Ülkemizde bugünlerde sıkça darbe girişiminden söz ediliyor. Darbeye girişmek kötü bir şey elbet. Darbenin karşısındayız ve girişim halinde kalmasından cümle gençler olarak memnunuz! Ama darbe girişiminden, tek adam, tek parti diktatörlüğünün anahtarını çıkartıp, faşist gerici bir siyasi rejim inşa etme girişmelerine de karşıyız.
Ne var ki kapitalizm girişimciler yaratır. Kapitalist girişimcilerin girişimlere girişmesi de kapitalizmin doğası gereği olasıdır. Kapitalizm Ahmed Arif’in deyimiyle “fırsatçının, fesatçının, hayının” iktidarıdır. Burada girişimcinin genel olarak kapitalisti, burjuvayı temsil ettiğini söyleyebiliriz.
Türkiye’de egemen sınıflar ve onların belirli dönemdeki temsilcileri, girişme işini abartmış, ülkeyi yağmalamış, cemaatlere peşkeş çekmiş ve iktidar dalaşına girmişlerdir! Bu kadar girişimcinin olduğu yerde bu it dalaşı da normaldir diyebiliriz. Ama biz bugün başka girişimlere dikkat çekmek istiyoruz!
EĞİTİMDE GİRİŞİMCİLİK
Eğitim’in cemaatlerce paylaşılma girişiminde epeyce yol katledildi. Parsel parsel üniversite ve liseler cemaatlere pay edildi. Eğitimcilerin parti kadrolarından oluşması girişimi, demokratik hak ve özgürlüklerini kullanmak isteyen eğitimcilerin uzaklaştırılmasına, barış isteyen akademisyenlerin soruşturulmasına vardırıldı. Eğitimin ticarileştirilmesi için eğitim kurumlarının başına girişimcilerin getirilmesinde de adımlar atıldı. Rektörlerin en azından girişimden yana olanların atanması da geçtiğimiz günlerde tamamlandı. Bu kadar girişimin, girişimcinin arasında bilimsel, laik eğitimin girişim halinde kalması “Biz eğitim aldık sayılmaz, eğitim bizde girişim halinde kaldı.” cümlesiyle özetlenebilir. Sekiz sene İngilizce eğitimi alan bir gencin hâlâ İngilizce öğrenmeye çalışıyor olması, eğitimimizdeki tamamlanamama, girişim halinde kalma durumunun en somut örneklerindendir.
Eğitim ve öğretimin, lise bileşenlerinin kişilikleri, iradeleri, yaşam tarzları, inançları, tercihleri gözetilmeksizin şekillendirilmesi girişimi sekseni aşkın lisenin bildirisine yansıdı.
Bu da yetmedi, zaten yeterince şekilsiz (demokratik bir iç hayattan ve bilimsel dayanaklardan yoksun) olan eğitim sistemimizi, kabaca yontma taş devrine geri döndürmek ve öğrencilerin kafalarına vura vura yontmaya girişmek olarak tarif edebileceğimiz yeni düzenlemelerle bütünüyle cemaatlere bırakmak ve liselerin sınırlı da olsa iç hayatını (kültür, spor ve sanat hayatını) ortadan kaldırmak için adımlarını hızlandırdılar.
Bu sebeple bizlerin anti demokratik dediği eğitim hayatı, sermaye sınıfı ve AKP’ye fazlaca demokratik gelmekte, ders arasında AKP’yi eleştirme cüreti gösteren gencin linç edilmemesi iktidarda tedirginlik yaratmakta!
Eğitim sistemini düzenleyen, şu anda Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK gibi kurumları da yöneten iktidarın girişimcileri, genel olarak, ülkede özelde ise eğitimde kendisinden daha kötüsünün olabileceği teziyle ekonomik, sosyal, kültürel bütün sorunları zaten çözümü olmayan ancak bu kadar idare edilebilir işler, kurumlar ve durumlar olarak gösteriyor ve rıza algısı yaratmaya girişiyor.
YETER TUTMA NEFESİNİ!
Bugünlerde sosyal medya’da eğitimin durumuyla dalga geçmek için kullanılan epeyce yaygın olan “Bizim eğitim sistemimizde iki şey eksik; birincisi eğitim, ikincisi sistem.” sözü, bu algının çok da yaratılamadığını gösteriyor. Her yerinde çığ gibi büyüyen sorunlar olan, bütünüyle ticarileşmiş ve bileşenlerinin belirleyiciliğinden uzaklaşmış, çok geçerliliği kalmamış diplomaları pazarlamaya çalışan girişimcilik kulüplerine dönüştürülmüş, henüz bir “eğitim sistemi” olamamış, girişim halinde kalmış bir eğitim sistemi olarak yeni eğitim yılına giriyoruz!
Genç Hayat okurları ve yazarları olarak itiraf etmeliyiz ki bu girişim rüzgarı bizi de etkiledi! Bir süredir Ford’da işçilerin alınterinden çaldıklarını, biraz da eğitim kurumlarını tekelleştirmekte kullanayım, kendime kalifiye ucuz işgücü de sağlarım diyen kapitalist girişimci gibi değil! Kurban bayramında danaya üç aile birlikte giren girişimci ruhla da değil!
Bizim ki daha çok 3-5 ağaç denilerek tüm toplumsal hayatın içinden nefes alabildiğimiz alanların çalınmasına karşın, 3-5 ağaç dikmeye girişmek denilebilir. Giderek bir birine değen dalların çoğalmasıyla daha iyi bir yaşam ve için el ele tutuşan bir ormana dönüşmeye girişmeye benzetilebilir çabamız.
Bu Genç Hayat, bu dallardan oluşmuş yaprakları taşıyor ellerinizde... Yeni eğitim yılında nefesimizi kesmeye girişenlere karşı, nefes almaya çalışanların mücadelesine tanıklık ettiğimiz bir yıl olacak... Ve mutlaka el ele tutuşanlar kazanacak!
Evrensel'i Takip Et