Masa açmak yasak!
Öğrenci kol, kulüp ve topluluklarının her yıl ortak derdi "masa açmak."
Eren SERTKAYA
Dokuz Eylül Üniversitesi
Öğrencilerin gerek kültürel gerek akademik açıdan donanımlı bir eğitim hayatı geçirmesi için kurulan öğrenci kol, kulüp ve topluluklarının her yıl ortak derdi “masa açmak”. Ülkede siyasi gelişmelerin hızla hararetlendiği bu dönemlerde “Gençliği daha fazla nasıl apolitikleştirebilirim?” sorusunu “Yasak kardeşim!” diyerek yanıtlayan, karşısında sorgulamayan ve daima itaat edecek bir gençlik isteyen zihniyet, kuşkusuz bu dönemde de üniversitelere yönelik “yasak” anlayışını arttıracaktır.
Dokuz Eylül Üniversitesi’nde bu konuyu konuştuğumuz toplulukların birçoğu yeni dönemde üniversite kulüplerinin ağırlık vermesi gereken konuların başında “akademinin savunulması, öğrencilerin ekonomik talepleri, iş ve gelecek arayışları, kültürel anlamda üniversitelerdeki yetersizlik” olduğunu ve okuldaki her türden yasakçı zihniyete karşı neler yapılabilir sorusunu daha fazla tartışmak ve tartıştırmak için önlerine hedefler koyduklarını söylediler.
Üniversiteyi yeni kazanan veya üniversitede okuyan ama hiçbir kulübe üye olmayan öğrencilerin bölümleri ile ilgili ya da hobileri üzerinden en az bir kulübe üye olmaları gerektiğini söyleyebiliriz. Üniversitenin asıl sahibi olan bizlerin bu baskıcı ve yasakçı zihniyete karşı kampüslerimizde, sınıflarımızda, hayatımızın her alanında geleceğimizi bizlerden çalmak isteyenlere karşı daha fazla sorumluluk almamız gerektiğinin farkında olmalıyız.
“PARAN KADAR OKU” DİYEN SİSTEME KARŞI
Berfin KARAKUŞ
Mustafa Kemal Üniversitesi
Üniversite hayatımızı devam ettirebilmek aklımızdaki bilgiden çok cebimizdeki paraya bağlıdır. Paran varsa okursun, yoksa senin burada işin ne kardeşim?!
Üniversiteye ilk gidildiği zaman insanın aklında hayaller, yapılacak şeyler, yükseltilecek kariyer planları olur. Ne de olsa o artık bir üniversite öğrencisiyizdir. Lakin gittikten sonra öyle olmadığını anlarız. Bunu bazen otobüse binecek paramız kalmadığı zaman o yolu yürüyerek giderken anlarız bazen de bilimsel, özgür bir üniversite beklerken baskılardan dolayı ağzımızı bile açamadığımız, tamamen teori üzerine kurulu, hiçbir niteliği olmayan derslerden sonra. “Paran yoksa okuyamazsın!” gerçeğini ikinci öğretim öğrencisi olarak çok net bir şekilde yaşamış bulunmaktayım. İkinci öğretim öğrencileri harçlarını yatırmadıkları zaman ders kaydı da yapamıyor.
Diyeceğim şudur arkadaşlar: Ya bu sistemin böyle devam etmesine, gün geçtikçe ezilmeye, paramız olmadığı için okulu bırakmaya, aç kalmaya, evsiz kalmaya alışacağız ya da el ele verip bilimsel, laik ve parasız eğitim için mücadele edeceğiz!
BİR ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ KOLAY YETİŞMİYOR(!)
Umut DÖNMEZER
Mustafa Kemal Üniversitesi
2016-2017 eğitim öğretim yılı geldi çattı. Üniversite öğrencisiysen önünde çözmen gereken birçok sorun var. Barınmadan başlayalım. KYK’daysan senden aylık 150 lira isteyen devler memurlarıyla karşılaşacaksın. Ama KYK yurduna girebilmek için de yüzde beş yüz şansın olması lazım.
Özel yurtlar önce telefonunu, sonra ise kapını çalmaya başlar. Yüksek fiyatlarını cezbedici reklamların arkasına saklarlar. Güzel bir kafa karışıklığıyla karşı karşıya kalırsın. Düşündükçe tek başına bu masrafın altından kalkamayacağını anlarsın.
Artık ya ev arkadaşı olursun ya da ev tutar arkadaş bulursun. Ev sahiplerinin gözlerindeki o dolar ışıltısı seni mest edecektir. Ve en beğendiğin ışıltılı adamın evini tutarsın. Evi tuttun ve aramıza hoş geldin. Tam yüzün gülecekken faturalar posta kutusundan sana el sallayacaktır.
Ulaşım okula gideceksin her gün ve bunun dönüşü de olacak. Günlük olarak sarsmasa da aylık olarak güzel bir görünüşe sahip. Bunun yanında sağlıklı yaşam ve eğitim için beslenmelisin. Bu da yemeğe ayrı bir bütçe ayırmanı sağlayacak. Bütün bunlar yapmak zorunda olduğun şeyler. Barınma, ulaşım ve yemek tamam.
PARALI EĞİTİM SİSTEMİNE HOŞ GELDİN!
Okula gidiyoruz. Karşına çıkacak ilk şey hocaların size aldıracağı ve anlamanızı isteyeceği kitaplar. Kitaplar sana ek bir masraf olacaktır. Kitap aldırmayan hocalar seni mutlu edecektir. Fotokopiciyi gördüğünde ve devlet okulunun içinde ayrı bir işletmeciyle karşılaşınca mutluluğun fotokopi makinasından siyah beyaz çıkacaktır. Kaybolan mutluluğunu kahve içerek karşılayacakken kendini kantine giderken bulursun. Karşında “T.C Devlet Okulları Kantin Şirketi”ni görüyorsun. Orada da her şey paraya dönüyor. Kendini “Özel bir okulda mıyım?” diye sorguluyorsun. Acıktığını hissediyorsun ve yemekhane yolu sana gözüküyor. Sıradasın tam yemeğini almaya hazırlanırken farklı bir şirketin senden para istediğine şahit oluyorsun ve okulun ticari şirketlerin elinde döndüğünü anlıyorsun. Başlarken demiştik bir öğrenci kolay yaşamıyor. Üniversiteye hoş geldin.