Hocalarımızın ihracı kabul edilemez!
Toplum yararına üretilen bilimsel bilgiye dönük saldırının en son kanadını geçen haftalarda yaşadık.
Kamile KARAKUŞ
Kocaeli Üniversitesi
Toplum yararına üretilen bilimsel bilgiye dönük saldırının en son kanadını geçen haftalarda yaşadık. OHAL KHK’sı ile barışı, insani değerleri ve toplumcu bilimi savunan, demokrat birçok akademisyen “FETÖ, terör” gibi masallar anlatılarak mesleklerinden ihraç edildi. Masumiyet karinesinin ne anlama geldiğini belli ki bilmeyen çevreler de hemen hiçbir soruşturma süreci olmadan, tek bir kanıt göstermeden, hatta tersine mahkeme kararlarına rağmen bütün bu insanları “terörist” ilan etmekten çekinmedi. Halk yararına bilimin giderek tahakküm altına alındığı, akademinin içinin git gide boşaltıldığı bu dönemde hepimizin geleceği dün olduğundan belki de kat be kat daha fazla tehdit altına girmiş durumda.
TOPLUM İÇİN BİLİM YAPAN HOCALARIMIZ
Kocaeli Üniversitesi’nden ihraç edilen Prof. Dr. Nilay Etiler’in bir sözü bize aslında bu insanların nasıl insanlar olduğunu ve ne için çaba harcadığını gösteriyor: “Bizler toplumsal alanda çalışan akademisyenleriz. Sermaye için değil toplum için bilim yapan akademisyenleriz.”
İşte bu söz aslında durumu özetliyor. Kocaeli’nde, özellikle Dilovası ve çevresinde, yer alan fabrikalardan kaynaklanan kanser oranlarının bebeklerden yetişkinlere nasıl yüksek olduğunu araştıran Halk Sağlığı Anabilim dalında çalışma yürüten hocalarımızın ne iş yaptığını özetliyor. İşçi haklarını savunan, işçi sağlığı ve güvenliği için, sendikal örgütlülük ve mücadele için bilimsel çalışmalar yürüten ve bu çalışmaları öğrencilerle ve işçilerle paylaşan, bize adeta haklarımızı öğreten İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi hocalarımızın nasıl çalışmalar ortaya koyduğunu özetliyor. Binlerce kültürü ve yoğun bir tarihi birikimi bünyesinde barındıran coğrafyamızda bunları korumaya ve geleceğe aktarmaya çalışan hocalarımızın amacını özetliyor.
“Odalarımız olduğu için, maaş aldığımız için akademisyenlik yapmadık. İşimizi yapmaya devam edeceğiz, ne öğrencilerimizi terk ediyoruz ne de kentimizi!” diyen ve bu söylediklerini davranışlarıyla, araştırmalarıyla tekrar tekrar kanıtlayan gerçeği dile getirmekten hiçbir zaman vazgeçmemiş hocalarımızın ihracı kabul edilemez!
Sermaye gruplarının insan sağlığını hiçe sayan rantçı anlayışına, savaşlara uzunca süre araştırmalarıyla, çalışmalarıyla karşı durmuş; yüzlerce, binlerce insanı iyileştirmiş; insanların hayatlarını kurtarmış kişilerin bu şekilde ihracı hiçbir şekilde kabul edilemez!
HOCALARIMIZI GERİ ALMAK BİZİM İÇİN BİR İHTİYAÇTIR!
Biz öğrencilere insani değerleri, bilimi sahiplenmeyi öğreten hocalarımızın emeğine sahip çıkmak, bu değerleri bütün akademi bünyesine sahiplendirmek bugün önümüzde duran en önemli ihtiyaçtır. Hocalarımızı geri almak bizim için bir ihtiyaçtır! Bu saldırının nereye yapıldığı ve devamının nasıl geleceği bütün gençlerce, akademik personelce görülmeli ve bu dalganın önüne ket vurmadıkça kurtuluşumuzun olmadığı bilinmelidir.
Bu noktada ise en büyük aracımız örgütlülüğümüz olacaktır. Birbirimizden bağımsız, habersiz olarak bu süreci yürütemeyeceğimiz, ses olamayacağımız açıktır. İşte kulüplerimiz, topluluklarımız, temsilciliklerimiz bu gün bu mücadelede en önemli aygıtlarımız olarak elimizde. Sesimizi buralardan çıkarmak ve birleştirmek, bilimi ve akademiyi savunmak yolunda önemli bir adım olacaktır. Öğrenciyle akademisyen arasındaki hiyerarşik yapıya bakmaksızın, üniversitenin bütün bileşenleri toplulukların çağrılarıyla, çabalarıyla bir araya gelmeli ve bilimi, insanlığı savunmalıdır. Bu işin bu kadar ucuz ve kolay olmadığı ancak akademinin ortak mücadelesinin, ses çıkarma iradesinin yükselişiyle gösterilebilir.
AKADEMİYİ GERİ ALANA KADAR MÜCADELE
Toplumcu bilim de aynı şekilde yükseltilmeli, çalışmalar üniversite bileşenlerinin el ele vermesiyle tam gaz sürdürülmeli, sürdürmenin olanakları yaratılmalıdır. Bilimsel anlamda bu ihraçlarla ortaya çıkacak rezalet tablosu ancak bu şekilde ve hocalarımızı geri alarak engellenebilir.
Bu süreç, artık ikircikli tavır takınabileceğimiz, “Aman, dönem hafifler zaten bu da geçer, kulübüm kapatılmasın.” ya da “Bir süre ortalarda gözükmeyelim, bu dönem etkinlik yapmayalım.” diyebileceğimiz bir noktada değildir. Bilimi savunan bütün akademi bileşenleri bugün tehdit altındadır. Çünkü baskılanmak istenen, toplum yararına bilimin kendisidir. Bolu Üniversitesi’nde dokuz kulüp FETÖ masallarıyla okunarak, hiçbir araştırma, belge, kanıt olmadan kapatılmıştır. İlerletilmek istenen baskı sürecinin önü bizlerce alınamazsa zaten akademide bir yarınımız yoktur. Sürecin şimdiye kadar olanlarla sınırlı kalacağını düşünmek en iyi ihtimalle önünü görememektir. Gün hocalarımızı, bilimi, akademiyi geri alana kadar mücadele günüdür. Alternatifi ise bilimin, özgürlüğün olmadığı sözde üniversitelere mahkûm edilmektir, alternatifsizliktir.