Biz dünyayı değiştiremedik, ama dünya da bizi değiştiremedi
Bizleri ‘ıslah etmek’ isteyenler, büyük bir azimle, yalnızlaştırmak için de uğraştılar...

Gülşen BEKTAŞ
Sevgili Tuncel Kurtiz’in sözü, bizlerin 36 yıl sonraki Urla buluşmasının izlenimini çok güzel özetliyor.
Bizleri ‘ıslah etmek’ isteyenler, büyük bir azimle, yalnızlaştırmak için de uğraştılar. “Yalnız bırakarak yok etme yolu” ile tecritler, onlar için hala bu uğurda hep vazgeçilmez ve en iyi kullandıkları bir silah oldu. Ama bunu hiçbir zaman başaramadılar. Hatta farkına varmadan, tam da istediklerinin tersine bir sürü insanın yüreğini, kalın ve çelik halatlarla ve kopmaz bağlarla birbirine bağladılar. Kendi adıma, Mamak Cezaevi olmasa, tanıma imkanı bulamayacağım ve hayatımda olmasalar boşluklarını hiçbir şekilde dolduramayacağım bir sürü arkadaşım oldu yıllar içerisinde. Bu arkadaşlarım, bazen kardeşten, bazen anne babadan, bazen de sevgiliden öte geçtiler. Onlara bakınca, paha biçilmez ve kocaman dost zenginliğimi tekrar hissettirdiler; hepsini görmekten ayrı ayrı çok mutlu oldum.
Bir ara, şu an hepimizi Mamak Cezaevine tekrar götürseler neler yaşanırdı diye düşünürken, ranzalarda işgal edeceğimiz alanları hayal edince, birleştirilmiş yataklara aynı sayılar ile asla sığamayacağımızı anlamak beni çok güldürdü. Rağbet gören, ranzaların üst katlarına o hızlarla çıkmak zaten hayal.
Yazı ile yazılan otuz altı yıl, biraz ayrıntılı düşününce ucu bucağı belli olmayan, bir ucunda durunca öbür tarafının gözükmediği, büyük bir boyuta dönüşüyor. İçinde onlarca yıl, yüzlerce ay, binlerce gün olan bir zaman diliminden bahsediyoruz. İşte bu buluşma, bizleri bu kadar yıl öncesi ve zaman boyutu içinde koşa koşa dolaşmamızı sağladı.
Beklenmeyen bir anda bir türkü söylenirken, ani bir yolculuk başlar ve unutulanlar, kıymık kıymık anılarla ortaya saçılır. İşte bu yolculuğun dönüşünde aydınlık bakışların ışığı varsa, insan kendisini şanslı hisseder.
Mamak Cezaevinde sancılı sayımların herhangi birisinde, 36 sene sonra kaldığımız mekanın bahçesinde kadınların şen kahkahalarla tekrar sayım yapabileceğini o zaman bilseydik eminim o günler daha çabuk geçerdi.
Özgürlüğü kısıtlanmış aydınların, gazetecilerin, farklı bir özgürlük idealine sahip olmaları nedeni ile cezaevinde bulunan bütün insanlar ile Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay’ın sabah içtiği çayı, hiç görmesek de havalandırmalarını, hastaneye gidişlerini, kantine çıkışlarını ve maruz kaldıkları bütün keyfi uygulamaları sarsılarak ve içtenlikle hissettiğimizi bilmelerini isterim. Bir de “yalnız yıldızların” ışığı altında çimlerin üzerinde bizim verdiğimiz bu sayımın hayalini kurabilmelerini, bir gün mutlaka bu hayalin gerçekleşeceğine inanmalarını ve hayallerini gerçekleştirmek için bu kadar çok zaman geçmemesini çok isterim.
Evrensel'i Takip Et