17 Mayıs 2012 09:15
/
Güncelleme: 19 Ocak 2018 11:52

Bir üniversite öğrencisi
İstanbul

Üniversiteye ilk geldiğim zaman hediye olarak verilen puşinin annem tarafından bavuluma koyulmamasının nedenini bir an için vurucu bir duyguyla hissettiren bu dava, yazıyı okuyanların da bu türden hikayelerini hatırlamalarına yardımcı olacaktır. Kiminin kimliğinin, kiminin inancının gizlenmesi  için nasihatlar vs... Sıradanlaşan bu nasihatler bizlere normal gelebilir fakat normalliğin, normal olmanın, normal yaşamın esasında sorundan başka bir şey olmadığını, sistem için normallik olgusunun aslında sorunu içinde barındırdığının farkına varmak gerekir. Sıradan bir üniversite öğrencisi için notlarını yüksek tutan, okulunu bitiren, iş bulmak için diploma yetmediğinden ekstradan belge toplamak zorunda kalan, seçim zamanı kötünün iyisidir düşüncesiyle hareket eden, aman oğlum kızım olaylara karışma nasihatlerini sıkça duyan, genelde best-seller olanı okuyan ya da diziden sonra kitabın varlığından haberdar olan, oscardan oscara sinemayı takip eden, yaşamını dürüstçe yaşayanları ancak öldükten sonra tanıyan, siyasetten ve örgütlülükten oldukça uzak vs.. gibi bir profil çizmek yanlış olmayacaktır. Bu normal yaşam tarzı aslında marjinal ilan edilen yaşam tarzının ta kendisidir. Toplumun içerisinde bireysel yaşayarak, bananeciliğin hat safhada olduğu, toplumsal bellekten silinmeyecek olayları dahi bu gün konuş yarın unut kısır döngüsü içerisinde eriterek, kısacası sistemin ablukası altında nefessiz bir yaşamı “özgürlük” sanarak yaşamak herkesin tutsaklığını ve abesliğini açıkça ortaya koymaktadır.

600’ü aşkın üniversitelinin sistemin normalliğinde yaşam sürmemesinin sonucu olarak terörist ilan edilmesi acı ve kabul edilmesi mümkün olmayan bir durumdur. Bu yaşanılan olaylar sistemin dayattığı ve yine normal gösterdiği siyasete bulaşılmaması durumunun gerçekte hiç de öyle olmadığını, aksine davalarda herşeyin gayet de siyasi olduğunu gösteriyor. Çünkü olayların gerçek bir hukuk sistemi içerisinde değil de çürümüş siyasi zihniyetlerin rol aldığı düzende çıktığı aşikardır. Gizli tanıklarca suçsuz olduğu söylendiği halde Kürt kimliği yüzünden ceza verildiğine inandığım davayı, bu gün tüm Türkiye olarak izliyoruz. Mevcut düzende daha kaç çarpıklık görmemiz gerekiyor, daha kaç puşinin yıktığı hayatı sistemin bizlere tekrardan izletmesi gerekiyor ki özgür olmadığımızı görelim ve bu tutsaklığa son verelim? Saldırıların bu kadar yoğun olduğu süreçte bu dava tartışmasız bir daha göstermiştir ki dingonun ahırı haline gelen adalet sisteminin düzelmesi ancak ona karşı dik duruş göstermekle ve toplumsal muhalefeti yükseltmekle gerçekleşecektir. Bu dönem içerisinde sistemin normal ilan ettiği biçimde hareket eden her birey bilmelidir ki muhalif seslerin bir çığlığa dönüşmesinin önünde birer engeldir. Tarih şanlı zaferler gibi allayıp pullamasa da köleleğin yıkıldığının haberini vermek zorunda kalmıştır. İnsanlar sürekli değişimlerle önlerindeki bentleri yıkarak bugünlere gelmiştir ve bundan sonra da devam edeceğinden şüphemiz yoktur. Sadece bilinmelidir ki sisteminin normal hayatını sürdürenler tarihin akışını yavaşlatmaktan başka bir şey yapmamaktadır.

Bugün “o”nun hikayesini yazan “ben” yarın “sen”in için de bir şeyler karalıyor olabilirim.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et