01 Ekim 2016 01:10

Hakkımız yok ama merdiven boşluğumuz var

Çekmeköy’de yaşayan, çalışan bir tekstil işçisi kadın yaşadığı işyerindeki sorunları Evrensel'e yazdığı mektupla anlattı.

Paylaş

Tekstil işçisi kadınlar
İstanbul

Merhaba ben Çekmeköy’de yaşayan, çalışan bir tekstil işçisiyim. 35 kişilik bir atölyede çalışıyorum. İhracat yapan bir firmaya fason çalışıyoruz. Ünlü markaların bayan modellerini dikiyoruz. Reklamlardan bilirsiniz, kabinlerinden cin çıkaran hayat bize vay ki ne vay diye sloganları olan firmalar iki hafta önce denetlemeye geldiler atölyeye. 

Ama biz görmedik. Denetlemeden önce atölyenin bir çok duvarına iş güvenliğini anlatan, yangın çıkışını gösteren yazılı çıkartmalar yapıştırıldı. Beş katlı bir binada ikinci kattayız. Tehlike anında toplanmamız gereken yer ikinci katın merdiven boşluğu. Patronlarımız için çok “kıymetliyiz”, şimdiden rahmet okuyabilirsiniz. Fatiha suresi de kabulümüz. Tek sıkıntımız bu değil AGİ yok, senelik izin yok, fazla mesai mecburi, 3 gün mazeret izin hakkı yok, ama merdiven boşluğumuz var elhamdülillah. 

Denetlemeye gelen yetkililer işçilerden iki kişi ile görüşmek istemişler. Ofise gidenlerden biri 15 yaşında lise çağında bir çocuk, diğeri bir kadın. Çalışma yasalarını bilen, işyeri koşullarına kafa yoran kimseyi muhatap etmediler firma yetkilileri ile. İçeri gidecek arkadaşlar ile yemek paydosunda ne anlatmaları gerektiğini Avrupa’da ya da buradaki temsilcileri firmalarda geçerli olan İLO çalışma yasalarının burada uygulanmadığını, orada çalışan işçi ile aynı haklara sahip olmadığımızı anlatmaları gerektiğini konuştuk ama ofise girince arkadaşlar ses kaydının alındığını fark edip bizim anlattığımızdan farklı şeyler söylemişler. Bunu daha sonra çay paydosuna çıktığımızda öğrendik. Neden böyle yaptınız dediğimizde Ayla, telefon ile ses kaydı yaptıklarını fark edip işsiz kalmamak için farklı konuştuklarını söyledi. 

Patronlarımızdan biri bunu doğrularcasına Ayla ve Fahri ile dalga geçince gerçekten ses kaydı yaptıklarını anladık. Bantta çalışan çocuk işçiler evlerine gönderilip denetlemeye gelenlerin atölyeye girmesine izin verildi. Kamera kaydı yaptılar ve tekrar ofise dönerek gittiler. Akşam paydos zili çaldığında parmak izimizi okuturken hemen üstünde yükseğe asılı olan üzerinde çocuk işçiliğin yasak, sendikanın anayasal hak olduğu, kadın emeğinin artı değer, sigortasız çalışmanın suç olduğu gibi bir sürü maddenin yazılı olduğu bir resimli broşür ile karşılaştık atölyede. 

Madem yasal olan bu, biz neden sahip değiliz. Kaldı ki broşürde yasak olan her şey bizim atölyede uygulanıyor. Her halde sesimiz fazla gür çıktı ki sabah geldiğimizde resimli broşürün yerinde yeller esiyordu ve biz hayallerimiz yıkılmış vaziyette kaldık. Diyeceğimiz şudur; bu mevzudan sonra her gördüğümüz resimli broşüre itimat etmeyip daha sağlam yöntemler ile mücadeleye devam kararı aldık. Biz bunları yaşar ve yazar iken atölyenin dışında hayat devam ediyordu. Bu arada arkadaşların söylediğine göre bizim sesimizi yani Hayatın Sesi televizyonu karartmışlar. Biz Çekmeköylü tekstil işçisi kadınlar olarak diyoruz ki; siz bizi susturamayacaksınız, susmayacağız. Bugüne kadar Hayatın Sesi bizi anlattı, bundan sonra biz anlatacağız Hayatın Sesi’ni. Hepinize kolay gelsin Ekmek ve Gül’ün kadınları...

ÖNCEKİ HABER

Televizyonumuzun kapatılması patronlara armağandır

SONRAKİ HABER

Türkiye Yazarlar Sendikası: Mesele artık ekmek meselesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa