Ortadoğu'da nereye?
Peki biraz düşünelim; IŞİD ve diğer cihadçı çeteler ülke sınırlarında bu kadar güçlenirken ne yapıldı?

Gündemin sıkça değiştiği şu günlerde yeni bir mesele daha var; “Fırat Kalkanı Operasyonu” adı verilen, TSK’nın Cerablus müdahalesi. Terör, darbe girişimleri ve artan baskılarıyla Türkiye’nin dünya gündeminde önemli bir yeri olduğu kesin. Bunun yanında ülkede son zamanlarda yaşananlar ise hem Ortadoğu hem de memleket için gelecekte olabileceklerin habercisi. Öncelikle bu operasyonu biraz irdeleyelim sonrasında bunun biz gençlerle nasıl bir bağlantısı olabilir biz gençliğe etkisi nedir ondan bahsedelim. Türkiye’nin Suriye sınırı Cerablus’a girişinin amacı açıklanırken sınırı teröristlerden temizlemek gibi bir açıklama öne sürüldü. ABD’den bu harekatı başlangıçta destekleyen açıklamalar geldi. IŞİD gibi katliamcı bir örgütün ülkede birçok şehirde güçlü bir şekilde yapılanmasına izin verilmişken, yaşanan patlamaların çoğunun istihbarat bilgisinin devletin elinde olduğu ortaya çıkmışken bu operasyonun inandırıcılığı sorgulanmıyor değil. Üstelik amacından bağımsız düşünüldüğünde bile başka bir ülkenin iç işlerine bu şekilde bir müdahalenin doğruluğu yanlışlığı da ayrı bir tartışma konusu. Devletlerin kendi çıkarı için hareket ettiği, etmesi gerektiği her seferinde söylenir. Kimi zaman barış için denir kimi zaman demokrasi için denir. İyi bir amaç öne sürülür ve bunun yapılacak tüm kirli işlerin üstünü örteceği düşünülür.
“İYİNİYETLİ” EMPERYALİST MÜDAHALELER
Ortadoğu yıllardır savaşın karanlığıdan kurtulamamıştır diye söylenir hep. Kurtuluş yolu olarak ise ülkelerini demokrasinin cenneti gibi gösteren emperyalist devletlerin müdahalesi gösterilir. ABD başta olmak üzere emperyalist devletlerin açıklamalarına bakıldığında bu kadar iyi niyetli harekatların ve operasyonların hem de dünyanın en güçlü orduları tarafından yapılan bu müdahalelerin iyi sonuçlar vermesi gerektiği düşünülebilir. Ancak bu kadar iyi niyet gösterisi Ortadoğu topraklarında karşılığını kan ve savaşla almıştır. Hiçbir devletin çıkarsız başka bir ülkenin sınırına askeri bir müdahalede bulunmayacağı açıktır. Türkiye’nin müdahalesi için de bu böyledir elbette. Uzun bir süredir Suriye’nin iç politikasına müdahale ederek bölgede hakim güç olma politikalarına Yeni Osmanlıcı taktikleri ile devam eden hükümet bu sefer müdahaleyi doğrudan gerçekleştirdi. Burada ilk sorgulanan amacı olacaktır. Amacı “terörü temizlemek” olarak açıklanıyor. Peki biraz düşünelim; IŞİD ve diğer cihadçı çeteler ülke sınırlarında bu kadar güçlenirken ne yapıldı? Ülkenin her yerine bu kadar yayılan bir katil sürüsü gözden kaçırılmış olamayacağına göre bu operasyon terörü temizlemek için mi yapıldı yoksa bu sadece altındaki gerçeği saklamak için mi söyleniyor?
İÇ SAVAŞIN TARAFI NASIL OLUNUR?
Bunların yanında birde yukarıda da biraz bahsettiğimiz başka bir ülkenin topraklarına müdahale konusu var tabii. Ancak kendi ülkesinde halkın değil de sermayenin ve patronların çıkarlarına göre hareket edenlerin başka bir ülkenin halkına yarar sağlayamayacağı ortada. Üstelik iç savaşın içindeki bir ülkeye müdahale etmek demek iç savaşın bir tarafı haline gelmek demektir.
Bu müdahalelerin Türkiye’ye hiçbir etkisi olmayacağını söylemek büyük bir iyimserlik olur. Türkiye’nin içeride savaşamadığı terörle dışarıda savaşacağı kulağa pek de inandırıcı gelmiyor doğrusu. Kürt illerinde yaşanan katliamlar düşünüldüğünde barışın hakim olduğu bir ülke olma olgusundan bu kadar uzaklaşmışken başka bir ülkede savaşa dahil olmak pek şaşırtıcı olmasa gerek. Savaş çığırtkanlığı yapanların tam tamlarını daha güçlü çaldığı bir dönemdeyiz. Kolombiya’dan Filipinler’den yükselen barış umutları Ortadoğu’da tuzla buz edilmeye çalışılıyor.
SAVAŞIN ÇIKARLARI BİZİM ÇIKARIMIZ DEĞİL
Bu müdahaleler, operasyonlar savaşa müdahil olma çabası başka bir soru getiriyor akla savaşın çıkarı kime olacak? İnşaatta, fabrikada madende çalışan işçiye mi ? Sınavlarla boğuşan liselilere mi? Baskının her geçen gün arttığı üniversitelerdeki öğrencilere mi? Yoksa silah satan tüccarlara, iyi niyet gösterileri yapan emperyalistlere mi? Cevap açık ve net ortada. Gelen zamlar, ağırlaşan çalışma koşulları gelişmelerin kime nasıl etki ettiğini açıklar zaten.
DEMOKRASİ ADINA OHAL!
Bizlere iyi niyetli gösterilmeye çalışanın savaş, kutuplaşma ve çatışma ortamı getirdiği çok açık. Yargıya yapılan müdahaleler, sokağa çıkan emekten demokrasiden yana kesimlere uygulanan ağır baskı, tutuklanan gazeteciler, yazarlar, patlayan bombalar ortadayken bu yapılanların demokrasi için yapıldığına inanmak mümkün mü ? Eğer bunda bir çelişki olduğunu sen de düşünüyorsan o zaman savaşa sürükleyecek her iyi niyet gösterisindeki çelişkiyi de göz ardı etme. Biz bu geleceğe mahkum değiliz. Savaşı, darbeyi, OHAL’i yaşamak zorunda değiliz.
4 EYLÜL’DE BULUŞALIM
Bu kötü gidişata dur demek ise hala mümkün. Savaşa karşı barış için, Ne darbe ne de Ohal demek için İstabul’da 4 Eylül’de Bakırköy’e yapılan çağrı bunun bir göstergesi. Suskunluğun şiddeti artıracağı şu günlerde sesimizi olabildiğince güçlü çıkarmak[RTF bookmark start: _GoBack][RTF bookmark end: _GoBack]; barıştan taraf olmak her zamankinden daha zorunlu. İşte bu yüzden tüm gençliği talepleriyle miting alanına barışa taraf olmaya çağırıyoruz!
(İstanbul/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et