18 Eylül 2016 06:18

Banliyönün ‘Tuhaf Şeyleri’

Mithat Fabian Sözmen, Stranger Things’i 80’ler klasiklerinden ‘The Goonies’ ve ‘Stand By Me’ ile birlikte değerlendirdi. Banliyö çelişkisini irdeledi.

Paylaş

Mithat Fabian SÖZMEN

‘80’lerin kült filmlerinden ‘The Goonies’, çocuk baş karakteri Mikey’nin “Burada heyecan verici hiçbir şey olmuyor” serzenişiyle başlıyordu. Bu yakınma, sanayileşmiş Batı toplumlarında özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası büyük bir hızla serpilen orta-üst sınıf banliyölerinin sloganı gibiydi. Ancak sloganın gerçekliği Gary Ross’un ‘Pleasantville’inin ne kadar “Güzel”, “Mutluluk verici”, “Şirin” olduğuyla eşit orantılıydı. Keza ‘The Goonies’te Astoria banliyösü aslında hiç de “sıkıntısızlığa” delalet etmesi istenen tekdüzeliğe, sükûnete sahip değildi. “Kötü adamlar” çok sayıda ailenin evine el koyarak ceplerini şişirecek denize nazır bir golf sahası yapmanın derdindeydi. 11-12 yaşlarındaki Mikey, Chunk, Mouth ve Data’nın maceraları da bunu engellemek üzere başlıyordu.

BANLİYÖ ÇELİŞKİSİ

İngiltere ve ABD’de banliyöler, işçi sınıfının nicelik olarak büyüme dönemlerinde kırdan kente göçler sonrası orta ve üst sınıfın kendilerine, şehir merkezinin dışında, halktan arınmış, mutena yerleşim alanları bulma arzusuyla doğmuştu. İşçi sınıfının sahte “sınıf atlama” hayaliyle imrendirildiği bu ayrıcalıklı konum, işçilerin hayatlarında sahip olamadığı bir konforu vadetmek zorundaydı. Bu yüzden “monoton”luk yeterince çekici bir hayaldi.
Fakat gerçeği ne kadar yansıttığı büyük bir soru işaretiydi. Kapitalizm, orta sınıf mensuplarını, az da olsa nefes alma imkanı olanları mutlu etmeye yetmiyordu. Haliyle bu “Banliyö çelişkisi” her zaman için edebiyatçıların, sinemacıların hedefinde oldu. Seçkin, müreffeh, “sorunsuz” hayatların gerçek yüzünü deşmek epey eğlenceli bir malzemeydi. 
Stephen King’in ‘The Body’ isimli novellasından uyarlanarak sinemaya aktarılan, ‘Stand By Me’ye ev sahipliği yapan Castle Rock da böyle bir banliyöydü. Gordie, perdeyi “Yalnızca 1281 kişi yaşıyordu ama benim için bütün dünyaydı” dediği Castle Rock’ta hayatında ilk kez ölü bir insanı gördüğü 12 yaşından bahsederek açıyordu. O da tıpkı ‘The Goonies’teki Mikey gibi 4 kişilik ekibiyle gerçekte hiçbir anlamda yanlarında bulunmayan yetişkinlerin tahakkümünden azade bir şekilde maceraya atılıyor ve bu süreçte o “sorunsuz” hayatların barındırdığı defolarla –çoğunlukla yalnızlık- bizi tanıştırıyordu. Her iki filmde de esas olan banliyö çelişkisi ve yetişkinlerin kaçınılmaz “olmamışlıklarından” muaf dört kafadarın güçlü birlikteliğiydi.

‘BURADA 1923’TEN BERİ KİMSE KAYBOLMADI’

Bu iki örneğin barındırdığı temaları ve daha pek çok ’80’ler çıkışlı popüler kültür malzemesini bünyesinde taşıyan Stranger Things dizisi bu yaza damga vuran yapımlardan biri oldu. 
Kasabanın şerifinin deyimiyle “En son kayıp vakasının 1923, en son intiharın 1961’de yaşandığı” Hawkins adlı banliyöde geçen dizi, 11-12 yaşlarında en büyük tutkuları Zindan ve Ejderha(Dungeons and Dragons) oynamak olan 4 kafadarın serüvenini anlatıyor.
Kağıt üstünde son derece sakin, sorunsuz ve –galiba- mutlu görünen ailelerin kasabası, kafadarlardan birinin ortadan kaybolmasıyla hareketleniyor. Kısa sürede kayıpların sayısı artarken, olan bitenin üzerine gitme cesareti gösterenler –başta çocuklar- yaşadıkları “güvenli bölge”nin aslında Soğuk Savaş ortamında “Sovyetlerin bir adım önünde olabilmek adına” hayli şaibeli bilimsel deneyler gerçekleştiren bir devlet kuruluşuyla komşu olduğunun ve nice mezalimin burada vuku bulduğunun farkına varıyor. 

HEPSİ TUHAF ÇOCUKLAR

Stand By Me, banliyönün maskesini, mutsuz orta sınıf aile gerçekliği ve onun en yakınındaki alt sınıfı her fırsatta, alabildiğine aşağı çekme hırsıyla(River Phoenix’in canlandırdığı Chris Chambers karakterini hatırlayalım) düşürüyordu. 
The Goonies’te ise neoliberal Reagan Amerikası, orta sınıfın sallantıdaki ekonomik bağımsızlığını hedef alıyor ve banliyölerin “rahat” yaşamlarının da bu baskılardan azade olmadığı hatırlatılıyordu.
Stranger Things, banliyö gerçeğini kurcalarken her iki filmin çabalarına ortak oluyor. Çocuklarıyla ve birbiriyle iletişim kuramayan anne-babalar, sevgisizlikten ileri gelen acımasız çocuk düşmanlığı, devletin karanlık yüzü... Esas kahramanlar henüz saflıkları gerçeklikle test edilmemiş olan çocuk kafadarlar. Ve –Stand By Me’den biliyoruz ki- büyürken o testi geçmek hiç kolay değil.

‘80’LER NOSTALJİSİ’

Banliyö teması, hikayenin geçtiği mekanı tanımlaması itibariyle Stranger Things’in kritik bir unsuru ancak benim odaklanmayı seçtiğim öğeye takılmayın, dizi bundan çok ama çok daha fazlası.
Dizi, hakkında bugüne kadar pek çok kez yazıldığı üzere bir ‘80’ler selamlaması. E.T.’den The Clash’e, masaüstü oyunlardan video film çılgınlığına buram buram ‘80’ler kokan diziyi 1984 doğumlu Duffer Kardeşlerin yaratmış olması, 19 yaşında nostalji yapmaya başlayan bizim kuşağın karakterine cuk oturuyor. Dizi, fazlasıyla ‘Amerikan’ olsa da ‘80’lerin pek çok Amerikan temasına zaten aşina olduğumuz için Türkiyeli izleyicinin kendisini yabancı hissetmeyeceğini düşünüyorum. Dizinin 2. sezonunun çekileceği açıklandı. Umarım bu, “Beklenmedik ilginin sebep olduğu zorlama bir çaba” olmaz. Zira tek sezonluk haliyle de epey tatmin edici.

SPOILER İÇEREN DÖRT ELEMENT

- Lucas Sinclair: Dört kafadarın en temkinlisi. Bunda kasabanın görebildiğimiz tek siyah ailesine mensup olması da rol oynuyor olmalı. Yine bir banliyö klasiği olarak, babasının Vietnam’da savaşmış olduğunu anlıyoruz. Stand By Me’de de Teddy Duchamp’in babası 2. Dünya Savaşı gazisiydi.
- Dizinin ana çocuk karakterleri, yaşıtları tarafından itilip kakılan tayfadan. Akıllı uslu çocuklar ama Eleven ortaya çıkar çıkmaz, maruz kaldıkları davranış biçimini ona yöneltmeleri... ‘Weirdo’ diye lakap takmaları falan... Maalesef hayatın gerçeği.
- ”Yüzde 1 ihtimal”in peşini hiç bırakmayan ve muhteşem oyunculuğuyla göz dolduran Winona Ryder...
- Barbara’nın öbür boyuta transferinde rol oynadığı için Nancy’yi hiç affetmeyeceğiz.(Muazzam sayıdaki Barb hayranlarından alkış alma çabam)

ÖNCEKİ HABER

Bir Zamanlar Adana’da: Sıfır Bir

SONRAKİ HABER

Büyülü gerçekçilik: Narcos

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa