14 Ekim 2016 03:01

Cengiz Bektaş’ın gözünden Laodikeia, Hierapolis Aphrodisias

6-8 Ekim tarihleri arasında SALT ve Denizli Mimarlar Odası’nın organize ettiği 'Cengiz Bektaş Arşivi, Denizli Etkinlikleri' gerçekleştirildi.

Paylaş

Burak BAŞ*

Etkinlik kapsamında Yüksek Mimar Cengiz Bektaş’ın katılımıyla, Bektaş’ın Denizli’de tasarladığı yapılardan bazıları ile Laodikeia, Hierapolis ve Afrodisias antik kentlerine inceleme gezileri düzenlendi.

‘KENT GİBİ KENT’: LAODİKEİA ANTİK KENTİ

Kendini bir Laodikeialı olarak tanıtan Cengiz Bektaş, günümüz Denizli il merkezi yakınlarındaki Laodikeia Antik Kenti’nde kazı çalışmalarının başlamasına vesile olan önemli kişilerden biri. Uzun yıllar boyunca çalışmaların başlaması için çaba gösterdiğini belirten Bektaş, bir gün yakın arkadaşı ve Denizli’nin önde gelen işverenlerinden Esat Sivri ile birlikte “Laodikeia Sizi Bekliyor” adında bir kampanya başlatıp Denizli halkına çağrı yaptıklarını söylüyor. 40-50 kişinin geleceğini umdukları tanıtım etkinliğine, yaklaşık 500 kişinin iştirak etmesiyle antik kentin kalıntıları gezdirilerek, anlatılıyor. O günden sonra uzun bir süre boyunca yetkili kurumlarca çalışmaların başlaması için adım atılmıyor. “Umut kesecek değildik elbet” diyen Bektaş, “Laodikeia Hala Sizi Bekliyor” adında ikinci bir çağrı daha yaptıklarını ve bu kez 2000 üzerinde kişinin çağrıya kulak verdiğini, sonucunda ise nihayet kazı çalışmalarının başladığını söylüyor.

Cengiz Bektaş ve Kazı Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek’in anlatımıyla gerçekleştirilen Laodikeia Antik Kenti gezisi kapsamında MÖ. 3. yüzyılda hippodamik plana (birbirini dik kesen sokaklardan oluşan kent planı. Izgara plan) göre inşa edilmiş antik kentin; iki tiyatrosu, agorası, tapınağı, hamamı, stadyumu (bilinen kaydı ile Anadolu’nun en büyük antik stadyumu), Hıristiyan inancı için önemli bir yere sahip ‘’Yedi Kilise’’den biri olan kilisesi, anıtsal çeşmesi ve 6 km uzaktan çifte kanallarla getirilen temiz suyun evlere dağıtıldığı, pis suların kent dışına düzgün kanalizasyonla atıldığı şebeke sistemi incelendi.

Yaklaşık 150 kişinin yıl boyunca aralıksız çalıştığı ve en eski izlerin 7500 yıl öncesine uzandığı Laodikeia kazı çalışmalarının kısa zamanda bize gösterdiklerine bakarak Cengiz Bektaş; Denizli’nin eskiden “kent gibi kent” olduğunu söylüyor.

KÜLTÜREL YAPILARIYLA HİERAPOLİS ANTİK KENTİ

Etkinlik kapsamında ziyaret edilen antik kentlerden Hierapolis Antik Kenti, hamamları, havuzları, gösterişli kent kapıları, tiyatrosu, gymnasiumu, tapınağı ve travertenleri ile turistlerin yoğun olarak ilgisini çeken bir yer. Birçok sit alanında olduğu gibi burada da turizm uğruna geçmişten beri yanlış uygulamalar yapıldığını belirten Cengiz Bektaş, geçmiş yıllarda antik hamam yapısı ile travertenlerin arasında yer alan otellerin, çabaları sonucunda başka bir yere taşındığını söylüyor. Fakat dönemin valisi tarafından yaptırılmaya çalışılan ve yarım kalan yapay havuz veya turistlerin ulaşımı için sit alanın içinden geçirilen yol gibi bazı yanlış uygulamaların da varlığını koruduğunu sözlerine ekliyor.

Büyük bir kısmını mimarların oluşturduğu katılımcıların dikkatini antik kentin içinden geçirilen bu yola çeken Bektaş;
“Siz mimar olarak bu şekilde bir yol yapamazsınız çünkü altında ne var bilmiyoruz. Arkeoloji hayatın kendisi kadar önemlidir. Eğer siz bu şekilde yanlış bir uygulama yaparsanız, geçmişinize ihanet edersiniz. Hierapolis’te gün yüzüne çıkarılan yapılar için Roma yapıları diyorlar, peki soruyorum size Romalılar buraya gelirken kendi taş ustalarını, işçilerini, malzemelerini mi getirdiler? Tabi ki hayır! Bu yapıların hepsinde atalarınızın alın teri, emeği var. Eğer tarihinize bu şekilde bakmazsanız onlara ihanet edersiniz.” diyor.

BİR SANAT EKOLÜ: APHRODİSİAS ANTİK KENTİ

Fotoğraf muhabiri Ara Güler’in keşfettiği, MS. 5. yüzyılda kurulan ve döneminde plastik sanatıyla bir ekol olan Aphrodisias Antik Kenti inceleme gezisi sırasında Cengiz Bektaş, ‘’Kentsel Tasarım’’ kavramının Aphrodisias, Laodikeia gibi kentlerden doğduğunun altını çiziyor.
Bektaş ayrıca Aphrodisias Antik Kenti’nin hem yaşadığı dönemde, hem de günümüzde insanları oldukça etkilediğini söylüyor. Birçok Roma imparatorunun bu kente ayrıcalık tanıması, heykeltıraşlık okulunun oldukça ünlenmesi, bu sebepten çok uzaklardan bile sipariş ve ziyaretçi alması, günümüzde ise Münih Olimpiyat Stadı’nın Aphrodisias’ın stadyumundan ilham alarak tasarlanması, günümüzdeki birçok Avrupa kentinin Aphrodisias, Laodikeia ve Priene gibi kentlerden esinlenerek inşa edilmesi gibi örnekler de Aphrodisias’ın etkisini destekler nitelikte. Aphrodisias Antik Kenti alanında yer alan ve Cengiz Bektaş’ın tasarladığı Aphrodisias Müzesi ise Türkiye’deki belki de en iyi örneklerden biri. İçinde bulunan eserlerin en iyi şekilde korunacağı, engelliler dahil tüm ziyaretçilerin rahatlıkla gezebileceği şekilde tasarlanan müze, bulunduğu çevre ile uyumlu bir görünüme sahip. Ayrıca ileriki zamanlarda yapılacak kazı çalışmalarını engellemeyecek şekilde yerden yüksek inşa edilmiş.

(*) Arkeofili yazarı

ÖNCEKİ HABER

Elazığ'da isyan eden yurt öğrencileri sorunlarını anlattı

SONRAKİ HABER

Toplumun ağrılı aynası: Genç gebelik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa