18 Eylül 2016 06:48
/
Güncelleme: 21 Eylül 2020 09:27

Elif GÖRGÜ

Denizden geldi
su mavisine sarınarak
Uzak rüzgarlar taşıdı onu
ölümcül yarasının 
tuzu ve köpük dalgaları üzerinde uyurken..

Acemi çeviri bana, şiir Şilili şair/söz yazarı Patricio Manns’a ait.*
1976’da bir eylül günü ölümcül yarasından kıyıya vuran ise Marta Lidia Ugarte Román’dı.. 
Pasifik okyanusu sahiline yorgunca uzanmış ince, uzun ülkeden, Şili’den bir öğretmen Marta Ugarte. Şili Komünist Parti Merkez Yöneticisi aynı zamanda. Öğretmenlerin en tehlikelisi yani; dünyanın gerçeğini, tarihin sonunu bilen; öğreten, örgütlü bir kadın öğretmen. 
Kindar, dindar ve boyun eğen değil; barışçıl, ilerici ve baş kaldıran öğrenciler yetiştiren öğretmenlerin, kapitalizmin ve onun en gerici temsilcileri için nasıl birer tehdit olduğunu Meksika’daki öğretmen adayı 43 gencin katledilmesinden, Ekvador hükümetinin en büyük sendikası Ulusal Eğitimciler Birliği’nin (UNE) kapatmasından ve Türkiye’de açığa alınan on bine yakın Eğitim Sen’li öğretmenden biliyoruz zaten...

Denizden geldi
bedenini ikiye bölen
bir yara ile
kendi çaresizliğini ölümsüzleştiren
kindar bir bıçağın açtığı.

Komünist Öğretmen Marta Ugarte de, emekçilerin oylarıyla iktidara gelmiş, Marksist Salvader Allende’nin hükümetini deviren askeri diktatörlüğün hedeflerinden biri oldu bu yüzden. 9 Ağustos 1976 günü gözaltına alındı. Gözaltında olduğu hiçbir resmi yetkili tarafından kabul edilmedi. Tecavüz edilmiş, işkenceyle yaralanmış, yakılmış cesedi bir helikopterden Pasifik okyanusuna atıldı. Pasifik’in adı, Portekizli denizci Macellan’ın kendi dilinde ‘sakin’ anlamına gelen ‘pasifico’ sözünü kullanmasıyla 1500’lü yıllarda konuldu. Yeryüzünün en derin okyanusu, insanlık suçları karşısında sakinliğini korumadı, utancı gizlemeyi reddetti, Ugarte’nin tanınmaz haldeki cesedini kıyıya vurdu. 
Gazeteler ‘tutkulu sevgilisi tarafından öldürülmüş bir genç kız’ olduğunu iddia ederek suça ortak oldular bir süre. Diş analiziyle cesedin Marta Ugarte’ye ait olduğu ortaya çıktı. 

ÖLÜM UÇUŞLARI

‘Suda kaybetmek’ bir Latin Amerika diktatörlükleri ‘geleneği’. 
Şili’nin komşusu Arjantin’deki askeri diktatörlük döneminde, 1976-1983 arasında Arjantinli devrimcilerin, ilericilerin cesetleri de okyanusa ya da nehirlere atılırdı. ‘Ölüm uçuşları’ dendi bu kitlesel cinayet biçimine. Her uçuşa 15-20 ceset alınır, Hipokrat yeminini de cesetlerin arasına atan bir doktor, ‘henüz ölmemiş olan vardır belki’ diye yüksek dozda ölümcül ilaçları enjekte eder ve tan ağarmadan cesetler metrelerce yükseklikten suya atılırdı. Arjantin’de uzun yıllar boyunca her sabah, güneş doğarken insanlık battı. 
Cinayetlerine denizin tuzunu basarak çürümüşlüklerinin kokusunu gizlemeye çalıştı askeri faşistler. Su çürüdü, suç koktu. Cesetler bu kez Atlantik okyanusu sahillerine vurdu. Kayıplar bulundu, kaybedenlerin adaletin kıyılarına ulaşması ise yıllar sonra oldu. Katiller itiraf edince, okyanusa atılanların sayısının yaklaşık 4 bin 400 olduğu ortaya çıktı. 
Arjantin’de de gözaltında kaybedilenler arasında 600 de öğretmen vardı. Liliana Ester Aimeta 22 yaşında bir ortaokul öğretmeniydi. 28 yaşındaydı gözaltına kaybedildiğinde ilkokul öğretmeni Adriana M. Bai. İkisi de öğretmen olan Oscar Alfredo Fernández ve eşi María Rosa Moreira de Fernández, birlikte gözaltına alındılar ve birlikte kayboldular. 

BUNU PINOCHET BİLE DÜŞÜNEMEDİ!

Sömürü sürsün diye baskı ve gericilikle toplumu ve devleti yeniden ve yeniden örgütlemek zorunda olan sistem, sömürüyü yok etmek için baskı ve gericilikle nasıl başedileceğini bilenleri ortadan kaldırmak adına da yeniden ve yeniden önlemler almak zorunda. 
Bu ‘bilenler’ arasında –dün olduğu gibi bugün de- milyonlarca gencin ideolojik biçimlenmesinde payı olan eğitimcilerin de yeri var. 
Öğretmenleri ‘kaybedenler’, -bugün olduğu gibi dün de- hayatta kalanların da gençleri eğitmesini engellemek için başka yöntemler de kullandılar, işten attılar örneğin. 
Izquierda Diario gazetesinin bir haberine göre Şili’de 11 Eylül 1973’te iktadara gelen askeri diktatörlüğün sadece ilk beş ayında 26 bin sendikalı eğitimcinin işine son verildi. 
Tarihin en kanlı diktatörlüklerinden Pinochet diktatörlüğü bile bir günde on bin örgütlü eğitimciyi işten atmamıştı yani!
Ama tarihin diğer dersleri gibi, onurlu öğretmenlerin de verdikleri dersler suya yazılmadı. 
Devlet kara tahtasına hangi konuyu yazarsa yazsın, bazı sınıflar dersleri hangi öğretmenlerden alacaklarını iyi bilir...

*Mans şiirine beste de yazarak şarkıya dönüştürdü. Şarkı uzun yıllardır Şilili devrimci müzik grubu Inti Illamani tarafından icra ediliyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Tutuklu Sendikacı Mehmet Türkmen cezaevinden işçilere seslendi: Bu koşullar fabrikalardaki kölelik koşullarından daha kötü değil

Tutuklu Sendikacı Mehmet Türkmen cezaevinden işçilere seslendi: Bu koşullar fabrikalardaki kölelik koşullarından daha kötü değil

Antep’te patronların yüzde 30 zam dayatmasına karşı binlerce işçinin katıldığı grevlere öncülük ettiği için tutuklanan BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen Evrensel’e konuştu: “Tutuklanmam patronların kurduğu kölelik düzenine itiraz etmeyin mesajıdır. Vereceğimiz yanıt bizleri köleliğe mahkum etmek isteyenlere inat, BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmektir.”

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen'in tutukluluğuna yapılan itiraz "kaçma şüphesi" gerekçesiyle reddedildi.

Evrensel'i Takip Et