19 Eylül 2016 00:39

Basın özgürlüğünün güvencesi gazetecilerin örgütlenmesidir

TGS İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş: Basın özgürlüğünün de meslektaşlarımızın özgürlüğünün de yolu gazetecilerin örgütlü olmasından geçiyor.

Paylaş

Elif GÖRGÜ
İstanbul

Gazete kapatma dönemine geri dönüldü, kapatılmayanlar sürekli hedef gösteriliyor. Tutuklu gazeteci sayısı 100’ün altına düşmüyor, haksız gerekçelerle gözaltına alınanlar günlerce tutuluyor. Saldırılar artarken örgütlü gazeteci sayısının düşüklüğü basın özgürlüğü mücadelesinin önündeki önemli engellerden biri. 40 bin gazetecinin sadece 2 bin 500’ü sendikalarda örgütlü. Türkiye medyasında yürürlükte olan altı toplusözleşmeden beşi ise Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) örgütlü olduğu işyerlerinde uygulanıyor.
Sorularımızı yanıtlayan TGS İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş, “Türkiye’de basın özgürlüğünün de cezaevlerindeki meslektaşlarımızın özgürlüğünün de yolu gazetecilerin örgütlü olmasından geçiyor” dedi.

Gazetecilere yönelik baskıları ayrıntılı takip edebiliyor musunuz? 15 Temmuz sonrası her gün gazetecilere ya da genel olarak basına yönelik baskı, gözaltı tutuklama geliyor, yetişmesi zor, nedir son durum?
Mümkün olduğu kadar takip etmeye çalışıyoruz. O kadar çok koldan ve karışık yürütülüyor ki baskılar takip etmek zor. Ulusal medya kuruluşlarından, Türkiye’nin ücra köşelerinde yayın yapan yerel gazetelere kadar çok yönlü bir baskı var. Bunların hepsini toparlamakta zorlanıyoruz. Bilgi akışında da sorunlar yaşanıyor. Mesela TRT’den çok sayıda kişi işten atıldı, aralarında tutuklananlar da var ama bunların ne isimlerine ulaşabiliyoruz ne de TRT’de ne iş yaptıklarına.
Durum böyle olunca 15 Temmuz sonrası kaç gazetecinin gözaltına alındığı kaçının tutuklandığı konusunda veri sunmak zor oluyor. Bizdeki kayıtlara göre şu an cezaevlerinde 100’den fazla gazeteci var.

Gazeteci örgütleri olarak bu baskılara karşı gerekli güçlü mücadeleyi verebildiğinizi düşünüyor musunuz? Nedir bugün basın ve ifade özgürlüğü mücadelesinde eksik kalan?
AKP iktidarı öyle bir hava yarattı ki herkes kendi gölgesinden korkar hale geldi. Basın meslek örgütleri için de aynı şey geçerli. İktidar kalemşörlerinden gelen tehditler, gözdağları meslek örgütleri açısından ciddi kaygılar yaratıyor. Sendikamızın Adana Şube Başkanı Salim Büyükkaya gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi ‘FETÖ soruşturması’ ancak gösterilen deliller sosyal medya hesaplarından paylaştığı ‘darbe ve FETÖ karşıtı’ yazılar. Düşünün durum buraya geldi. Şu an Türkiye’de nasıl bir kaos ortamı olduğunun belgesi bu gözaltı aslında.
İki günlük çabalarımızın ardından şube başkanımız serbest bırakıldı ancak Adana’nın dışına çıkması yasaklandı. Böyle bir karar olabilir mi? Bütün Akdeniz bölgesi, Doğu ve Güneydoğu bölgesi Adana şubemize bağlı ama şube başkanımızın Adana’dan çıkması yasak. Bu yasak bir sendikacıya konuyor.
Kocaeli’de örgütlendiğimiz ve toplu iş sözleşmesi imzaladığımız Manşet Kocaeli gazetesi kapatıldı. Gazetenin sahibi iki dönem AKP Milletvekili Aday Adayı Şenol Çiçek 28 gün gözaltında tutuldu, bütün mal varlığına el konuldu. 28 günün ardından serbest bırakıldı ve hakkında açılan dava, soruşturma falan da yok ama mal varlığını geri almak, gazeteyi yeniden açmak için başvuru yapabileceği bir yer yok.
Evrensel Mersin muhabirleri 17 gün savcıyla bile görüşmeden gözaltında tutuldu. Yani hukukun işlemediği bir kaos ortamı var. Dolayısıyla bütün bunlar meslek örgütlerinin basın özgürlüğü mücadelesini de etkiliyor. Basın ve ifade özgürlüğü için eksik kalan iki nokta var birisi Türkiye’de olmayan demokrasi ikinci de gazetecilerin örgütlülük oranının yüzde 3-4 olması.

AKP Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çevresinde çok sayıda medya kuruluşu ve gazeteci birikti... Bir dönem iktidarı eleştirenler de dahil olmak üzere.. Basının iktidara bu yoğunluktaki desteğini neye bağlıyorsunuz?
Türkiye’de medya kuruluşları hiçbir dönem tarafsız, bağımsız olmadı. Ancak AKP, iktidarı boyunca önce kendi medyasını yarattı sonra bu havuzun içine girmeyen medya kuruluşlarını hedef aldı. Türkiye’de medya-dışı sektörlerde yatırımı olmayan bir medya patronajı olmadığı için iktidara mesafeli durmayı beceremediler. Bakın işte birkaç yıl önce Aydın Doğan’ın neler yaşadığını hatırlayalım. Bir çok ticari faaliyet alanında iktidar ile medya kuruluşları arasındaki sıkıntılar nedeniyle sorunlar yaşadı. Objektif habercilik gibi bir ilken yoksa diğer ticari alanlarında zarar etmemek için iktidarla yan yana gelmek zorunda kalıyorsun. Aydın Doğan’ın başına gelen de tam olarak budur. AKP iktidarı kendisine muhalif olan kimseye tahammül göstermiyor. İktidara muhalefetini sürdüren medya kuruluşlarına binbir çeşit baskı yapılıyor. Bakın mesela Özgür Gündem gazetesi ani bir kararla kapatıldı. Yayın Yönetmeni Bilir Kaya ve Yazıişleri Müdürü İnan Kızılkaya tutuklandı. Hayat TV’ye 10 binlerce lira ceza kesildi.

‘YENİ KUŞAK GAZETECİLER SENDİKANIN ÖNEMİNİ YENİ YENİ ÖĞRENİYOR’

Biraz da gazetecilerin sendikal örgütlülüğüne değinelim... TGS olarak hangi kurumlarda örgütlüsünüz, kaç üyeniz var?
Türkiye’de basın yayın işkolunda 95 bin civarında çalışan var. Bunların içinden matbaaları, yayınevlerini, fotokopicileri çıkarttığımız zaman, gazetecilik yapanların sayısı 40 bin dolayında. İşkolumuzda 4 sendika var. Bu dört sendikada örgütlü gazeteci sayısı 2500’ü geçmiyor maalesef. TGS’nin üye sayısı 1050. Türkiye’de ulusal yayın yapan medya kuruluşlarının neredeyse tamamında sendikamıza üye gazeteciler var. İktidara yakın medya kuruluşları içerisinde de muhalif medya kuruluşlarında da üyelerimiz var. Türkiye medyasında yürürlükte olan altı toplusözleşmeden beşi TGS’nin örgütlü olduğu işyerlerinde uygulanıyor. Diğeri de TGS’den zorla kopartılan Anadolu Ajansı’nda.

Gazeteciler en az örgütlü kesimlerden biri, nedir bunun nedeni sizce?
Röportajlarda en sevdiğim soru bu. Biz diğer sendikacılarla sohbet ederken hep şöyle soruyorlar, “Gazeteciler okumuş insanlar, sendikalı olmanın ne kadar önemli olduğunu bilirler, neden örgütlenemiyorsunuz?”
TGS’nin medya kuruluşlarından tasfiye edildiği 1990’lardan sonra gazetecilerin sendikaya bakış açısı değiştirildi. Yeni kuşak gazeteciler sendikanın faydalarını yeni yeni öğrenmeye başladı. Üstelik örgütlenmeye karşı ciddi bir patron baskısı var. Ve maalesef gazetecilerin birbirleriyle ilişkileri de çok zayıfladı. Sendikanın getirdiği iş güvencesi, gelecek güvencesi ortadan kalkınca yanındaki meslektaşını kendine rakip gören bir anlayış hâkim oldu. Gazetecilerin örgütlenmesinin önündeki en büyük engel bence bu. Ne zaman ki gazeteciler meslektaşını rakip görmekten vazgeçip, ’birlikte de iyi işlere imza atabiliriz, haklarımızı birlikte daha iyi alabiliriz’ demeye başlarsa o zaman sendikada örgütlenme oranı yükselir. TGS bu anlayışın medya sektöründe hâkim olması için çaba sarf ediyor.

TÜM GAZETECİLER SENDİKALI OLANA KADAR DEVAM...

TGS olarak kongre dönemindesiniz, İstanbul için soralım, önümüzdeki dönem için nasıl bir çalışma planladınız?
Medya kuruluşlarının neredeyse tamamının merkezi İstanbul. Bu nedenle TGS İstanbul Şubesine çok iş düşüyor. Yaklaşık dört ay önce yaptığımız şube genel kurulunda yönetimimize 3 yeni arkadaş girdi. Bu yenilenmeyle birlikte sendikamızın etkisini daha da arttırmayı amaçlıyoruz. Basın özgürlüğü elbette olmazsa olmaz çalışmamız, cezaevlerindeki gazetecilerin özgürlüğü elbette olmazsa olmaz çalışmamız ancak örgütlenme de en az onlar kadar önemli. Çünkü Türkiye’de basın özgürlüğünün de cezaevlerindeki meslektaşlarımızın özgürlüğünün de yolu gazetecilerin örgütlü olmasından geçiyor. Aynı zamanda örgütlülük ekonomik, sosyal hakların ilerletilmesi, iş ve gelecek kaygısının ortadan kaldırılmasının da koşulu. Türkiye’deki tüm gazeteciler sendikalı olana ve toplu sözleşmeli çalışma düzenine geçene kadar durmayacağız. Gücümüzün yettiği kadar bunu yapacağız. Elbet bizden sonrakiler de bayrağı yere düşürmeyecektir.

ÖNCEKİ HABER

Şortlu kadına saldıran Çakıroğlu yeniden gözaltında

SONRAKİ HABER

Diyarbakır'da eğitim yılı kaosla başlıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa