözleriyle gerekçelendirdi.

Paylaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, valilere konuştu. Suriye'deki operasyonlara değinen Erdoğan, "Cephelerin genişlemesi ya da daralması bir iman meselesidir. Bu ülkede biz askeriyle polisiyle 1 milyon insan besliyoruz. Bu milletin kendisi ben varım diyor. Bu cephelerin hepsi çok küçüktür... Topraklarımız 780 bin kilometrekare ama gönül topraklarımız çok daha geniş. Biz o gönül topraklarına göre oynamalıyız." ifadelerini kullandı.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"Millet olarak bizim özelliklerimizden biri de gittiğimiz coğrafyalarda karşımıza çıkan iyi, faydalı ne varsa onları kendi bünyemize katma noktasındaki esnekliğimizdir. Bu bizim tarih ve kültür geçmişimizi zenginleştiren bir bakıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında görülen toptancı bakış dahi bunu kesmeyi başaramamıştır. Osmanlı Devleti’nin 33 vilayeti vardı. Aynı topraklar üzerinde bugün 63 devlet faaliyet gösteriyor. Sizler işte bu kadim geleneğin 81 şehrimizdeki en üst temsilcilikleri olarak çok önemli bir görev üstlenmiş oluyorsunuz. Şayet valiliklerimiz bu görevlerini hakkıyla yerine getiremezlerse tıpkı uzuvlarından birini kaybeden insanın engelli konumuna düşmesi gibi devlet çarkı da teklemeye başlar. Valilik bir icraat makamıdır. Hiçbir mazeretin başarılı bir icraatın yerini tutmayacağı yerlerin başında gelir. Sizler devleti temsil ediyorsunuz ama sabah 9 akşam 6 mesaisi yapan o klasik devlet memuru anlaşmasıyla asla çalışamazsınız. Memurun sorumluluğu size karşıdır, sizin sorumluluğunuz ise millete karşıdır. Millete hizmetin saati, sınırı olmaz.

Türkiye’yi 14 yıldır takip eden değil takip edilen ülke olma mücadelesi veriyoruz. Sizlerden de aynı şeyi bekliyoruz. Yerel yönetimden gelmiş bir cumhurbaşkanı olarak özellikle ifade etmek istiyorum, Türkiye aynı anda pek çok sorunla baş etmek zorunda olan bir ülkedir. 2 husus öne çıkıyor. Biri terörle mücadele, diğeri ise sınır güvenliğimizin sağlanması sorunudur. Bunlar iç içe girmiş sorunlardır. 1984 yılından beri bölücü terör örgütü ile mücadele ediyoruz. Dinimizi istismar ederek kendisine alan açmak isteyen DAİŞ belasıyla karşı karşıya kaldık. 15 Temmuz’dan beri FETÖ’nün kanlı yüzüyle muhattap olduk. Bakıyorsunuz bir hücre evinde PKK’lılar ile birlikte FETÖ’cüler yakalanıyor. Diğer örgütler konusunda da benzer durumlar söz konusu. PKK ile FETÖ’nün, DAİŞ ile DHKPC’nin bizim nezdimizde bir farkı yoktur. Vatanımızın, devletimizin, bayrağımızın düşmanlarıdır. Hepsinin de kökünü kazıyana kadar azimle yolumuza devam edeceğiz. Tek fert kalıncaya kadar, şahsım için söylüyorum, bu mücadeleyi sürdüreceğim. Bu can bu tende olduğu sürece mücadeleyi sürdüreceğim.

Diğer darbelerde milletimiz karşısındakinin kim olduğunu bildiği için gardını alma imkanına sahipti. FETÖ ise 40 yılı aşkın bir süredir milletimizin kanını emerek büyümüş ve her tarafa yayılmıştır. Bu grupların gerçekleştirdikleri eğitim, hayır, irşad faaliyetleri devletimizi de rahatsız etmemiştir. 30 yıl boyunca çift kişilikli, daha da ileri gidiyorum çok kişilikli faaliyet gösteren bu kişilerin ruh sağlıklarının yerinde olması mümkün değildir. 17-25 Aralık’ta bu yapının karanlık yüzünü gördük ama anlaşılan kimseye meramımızı anlatamadık. Şahsen konuşmalarımda bunlar terör örgütüdür dedikçe karşımdakiler terör örgütü dediğiniz silahlı olur, kan döker diyordu. Köşe yazılarında bunları yazıyordu.

Teşkilat şeması şöyle önümüze geldiğinde bu kişi sadece Türkiye’yi ele geçirme niyetinde olan bir meczup ya da terörist başı değil. Bakıyorsun ki en tepe noktaya geliyor orada kainatın imamı olarak geçiyor. Röportajlarında 170 ülkede eğitim faaliyeti yaptıklarını anlatıyorlar. Bu 170 ülkede o ülkeyi ele geçirmenin niyeti içindeyiz demek. Ve o okullarda kimler okuyor, o ülkelerin ileri gelenlerinin çocukları. Gittiğim her yerde devlet ve hükümet başkanlarına bunları anlatıyorum. Ama bize, “Biz bunları buraya sokmak istemediğimiz zaman siz bize şöyle dediniz, böyle dediniz’. Haklılar. Bakanlar Kurulu’nda şunu söyledim, dünyadaki bizim bilgimiz dışında kimin Türk, Türkiye unvanı varsa bunların yasaklanması lazım. Kainat imamı böyle, kıtaların imamları var, bitmiyor ülkelerin imamları var. O ülkelerde her meslek grubunun imamları var. Silahlı kuvvetlerin, polisin, yargının imamı var. Ben milletimin ferasetine inanıyorum, o feraset 15 Temmuz gecesi kendisini çok net ortaya koydu. Vatandaşımızın şehadete yürüyüşü bütün hesapları alt üst etti.

Darbenin üzerinden 40 gün geçmeden Suriye’de uzun süredir planladığımız Cerablus operasyonunu başlattık. Bazı dostlar şunu söylediler, niye cepheyi genişletiyoruz diyenler oldu. TV ekranlarından bu kadar cephede bu yapılmaz diyenler oldu. Şuna inanmamız lazım. Cephelerin genişlemesi ya da daralması bir iman meselesidir. Bu ülkede biz askeriyle polisiyle 1 milyon insan besliyoruz. Bu milletin kendisi ben varım diyor. Bu cephelerin hepsi çok küçüktür.

Biz 20 milyon kilometrekareden 780 bin kilometrekareye kadar küçülmüş bir milletiz. Biz tokluğu gördük. Topraklarımız 780 bin kilometrekare ama gönül topraklarımız çok daha geniş. Biz o gönül topraklarına göre oynamalıyız. Neymiş? Uluslararası hukukta bir ülkenin yönetimi sizi çağırmadan o ülkeye giremezsiniz..." (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Beştaş KOÜ'deki ihraçları başbakana sordu

SONRAKİ HABER

MHP, Meral Akşener'i ihraç etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa