22 Eylül 2016 00:51

Minsk antlaşması hiçbir zaman meşru olmadı

Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin Başkomutan Yardımcısı Eduard Aleksandroviç Basurin bir grup yabancı basın mensubuna özel açıklamalarda bulundu.

Paylaş

Okay DEPREM
Donetsk

Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin (DNR), mevcudu 20 ile 30 bin arasında değişen ordusunun Başkomutan Yardımcısı Eduard Aleksandroviç Basurin, bizim de arasında yer aldığımız bir grup yabancı basın mensubuna özel açıklamalarda bulundu. Sıcak cephe hattına oldukça yakın konumda bulunan Donetsk Havalimanı bölgesinden dönüşümüzde, Donetsk Haber Ajansında (DAN), güncel ateşkese dair son durum ve çatışma ihlalleri ile ilgili olağan brifingini verdikten sonra bir grup Alman gazeteci ile gazetemizi özel kabininde kabul etti. 

AB’NİN ‘GİRİŞİ YASAKLI KİŞİSİ’

Asker kökenli olan ve savaşın neredeyse en başından beri, önce ‘Kalmius’ adlı meşhur askeri birliğin siyasi büro başkan yardımcılığını ardından da 2014’ün sonbaharından itibaren Donetsk kentinin savunmasının koordinatörlüğünü yapan Basurin’in ismi, Şubat 2015’ten itibaren AB’nin ‘Girişi Yasaklı Kişiler’ listesinde bulunuyor. Tam bir yıldır aynı zamanda, ‘Halk Sovyeti’ndeki askeri görevlilerin sosyal halkları konusunda başkanlık temsilcisi’ vazifesini yürüten Eduard Aleksandroviç sorularımızı yanıtladı. 

Ukrayna kuvvetlerinin yanında şu ana kadar pek çok Neonazi ve faşist karakterli oluşumun da savaştığı iddia ediliyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Evet, bu tamamen doğru. Bütünüyle Nazi Almanyası’nın bir takım sembol, amblem ve flamalarını kendilerine simge olarak seçmiş bu ırkçı birlikler halen oldukça etkinler. Onların doğrudan Nazilerden esinlenip kendilerine şiar edindikleri iki temel sloganları bulunuyor: ‘Tek millet / tek ulus her şeyin üzerindedir!’ ve ‘Bizden olmayan, bize karşı olan herkes er geç yok edilecektir!’. Faşizan ve Nazi özentisi kıtaları Ukrayna ordusundan bir yere kadar dahi bağımsız görmek doğru olmaz çünkü bizzat resmi ordu tarafından desteklenip besleniyorlar. Ellerinde bulunan o kadar ağır silah ve cephane envanterini başka nereden ve ne şekilde temin edebilirler ki yoksa?!.. Açıkçacı onları için en önemlisi, daha fazla kan dökebilmek, bizim taraftan daha çok insanı öldürebilmek.

Kiev’e bağlı güçlerin saflarında gönüllü olarak savaşan Alman faşistleri, Neonazileri var mı? 
Bizim bildiğimiz kadarıyla, doğrudan savaşanlar arasında yoklar. Yani Bundeswehr’in Ukrayna Ordusu bünyesinde doğrudan bir katılımı, aktivasyonu mevcut değil. Ancak Ukrayna’ya bağlı birlikler bünyesinde, özellikle de ‘Aydar, Azov’ gibi doğrudan faşist, Neonazi kimlikli otonom askeri örgütlenmelerde dünyanın her tarafından gönüllü savaşçıların yer aldığını hatırlatmak lazım. Bu konuda başı çeken ülkeler ise Gürcistan, Polonya ve Baltık ülkeleridir. 

Ukrayna ordusunun savaş esirlerine uyguladığı muamele konusunda, konuyla ilgili uluslararası antlaşmalara ne derece uyulduğu söylenebilir size göre?
Bu konuda baştan bu yana neredeyse hiçbir şeyin değişmediğini dile getirebilirim. Yani aynı suistimaller, aynı ihlal ve davranışlar günümüzde de aynen devam ediyor. Onlar bizlerden tek kelimeyle nefret ediyor, bizleri insan yerine bile koymuyorlar. Donbass’ın bu kısmının halkını adeta bir ‘mal’ olarak görüyorlar. Bizden ellerine geçen kim varsa, genel olarak egolarını tatmin etmek ve de alay edilecek bir nesne olarak kullanmak üzere ellerinden gelen ne varsa tatbik ediyorlar. 

Yakın zamanda Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, 2. Minsk Protokolü’nün maddelerine ne ölçüde uyulduğunu yerinde görmek için, Donbass’ın Ukrayna tarafında kalan kısmını ziyaret ederek, incelemelerde bulunmuştu. Normandiya Dörtlüsü’nden biri olarak Almanya’nın süreçteki rolü tam olarak ne olmalı ve misyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 
Steinmeier, özellikle Minsk-II’nin bir takım hayati maddelerinin bir an evvel hayata geçirilmesini Ukrayna tarafından talep etmiş ve onu açıkçası eleştirmişti. Kiev ise görüldü ki bundan ciddi şekilde rahatsız oldu. Hem Almanya hem de Fransa, genel olarak antlaşmanın maddelerine bir türlü saygı gösterilmemesinden, özel olarak ise ateşkes ihlallerinden oldukça rahatsız görünüyorlar. Tüm bu yaşananların temel nedeni, Ukrayna’nın halen kendi şartlarını dikte ettirmeye çalışmasıdır. Ne var ki Ukrayna kendi koşullarını hiçbir biçimde dayatamaz. Ne Ukrayna yüce, büyük bir ülke; ne de Ukrayna milleti ulu, büyük bir millettir. Her şeyden önce bana göre 2. Minsk Antlaşması hiçbir zaman meşru olmadı çünkü bu ateşkes antlaşmasını şu ana kadar tarafların hiçbirinin devlet başkanı imzalamış değil. Kısacası bu belge klasik diplomatik bir kontrataktan öteye geçemedi.     

Eylül başında ilan edilen ateşkese rağmen, son günlerde DNR tarafına yönelik yapılan atışlar konusunda ne diyeceksiniz?    
24 saat içerisinde Ukrayna pozisyonlarından, cumhuriyetimiz topraklarına doğru açılan ateşlerde, ateşkes tam tamına 50’den fazla kere ihlal edilmiştir. Bu ihlaller genel olarak 152 ve 122 milimetre kalibreli büyük toplar ve tanklar tarafından gerçekleştirilmiştir. Basurin ile yaptığımız röportaj sona erirken, vedalaşma sırasında üniformasının üzerinde bir Stalin rozeti olduğu dikkatimizi çekiyor...    

ÖNCEKİ HABER

Fikret Kızılok için ‘başka türlü’ bir portre denemesi

SONRAKİ HABER

ABD’de mahkumların en büyük hapishane direnişi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa